Bir genel cerrahın hastası ameliyat masasında öldüğünde bunu sorgulamak aklımıza gelmez.

Ama doktora ait ağır kusur varsa hakkında soruşturma açılır.

Hasta yakını hakkında şikayetçi olup dava açabilir. 

Kusur tespit edildiğinde maddi veya mesleki cezaya çarptırılır.

Yine bir polis yetkisini aştığında hakkında dava açılmasını ve cezalandırılmasını istiyorsak aynı talep seçilmişler içinde geçerli olmalıdır.

Bütün bu girişi niçin yaptım?

Hepimiz bilmeliyiz ki, kişiler ve kurumlar yaptığı en kötü, saçma işleri dahi aklileştirmek, rasyonelleştirmek ve böylece yaptıklarının meşru kabul edilmesine çalışır.

Her tarafıyla faiz işlemleri içinde olan devlet ve ekonomik sistem, onu yöneten irade faiz karşıtı olduğunu söylüyor ve bunu iktisadi gerekçelerden çok dini gerekçelerle yaptığını iddia ediyor.

O halde, bize de aklımıza gelen soruları ve yaşananlarda gördüğümüz çelişkileri soralım.

Öncelikle madem faiz zararlı ve kötü faizi niçin azar azar indiriyorsunuz?

İşlemlerde faiz uygulanmayacak talimatı vermenizi ne engelliyor ki, azar azar indiriyorunuz?

Siz böyle yaptıkça döviz kuru yükseliyor.

Yükseldikçe paramızın alımgücü azalıyor ve dövizle ücret almayanlar yoksullaşıyor?

Faiz kötü ise, devlet niçin indirdiği faiz üzerinden değilde niçin beş puan yükseğinden tahvil satıyor, Türk lirası toplayarak borçlanıyor?

Ve yine neden Kamu Özel İşbirliği yoluyla yapılan anlaşmaları dolar üzerinden ve anlaşmazlıkları İngiltere mahkemelerinde çözmeyi taahhüt ediyor?

Paramızın nakavt olduğu ve bu sebeple "Kurtuluş savaşı" verdiğimiz iddialarınıza göre bize saldıran "Dış güçler" arasında İngiltere ve İngilizler yok mu ki,

İngiliz mahkemelerini itimada şayan buluyorsunuz?

Onlar için dostumuz diyebilir miyiz?

Acaba bize değilse bile taraftarlarınıza söylesenizde onlar sizin politikalarınızı lekeleyecek, şüphe oluşturacak şekilde bilgi paylaşımlarında bulunmasalar.

Taraftarlarınız bilmiyor ama uluslararası piyasa takipçileri saklamak istediğiniz gerçekleri çok iyi biliyor.

Mesela;ülke nüfusumuzun %5'i yıllık 5000 tl gelirle yaşıyor.

Yani 4 milyon insanımız bu durumda..

Son devalüasyonla da bu gelirle alım güçleri bir hayli azalmış durumda..

Ülkemizde %20'lik bir kesim ise yıllık 25.000 dolarlı gelir sahibi..

Bunların geliride son bir ayda %30'un üzerinde arttı.

Bunlar ise, nüfusun 21.000 milyonuna tekabül ediyor.

Aradaki insanlarımızın çoğunluğu gün geçtikçe aşağıdaki 4. Milyona doğru yaklaşıyor..

Ülkemizin çalışan nüfusunun %/47'si asgari ücret düzeyinde gelire sahip.

Dünyanın en ucuz iş gücüne sahip üç ülkesinden biriyiz.

Yani yoksullarımız artıyor..

Alım gücü azalıyor.

Statülü, statüsüz taraftarlarınız ise insanlara "Az yiyin, nankörlük etmeyin, et yemeyin vb" nasihatlerde bulunuyor..

Bazıları da size inandığından ülkelerinin gerçekten saldırı altında olduğunu düşünüyor "Devletimin yanındayım" gibi paylaşımlarla ne kadar milliyetçi olduklarını dillendirme ihtiyacı duyuyor..

Çünkü onlar size inanıyor, dost dediğinize dost, düşman dediğinizi de düşman biliyor. Siz ürettiğiniz krizi "Ekonomik savaş" olarak tanımlıyorunuz onlarda şüphe duymadan inanıyor, geçiyorlar klavye başına bağlılık beyanlarını güncelliyorlar.

Şimdi sormak vacip oldu.

Bu savaş finans üzerinden, döviz üzerinden yapılıyorsa ve bütün para hareketleri devletin gözetimi ve kontrolü altındaysa, çünkü her ülkenin mali istihbarat teşkilatı vardır.

Bizde MASAK bu işi görüyor.

Ve bankalarda yapılan her işlem kayıt altında, İstanbul Borsası da öyle.

Demek ki, operasyon çekenleri devlet biliyor. 

Peki o halde, operasyonu kim çekiyor, kim bize savaş açtı niye açıklamıyorsunuz?

Bunu dahi açıklamazsanız biz kiminle ve nasıl savaşacağız?

Cephede kim var?

Bu savaşı kazanmamız için devlete kaç para lazım.

Vergi ve harçlara yaptığınız %36 zam bu savaş için yeterli olacak mı?

Biz yine başa dönelim!

Niçin "Dış güçleri" açıklamıyorsunuz?

Yoksa "Dış güçleri" açıklamasını ülkemiz için tehlikelimi görüyorsunuz?

Bunu açıklamaktan korkan ülke yönetimi, nasıl savaşacak?

Halkına "gramla et, soğan ekmek ye, açlığınla öğün, ülkeni kurtardığını zannet" diyerek mi?

Çanakkale savaşının kıtlığını "Siyasete" katık yaparak mı?

Orada askerimiz cephedeydi ve kendisine tayın olarak ne veriliyorsa onunla yetinirken karşısında kim olduğunu biliyordu ve vuruşuyordu.

Sahi şimdi biz kiminle savaşıyoruz?

Bize savaş açanlar kimler?

Bankalarımızdan yaptıkları operasyonlarla kaç dolar götürdüler?

Beka diyerek başlayan yolda her istediğinizi millet size verdi ama siz bunca yetkiyle hala "Dış güçlerin" ülkeye operasyon çekmesini önleyemiyorsunuz.

Ve biz ülke olarak sürekli güç kaybediyoruz.

Başta ekonomimiz olmak üzere, dış politikamız, yargımız, demokrasimiz, gelir adaletimiz, akademik gücümüz, tarımdan sanayiye üretim gücümüz, ekonomimiz, ticaretimiz hatta sağlık sistemimiz enfeksiyon kapmış durumda..

Bütün bu olumsuzluklar ise toplumsal huzuru, güveni ve birliğimizi tehdit etmekte...

Vakti gelmiştir.

İktidar/Erdoğan "Dış güçlerin" kimler olduğu topluma açıklamalıdır.

Yoksa rahmetli Kemal Sunal'ın başrol oynadığı "Düttürü Dünya" filminde bir gazinoda ekmek parası için müşterilerin karşısında sandalye ile güreşen pehlivan rolündeki oyuncu gibi rol yapıyor durumuna düşecektir?

İnanın, o filmde oynayan oyuncu ekmek parası için de olsa yaptığı işin hakkını veriyor, kan ter içinde kalıyordu.

Bari onun kadar dürüst olun!

İktidarınızı sürdürmek için yalancı düşmanlara ihtiyacınız varsa bunu da edebiyle, adabıyla yapın!

Ne oldu da 2001 yılında yola çıkarken öykündüğünüz; ileri demokrasiye, hukuk devletine ve özgürlüklere sahip gördüğünüz batılı sermaye ve ülkeler "Dış güçler" oldu?

Yeni dostumuz sizi demokrasi, adalet ve Doğu Türkistan'ın gördüğü zulmü görmezlikten gelmenizi sağlayan, demokratik hukuk devleti ideallerinizden günbegün uzaklaştıran Çin'in teknolojik gücü, sermayesinin yanısıra Arap sermayesi mi oldu?

Hadi diyelim ki, artık batıyla yolları ayırdık.

Yeni hedef otoriteryenlik.

Özel koruma statüsü vererek ülkeye getirdiğiniz Çin teknolojisi ve sermayesiyle Arap sermayesiyle üretim yaptınız.

Ürettiklerinizi onlara mı yoksa "Dış güçlere mi" satacaksınız?

Ne dersiniz?

Ucuz emek/işgücü karşılığında ürettiklerimizi kime satacağız?

Otoriterleşme ve ülkenin sahibi olma hülyanızı böyle mi rasyonelleştiriyorsunuz?

Yok öyle değil diyorsanız eğer

ve böyle düşünmemizi istemiyorsanız bize operasyon çekenleri ülkeleriyle birlikte açıklamalısınız ki, bizde düşmana karşı birlikte olalım ve istiklalimizin yanında saf tutalım!

Yoksa "Dış güçler" söylemi iktidarınızı sürdürmek için sığındığınız "Masal" mı?

Bu masalla bizleri ikna edeceğinizi mi sanıyorsunuz?

Bekleyip göreceğiz!