'Evet, belki Cumhuriyetin ilk yıllarında imkansızlıklarından ötürü bu bölgeler ihmal edilmiş olabilir. Ama 1960'lardan bu yana doğuda yapılmayan yatırım kalmadı. Bu yüzden 'devlet doğuyu çok ihmal etti' diyecek kadar hain olmayalım.' Prof. Dr. Güngör Uras, Türkiye'nin doğusunu böyle değerlendiriyor. Uras'a göre üretim artmalı, KOBİ'lerle dünya markası çıkarmak zor, kayıt dışı ekonomi için de 'nereden buldun bu parayı' kanunu çıkmalı. İşte Uras'ın ekonomiden gelir dağılımındaki eşitsizliğe, partilerin seçim vaatlerinden, kalkınmaya kadar pek çok konuda AKŞAM'a yaptığı çarpıcı açıklamalar:
 
 
- Türkiye dünyanın 16. büyük ekonomisi ama insanlar hala yoksul. Ne yapılmalı?
16'ncı büyük ekonomi ama kişi başına 10 bin dolar gelir ile CIA sıralamasında 73'üncü, Dünya Bankası sıralamasında 52'nci, IMF sıralamasındaysa 64'üncü sırada. Az üretip az katma değer yaşattığımız için gelirimiz düşük. Kişi başına düşen milli geliri en az 30 bin dolara çıkarmamız lazım.  Üretimi artırmalıyız.
 
DAĞILIMIN SÖZÜNÜ EDEN YOK
 
- Milli gelirin büyümesi yeterli mi?
 
Büyümenin dışında bir de 'gelişme' var. Yani para üretmek her şeyin hallolması anlamına gelmiyor. Türkiye, Economist Intelligence Unit'in Ülkelerarası Yaşam Kalitesi sıralamasında 50'nci sırada. Birleşmiş Milletler'in İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında 125'inci sırada.
 
- Yaşam kalitesi nasıl yükselecek?
 
Kişi başına üretimi artıracağız. Arkasından da yaşam kalitesini... Üstelik şimdi yeni bir seçim dönemindeyiz.
 
- Gelirin büyüklüğü kadar dağılımı da önemli değil mi?
 
Eskiden planlı dönem tartışmaları yapılırken gelir dağılımından söz edilirdi. Şimdi bundan söz eden yok! Gelir dağılımında büyük çarpıklıklar var. Son zamanlarda bunu giderici sosyal politikalar uygulanmıyor değil. Sağlık politikaları,  yardımlar vs. Ama bunlar çarpıklığı ortadan kaldırıcı politikalar değil, çarpıklığın rahatsızlığını bir ölçüde hafifletmeye yönelik politikalar. Bir diğer önemli konu ise gelir dağılımının adil olması. Eğer insanlar vergilerini verdiği halde çarpıklıklar oluyor, bazıları hiç vergi vermezken büyük ölçüde gelirden pay alıyorlarsa o zaman gerçekten ekonomide sistemsel bir bozukluk var demektir. Hassas bir konu ve maalesef hiç tartışılmıyor. Seçim beyannamelerine de dikkat edin kimse gelir dağılımından bahsetmiyor.
 
NEREDEN BULDUN KANUNU 
 
-  'Türkiye nereden geldiği belli olmayan döviz ile geçiniyor' demişsiniz. Bu şekilde bir büyüme Türkiye'yi nereye götürür?
 
Senelerdir kayıt dışı ekonomi tartışılıyor. Bu durum tabii ki halkın değil hükümet politikalarının suçu. Kayıt dışı ekonomiyi düzeltmenin birinci yolu  'nereden buldun' kanunu çıkarmaktır.
 
Maalesef Türkiye'de hiçbir parti bunu göze alamaz. 'Nereden buldun' kanunu, ana muhalefet partisinin bile bugüne kadar hiçbir şekilde ağzına almadığı bir uygulama. Çünkü çok korkulur.
 
Partiler kayıt dışılığa hem müsaade ederler hem de 'Türkiye'nin sorunu kayıt dışılık' deyip şikayet ederler. Türk ekonomisi yüksek faize dayalı ucuz dövizi çekmeye çalıştı. Ve Türkiye ucuz döviz bağımlısı haline geldi. İthalat artarken üretim tesisleri ucuz dövize bağlı ithal girdiler kullanmaya başladı ve ekonominin yapısı bozuldu. Hem tüketim için hem de üretim için döviz girişleri oldu.
 
AÇLIKTAN ÖLEN YOK
 
- Peki giren bu dövizler, sıcak para nerelerde kullanıldı?
 
Belli ölçüde özelleştirme, varlık satışları, özel sektörün kamu satışları yapıldı. Yabancı sermaye girişleri karşılığında hazine bonosu, devlet tahvili alındı. Borsada ve de kredi ile özel sektörün borçlanması şeklinde kullanıldı.  Bu da bizi bugüne kadar yaşattı ama Türkiye yıllık 45 milyar dolarlık bir döviz açığı ile karşı karşıya geldi.
 
- Nereden geldiği belli olmayan döviz de var...
 
Nereden geldiği belli olmayan döviz nedir? Bizim kayıtlarımıza geçememiş bir fazlalıktır. Son zamanlarda Türkiye büyük ölçüde sınır ticareti yapıyor. Özellikle doğu ülkelerinden. Rusya ile belli ölçüde sınır ticaretimiz var. Büyük bir ihtimalle bu döviz girişleri, Doğu ülkelerinden gelen ve kayda girmeyen döviz hareketleri.
 
- Yoksulluk için ne diyeceksiniz? 
 
Türkiye'deki yoksulluk sorunu başka ülkelerdeki gibi değil. Açlıktan ölen kimse yok. Bu da Anadolu'nun örf ve adetlerinin bir getirisi sanırım. Hükümetler bütçeden yoksulluk adına önemli fonlar ayırmaya başladılar. Ekonomi politikasında süregelen yanlışlıklar var. Bunları da düzeltmek zaman alıyor maalesef.
 
- Yoksul olan bölgeler doğu ve güneydoğu. En etkili yatırım ne olur?
 
'Türkiye'de doğu hep ihmal edildi' denilir. Evet, belki Cumhuriyetin ilk yıllarında imkansızlıklarından ötürü ihmal edilmiş olabilir. Ama 1960'lardan bu yana doğuda yapılmayan yatırım kalmadı. Her şey var artık. Elektriği, suyu,  yolu olmayan köy bulamazsınız. Her köye hatta mezraya okul yapıldı. Terör olaylarından sonra okullar taşımalı sisteme geçti, yatılı okullar açıldı. Bu yüzden 'devlet doğuyu çok ihmal etti' diyecek kadar hain olmayalım.
 
İmkanları ölçüsünde devlet oraya yatırımlarını yaptı. Doğuda yapılmayan tek şey, üst yapı yatırımlarıdır.
 
- Neden üst yapı yatırımları ihmal edildi?
 
Kimse İstanbul'dan kalkıp da tesis kurmaya gitmedi. Esasında Türkiye Sınai Kalkınma Bankası bazı projeleri destekledi ama başarılı olmadı. Sadece doğu değil Gaziantep, Kayseri, Konya'da bile büyüyen sanayi tesislerine yönetici bulmak, kaliteli eleman, mühendis temin edebilmek çok zor bir hal aldı. Çünkü bölgenin yaşam şartları çok zor. 'Şu kadar para vereyim git orada çalış'la olmuyor. Doğuda ihmal edilen bir diğer konu da tarım ve hayvancılık. Gerekli destek verilseydi her şey çok farklı olabilirdi. Terör dolayısıyla meraların, uygulanan yanlış politikalarla Et Balık Kurumu'nun, Süt Endüstri Kurumu'nun kapanması gerçekten çok kötü oldu.
 
'İki şehir' sadece bir rant projesi
 
Başbakan çılgın bir proje  istiyorsa bu bir üretim projesi olmalıdır. 'Haliç'ten bir tane daha yol açacağım, orada bir Boğaziçi daha olacak,  iki tarafında yalılar olacak' derse bu çılgın proje falan olmaz, ancak ve ancak rant projesi olur. İnsanlara iş, aş getiren üretime dayalı projeler üretmeleri gerekir.
 
AK Parti ve CHP'nin vaatleri
 
- Partilerin seçim vaatlerini nasıl buldunuz?
 
AK Parti'nin de CHP'nin de vaatleri  birbirine benziyor. İki programda da aile yardımı, sosyal yardım, yüzde 7 kalkınma var, milli gelir iki trilyon doların üzerine çıkıyor. Gerçekçi olmak lazım. 2023 önemli ama 4 yıl sonra ne olacak? Bundan sonra dövizde ucuz dövize devam mı edeceğiz? Her şeyi mi teşvik edeceğiz yoksa belli projelerin gerçekleşmesi için mi çalışacağız?
 
Bu gelişmelerle kim meşgul olacak? Özel sektörün de kamunun da elinde hazır bir proje yok
 
KOBİ'DEN DÜNYA MARKASI ÇIKMAZ
 
- Şu durumda en uygun ekonomi modeli ne? Hangi modelle açık azalır, ihracat artar, işsizlik azalır, refah artar?
 
Başkaları ne yapıyorsa biz de onu yapacağız, üretime ağırlık vereceğiz. İç piyasamız küçük, dış talebe yönelik üretim yapmak zorundayız. İleri teknolojide, düşük maliyette, kaliteli üretime yönelmemiz gerekir. Bir strateji belirleyerek, belli alanlarda özelleşmek gerekir. Kore'yi örnek alıyoruz. Kore bugün Samsung markasıyla Türkiye'de televizyon, cep telefonu; Hyundai markası ile de otomobil satıyor. Kore bütün bunları nasıl yaptı? Tek bir firmayı, tek bir üretimi öne çıkararak yaptı. Son zamanlarda hep küçük projelere yöneldik. KOBİ'leri biz çok seviyoruz.
 
Sevelim ama KOBİ'lerle dünya piyasasına çıkma imkanı yok. Marka olamaz. Büyük projelere ihtiyacımız var.
 
- Dünya piyasasına çıkmaya aday projeler var mı?
 
2002'de İzmit'te SEKA fabrikası bahçesine yapılan Ford'dan bu yana büyük bir proje yapılmadı.
 
Ford, 2 milyar dolarlık bir proje. Bir de ticari araç üreten BMC var. BMC'nin motor döküm tesisi Türkiye'de tektir. Koç'un vardı ama kapadılar.
 
akşam