Antik Dönem’deki ismiyle Mykale, şimdiki adıyla Samsun Dağı’nın Ege Denizi’ne doğru uzanan ve Dilek Yarımadası olarak adlandırılan harika coğrafyası, içinde barındırdığı bitki ve ve hayvan türleriyle öne çıkmaktadır. 1966 yılında Milli Park olan Kuşadası Dilek Yarımadası, sadece ülkemizin değil flora zenginliği açısından dünyadaki önemli doğa alanlarından birisi olma özelliğini de koruyor. Her yıl yerli-yabancı binlerce konuk, milli parkın akvaryum gibi denizine girmek için yaz günlerinde uzun kuyruklar oluşturarak, yer kapmak için uğraş veriyor. Diğer aylarda ise Milli Parkın kendi doğal sakinlerinden başka kimseyi görmek biraz zordur.

Yılın 12 ayında da farklı güzelliklerle dolu harika bir doğa alanı olan milli parkın en güzel zamanı doğanın canlandığı bahar aylarıdır. Bahar boyunca doğa tüm güzellikleriyle milli parka gelen konuklara renklerin müthiş armonisini sergiliyor. Akdeniz’den Kafkasya’ya kadar kıyılarda yayılım gösteren neredeyse tüm bitkilerin doğal olarak bir arada görüldüğü bir doğa hazinesi olan Dilek Yarımadası milli parkının en önemli özelliklerinden biri olan benzersiz bitki çeşitliliği, baharın gelmesiyle birlikte tüm güzelliğini ve canlılığını sergiliyor. Hem Dilek Yarımadası hem de Büyük Menderes Deltası’nın barındırdığı farklı ve çeşitli fiziksel özellikler, bitki örtüsünün de kısa mesafeler içerisinde farklı ve çeşitli olmasına yol açıyor. Bahar aylarında milli parka gidildiğinde, her köşede farklı renkte, farklı şekillerde doğanın harikalarını izleme fırsatı elde edilirken, milli parkın içine girildiğinde ise vahşi bir tabiatın hüküm sürdüğü hemen anlaşılır. Sürü halinde kalabalık ve gürültülü bir şekilde dolaşan vahşi doğanın kendini gösteren sakinlerini hemen fark edilir, Ormanın derinliklerinde, her ağacın üzerinde sizleri izleyen ve onları fark etmenizi bekleyen bir çift göz mutlaka bulunur.
Biyolojik çeşitliliğin zengin olduğu bu coğrafyanın karşı kıyısı olan Ege’nin öte yakasında, Yunanistan’ın Samos Adası’nda yaşayanlar milli parkın harika manzarasını hayranlıkla izler. Çok nadir görülen ve endemik birçok türün milli parkın coğrafyasında yetiştiği görülmektedir. Milli parktaki her bitki kendi yaşam alanını oluşturarak, tüm güzelliklerini sergileyip keşfedilmeyi beklemektedir. Dünyadaki botanik tutkunlarının mutlaka görmek istedikleri önemli doğa alanı olan milli park, renklerin en canlı olduğu bahar aylarında mutlaka görülmelidir. Her bitkinin rengi ve şekli bir ressamın tablosundan çıkmış gibidir. Farklı renklerin birlikte yaşadığı bu coğrafyadaki bitkilere, her geçen gün farklı çiçekler katılmaktadır.Önemli ve benzersiz bitki türlerinin olduğu Oluklu dere Kanyonu’nda her an sürprizlerle karşılaşmak olasıdır.
Milli Park Avrupa Konseyi tarafından “Flora Biyogenetik Rezerv Alanı”, yani bitki örtüsü açısından soyu tükenmekte veya genetik çeşitliliği çok azalmakta olan bir canlı türü ya da topluluklarını korumaya yönelik uluslararası düzeyde koruma alanı olarak kabul edilmiştir. Bugüne kadar tespit edilebilen bitki türünün sayısı 804, keşfedilmeyi bekleyen kaç bitkinin olduğu ise bilinmemektedir. İyi bir gözlemci olanlar başlarını uzatarak kendisinin izlenmesini bekleyen doğanın harika çiçeklerini her an görebilir. 

 

Aydınpost'u Twitter üzerinden takip etmek için tıklayın!