İlk kitabımızı Milas Belediyesi Kültür Yayını olarak 2017 yılında çıkarmıştık. Bu kitap Latmos’ta yaşayan bir kadının hikâyesini anlatan “Karya Nine” kitabıydı. İkinci kitabımız Efeler Belediyesi tarafından 2018 yılında basılan “Tarih Kokan Yazılar” oldu. Bu kitap köşe yazılarımızdaki tarih konulu yazıların derlemesiydi. Üçüncü kitabımız ise 2019 yılında Tmolos Edebiyat Yayını olarak yayınlanan “Algının Gücü Adına; Kuşadası’nda bir Seçimin Anatomisi” olmuştu. Kuşadası’ndaki 2019 seçimi ile ilgili algı çalışmalarını kapsayan bir kitaptı bu.  

Bir Eşcinselin Günceleri; Attalos’un Nefesi isimli kitabımız dördüncü kitabımız olarak bu yıl Sınırsız Yayınevi tarafından yayınlandı. Bunun dışında Kuşadası’nda, Milas’ta, İncirliova’da ve Efeler Belediyesi’nde basıma hazır kitaplarımız bulunmakta. Ancak bunlardan Efeler Belediyesi’nde bekleyen kitabımızı geçen hafta itibarı ile geri çekmiş durumdayız. Kısmet olursa virüs tehlikesinden sonra kendimiz yayınlayacağız.  

Kitabımız başta www.kitapyurdu.com sitesi olmak üzere internette ve Sıla Kitabevi Bulvar Şubesi’nden temin edilebilir.

Gelelim bu kitabın hikâyesine.

Bundan yaklaşık üç yıl önceydi. Sanal ortamda genç bir arkadaş bize arkadaşlık teklifi göndermişti. Baktık, kendisini tanımıyorduk, bilgilerini biraz inceledik, düzgün birine benziyordu. Arkadaşlık teklifini kabul ettik, nasıl olsa bir falso verirse “siler geçeriz” diye düşündük.

Birkaç gün sonra özelden mesaj atmıştı. Mesajını açıp okuduk. Bizim yazılarımızı okuduğunu, ortak bir arkadaşımız nedeniyle bizi fark edip yazılarımızı okuduğunu, ayrıca bize saygı gösterdiğini falan yazmıştı. Bizi takdir ettiği için kendisine teşekkür ettik.

Mesajında İstanbul’da üniversite öğrencisi olduğunu, yazılarımıza dayanarak bizi doğru insan olarak gördüğünü bizimle bazı şeyleri paylaşmak istediğini yazıyordu. Enteresan gelmişti bize. Bizimle ne paylaşacağını merak edip ona çekinmeden yazabileceğini ilettik.

O günden sonra kısa aralıklarla çok sayıda yazılar gönderdi. Bize yaşantısını, başından geçen ilginç olayları, öğrenciliğini, kısaca neredeyse başından geçen her şeyini anlattı. Farklı bir gençti. Normal bir görüntüsü, normal bir yaşantısı vardı, akıllı ve pırıl pırıl bir gençti. Ama yaşantısında önemli bir farklılık vardı, kendisi eşcinseldi. Kendisinin cinsel yönelimi farklıydı. Anlattıkları ile ezberlerimizi bozuyordu.

O yılın yaz aylarında birkaç günlüğüne Kuşadası’na geleceğini, bizimle yüz yüze konuşmak istediğini yazınca kabul ettik. Yüz yüze konuşmak daha iyi olur diye düşündük. Buluşma günü geldiğinde tahmin ettiğimiz gibi karşımıza kara yağız ve yakışıklı bir delikanlı çıkageldi. Sakin ve olgun bir tavırla konuşuyordu. Toplamda üç defa konuşma imkânı yakaladık. Başından geçenleri anlattıkça rahatlıyordu. Biz de heyecanla anlattıklarını dinliyorduk. Cinsel yaşam yönelimi bu kadar farklı olan biri ile ilk kez bu kadar ayrıntılı konularda konuşuyor, onun hayatında olanlara şahit oluyorduk. Şahit oldukça da hayretler içine düşüyorduk. Bu şekilde bir yaşam sürmenin zorluğu kelimelerle anlatılamazdı ama o anlatıyordu.

O gittikten sonra yaşam tarzı hep aklımızı kurcaladı. Bu yaşam tarzını bir şekilde insanlara ulaştırmanın yararlı olacağını düşündük. Kendisine konuyu sanal ortamdan açtığımızda tedirgin olduğunu hissettik. Ona tedirgin olmamasını, konuyu bambaşka bir şekilde kitap olarak aktarmak istediğimizi söyledik. Tedirgin olsa da tamam diyebildi. Olayı bize anlattıklarından yola çıkarak kurgulayacak, ondan aldığım bilgilerle hikâyeyi zenginleştirecektik. O an heyecanlandık. Farklı bir çalışmaya imza atacak, toplum tarafından pek hoş karşılanmayan bir yaşam tarzını o topluma aktaracaktık. Belki de cinsel yönelimi farklı olan insanlara karşı daha hoşgörülü olunmasına katkımız olacaktı, bu duygu bile bizi bu çalışmaya yöneltti. Elbette bazı keskin olayları yumuşatarak anlatmayı tercih ettik. O şekli ile toplumun kabul etmesi daha zor olacaktı.

Ayrıca bu hikâyeyi kaleme almamızda toplumdaki farklı düşünen insanlardaki hoşgörü eksikliğini giderme isteğimiz de etkili oldu. Toplumsal kültürümüzde nedense cinsel yönelimleri farklı insanlara karşı hoşgörülü olarak davranmayı öğrenememişiz. Belki bunda yüzlerce yıldan beri gelen yanlış öğretilerin etkisi de var ama temelde insan olmamızı, birbirimize karşı hoşgörülü olmayı unutmuşuz. Bu dünyaya gelen her canlının sebebi ne olursa olsun farklı olma ve farklı yaşama hakkı olmalı. Gerçi kâğıt üzerinde toplumsal olarak bu haklara saygılıyız ama gerçek yaşamda bunun böyle olmadığını herkes bilmekte.

Hayatta her türlü insanlarla yolumuzun kesişebileceğini unutmadan yaşamalı, ona göre hareket etmeliyiz. Farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir. Her türlü düşünceye ve yaşam felsefesine sahip insanlar olarak birbirimize karşı saygılı, hoşgörülü ve sevgi dolu bir anlayışla yaşamamız temennisi ile kitabımızın okunmasını dileriz.

“Hoşgörü, karşınızdakileri bizim istediğimiz gibi değil, kendi istedikleri şekilde mutlu edebilmek büyüklüğüdür.” (A. John Robinson)