Üsküdar Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya göre, üniversitenin kurucu rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dikkat eksikliği ve hiperakitivite bozukluğu ile bağımlılık ve nedenlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukuğu'nun (DEHB) üç alanı olduğunu belirten Tarhan, "Bunlar, dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktivite .DEHB’de bazen hiperaktivite baskın oluyor, bazen dürtüsellik baskın oluyor, bazen ikisi birleşik olabiliyor ama dikkat eksikliği ve hiperakvitie çoğu zaman beraber görülüyor. Dikkat eksikliği olan kişi aynı zamanda kıpır kıpır da oluyor." değerlendirmesinde bulundu.

Tarhan, DEHB ile ilgili yapılan araştırmalarda beynin dikkat ile ilgili ön bölgesinde dopamin eksikliği tespit edildiğini aktararak, şu ifadeleri kullandı:

"Dopamin maddesi az oluyor. Bu kişi bir şeye dikkatini verdiği zaman beyindeki dopamin bitiyor. Dopamin bitince beynin diğer kısımları veya diğer motor alanları harekete geçiyor. Kişi de onu yapmak istiyor. Kıpır kıpır oluyor. Eli ayağı, kolu, bacağı oynamaya başlıyor. Dikkatini veremediği için hiperaktivite çıkıyor. Bu kişiler sevdikleri, ilgi duydukları şeye dikkatini verirken sevmediği konuya odaklanamıyor.

Bazı anne ve babalar çocuğu getiriyor. 'Bilgisayar başında saatlerce oturuyor ama ders çalışma esnasında oturamıyor' diye yakınıyorlar. Çocuk aslında sevdiği, zevk aldığı konuda dikkatini sürdürebiliyor. O anda beyin dopamin üretiyor. Ama asıl olan sevmediği konuda da dikkatini verebilmesi. Dikkat eksikliği de esasen orada ortaya çıkıyor.İnsan hayat boyunca hep sevdiği şeyleri yapamaz kimi zaman sevmediği şeyleri de yapmak zorunda kalabiliyor.

Örneğin matematiği sevmezsin ama mecbursun çalışmaya. Kişi hep sevdiği ya da hoşuna giden şeyi yaptığı zaman olaylar kişiyi sürüklemeye başlar. Hâlbuki insanın bir hedefi vardır, hedefe giderken bazen sevmediği işi hatta bazen nefret ettiği işi de yapması gerekir. Öz disiplin, iş disiplini için gereklidir o. Kişinin hep canının istediği ya da hoşuna giden şeyleri yapmayı istemesi çocuksuluktur."

Tarhan şöyle devam etti:

"Şu anda modernizm maalesef insanları çocuksuluğa doğru geriletti. Hedonist yaklaşım, zevk peşinde koşmayı yaşam amacı görüyor. Bu da dikkat eksikliği, hiperaktivitenin sahte bir şekilde artmasına sebep oldu. Özellikle Amerika da. Yaşam felsefesi olarak iç disiplin eksik. Hatta bununla ilgili 70’li yıllarda açık sınıf politikaları uygulandı. Açık sınıf politikalarında öğrenci istediği zaman derse girer, istediği zaman çıkar. Ayağını istediği zaman uzatır, istediği zaman uzatmaz. Bu sistem 'Öğrenciye kızmayacaksınız' diyor. 'Öğrenciye teşekkür etme sorumluluğu bile öğretmeyeceksiniz' diyen, aşırı özgürlüğü yücelten açık liseler açıldı. Şu anda yavaş yavaş kapandı ama bazı yerlerde devam ediyor."

Açık lise uygulamasının paralel olarak 70’li yıllarda açık evlilik şeklinde uygulandığını, iki tarafın da evli olmasına karşın sevgilisi olduğunu belirten Tarhan, şunları kaydetti:

"Bu yaklaşımlarda yani açık evlilik ve açık sınıf politikalarında bir çocuğun disiplinli olmayı istemedikçe o çocuğun disiplinli olmadığı anlaşıldı. Çocuk gelişimi alanında yaptığı çalışmalarla bilinen İsviçreli psikolog Jean Piaget’in bir tezi vardı: 'Ne kadar özgürlük o kadar başarı.' Yok öyle bir şey. Özgürlük ve sorumluluk dengesi lazım. İçinde sevgi olan disiplin olacak. İçinde sevgi olan disiplin çocuğu hayata hazırlar.

İç disiplini olmayan bir kimse zevk tuzaklarına kolayca düşüyor. Zevk tuzaklarından en önemlisi ise maddedir. Şu anda bütün dünyada, gelişmiş ülkelerde özellikle bağımlılığın salgın derecesinde olması bir tesadüf değildir. Amerika’da düzenlenen kongrelerde 100 tane bildiri varsa 60-70’i bağımlılıkla ilgili. Bağımlılık o kadar yaygın ki artık bütün psikiyatri camiası bağımlılığa çare arıyor."

"Dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin de bağımlılıkla ilgisi var. Çünkü bu kişiler dürtü kontrolü yapamıyorlar. " diyen Tarhan şunlara vurgu yaptı:

" Birincisi, dikkat ve odaklanma sorunları var. Mesela 4 yaşında bir kız çocuğu ile ilgili bir örnek var. Hiperaktivite diye öğretmeni veyahut da psikolog ödev veriyor. Çok hareketli bir çocuk, her şeyi çok karıştırıyor ve yerinde duramıyor. '4 dakika oturma cezası verin' diyorlar. Annesi 4 dakika boyunca oturmasını istiyor. Çocuk oturuyor. ‘Anne ben oturuyorum ama içim oturmuyor. Ceza oluyor mu?’ diyor çocuk. İçi kıpır kıpır çocuğun. Benzer durumun erişkinlerde de görülüyor. Erişkinlerde bu 'içten acelecilik' diye geçiyor. Erişkinlerde dıştan acelecilik pek yoktur. İçten vardır. Kıpır kıpırdırlar ama dışarı pek belli etmezler. Büyüdükçe olgunlaştıkları için içten acelecidirler."

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun çocuklarda görülme sıklığının yüzde 5-7 olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Overdose hipnoz dediğimiz aşırı tanı alıyor yani birçok meslektaşım her gelene hemen hiperaktivite tanısı koyuyor. Hâlbuki hiperaktivite tanısı bir kere görüşmeyle koyulmaz. Çocuk evde nasıl, okulda nasıl? Yaş grup öğretmen bilgi formunu alıyoruz. Birçok dikkat testleri yapılıyor. Çocuğun ya da kişinin hem dikkatini ölçüyor hem de zamanlaması ölçülüyor. Yani zaman yönetimi nasıl? Zamanı iyi kullanıyor mu? Aceleci mi? Sabırsız mı? bunu belirlemeye çalışıyor.

Bu testlerle bir yandan da kişide çeşitli davranış bozuklukları olup olmadığının tespitine çalışılıyor. Sonunu düşünmeden hareket etme, devamlı aklına ilk gelen şeyi yapma, son duyduğuna inanma şeklinde davranışları araştırılır. Erişkin hiperaktiviteleri de vardır. Bunları yaparlar. Burada hareketliliği şuradan ayırıyoruz; karmaşık ve amaçsız hareketlilik olursa dikkat eksikliği oluyor. Fakat amaca yönelik hareket olursa o normal değerlendiriliyor. Örneğin çocuk amaçsız sınıfta sıralar arasında dolaşıyor. Arkadaşlarına silgi fırlatıyor, çok konuşuyor, herkese müdahale ediyor ve gürültücü. Bu hiperaktivite olarak değerlendirilebilir."