Didim Belediye Başkanı CHP’li Deniz Atabay ilk döneminde (2014-2019) kardeş Kılıçdaroğlu’nun 56 km’lik Söke-Didim karayolunu FETÖ’cülerin belediyelerden temizlenmesi adı altında yürüyüşüyle Türkiye’de gündem olmuştu.(Kasım 2016)

Deniz Atabay bu kez de bir kadının beş yıl öncesine ait kendine yönelik taciz iddialarıyla gündem oldu.

Olayın merkezinde kadın olunca bu seferki iddia, biraz da karşıt medyanın köpürtmesiyle, birinciye nazaran daha fazla gürültü koparttı ve Sakarya’daki şeyhin 12 yaşındaki kız çocuğunu taciz iddialarını gölgede bıraktı.

Hatta aralarından bazıları bir ara Deniz Atabay’ın tutuklandığı iddialarını bile ileri sürecek kadar işi ileri götürdü.(10 Eylül) 

Aydınpost’un Deniz Atabay’ın makamından yaptığı canlı yayında haberin asılsız olduğunu öğrenenler internet sitelerinden haberi kaldırmak zorunda kaldılar.

Şu bir gerçek ki, gerek bürokraside gerek siyasette kadın erkek ilişkisine dayalı yıpratma ve itibarsızlaştırma eşine medyada sık rastlanan yol kazalarıdır.

Olayın bu kadar ses getirmesinin temelinde yatansa bu tür davranışların ahlaki değerlerle bağlantılı olmasıdır.

Bizde manevi yönü daha ağır basan bu ilke aynı zamanda insanlığın evrensel ortak bir değeridir.

Velev ki, bizde kadın şikâyetçi olmasın, hatta erkeği sevdiğini söylesin.

Öyle ki, erkek haklılığını yakın çevresine ve topluma kanıtlayana kadar atı alan Üskadar’ı geçer, bıraktığı koku ise tarihe kötü not düşmeye yeter de, artar.

Merhum Başbakan Adnan Menderes’le opera sanatçısı Ayhan Aydan arasındaki ilişki “Bebek Davası” adıyla Demokrat Partililerin 1960 İhtilalı sonrası yargılandıkları Yassıada Mahkemelerine taşınmış Ayhan Aydan’ın mahkemede “Menderes’i sevdiğim için çocuk yaptım” ifadesi sonucu değiştirmeye yetmemişti.

50 yaş üzeriler hatırlar, 1980 öncesi sinema sanatçısı Aynur Aydan’la üçüncü CHP Ecevit Hükümeti’nin(05.01.1978-12.11.1979) İç İşleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in birlikteliği Bakanlıktan istifasına neden olmuştu.(5 Ekim 1979)

Kaldı ki, Aynur Aydan yıllar sonra verdiği bir mülakatta “Hasan Fehmi Güneş bu gün bile gelse ölene kadar bakarım” demişti.(Posta Gaz.15.10.2017)

Diğer yandan günümüzde öznesi kadın olan sansasyonel haberlerin bir amacı gerçekleştirmek için rakibi koltuğundan indirmekte, bir rantı ele geçirmekte veya hıncı olandan intikam almakta kullanıldığı da bir gerçektir.

Buna en iyi örnek 1995-96’lı yıllarda ABD’de başkanlığı döneminde Bill Clinton ile Monica Levinsky arasında yaşanan ve Clinton’ın yıllar sonra yaptığı özeleştiride “savunulacak bir şeyim yok, yaptığım şey affedilebilir, değil” dediği ilişkidir.

Bu konuda üretilen komplo teorilerine bakılırsa Monica Beyaz Saray’a Bill Clinton’ın kadınlara düşkünlüğünü bilen İsrail Gizli Servisi Mossad tarafından yerleştirilmişti ve gece girişleri de dâhil Beyaz Saray’da rahat hareket edebilmesi için her türlü imkân sağlanmıştı.

Bundan da birinci amaç Bill Clinton’ı koltuğundan ederek onunla özdeşleşmiş ya da kafasına koyduğu İsrail- Filistin barış girişimlerinin önünü keserek Arafat’ın Washington’dan ayağını kesmek ve İsrail devletine rahat nefes aldırmaktı.

İkinci amaç ise isteklerini Clinton’a kabul ettiremeyenlerin çeşitli hileler ve seçim oyunlarıyla George W.Bush’u başa getirerek Ortadoğu’da enerji kaynakları üzerinde ABD hegemonyasını oluşturma stratejisini uygulamaya koymaktı.

Ancak Senato tarafından sorgulanan Clinton’ın herkesten özür dilemesi üzerine 2001 yılı görev süresi bitene kadar başkanlığı devam etmişti.

Tarafsız gözle bakıldığında insanda Deniz Atabay hadisesinin de Clinton olayına benzer özellikler taşıdığı izlenimi uyanıyor.

BİR: Atabay’ın “olayın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen bu kişi savcılığa ya da polise niye suç duyurusunda bulunmadı,” şeklindeki itirazındaki haklılığıdır.

İKİ: Olayın geçtiği zaman değil de bu açıklama neden şimdi sorusuna iddia sahibinin “o zaman hazır değildim” yanıtının vicdanları iknada yetersizliğidir.

Deniz Atabay hakkındaki soru işareti ise iddia sahibi kadını tanıyıp tanımadığı ile ilgili soruyu cevapsız bırakmasıdır.(Hürriyet,12.09 2020)

Sonuç olarak gerek bizde gerek başka ülkelerde öznesi kadın olan olaylar sık görülür.

İnsanların toplumdaki prestijine, devlet memuru ise makamına, siyasetçi ise itibar kaybına mal olan bu tür travmaların yaşanmamasının tek bir yolu vardır.

Hacı Bektaşi Veli’nin üzerinden çağlar geçmesine rağmen güncelliğini koruyan, bütün insanlığa öğüdü “eline, beline, diline sahip olmaktır.”

Korunmada birinci öncelik de kapalı bir mekânda bir kadınla yalnız kalmamak aksi halde kapıyı açık tutmaktır.

Artık görüntü ve ses kaydının bu kadar kolaylaştığı günümüzde bürokrat olsun siyasetçi olsun yol kazasından korunmada bu da yeterli olmayabilir.

Bu tür travmalara karşı her daim uyanık olmak ayrıca insanın yeri gelmedikçe eli kelepçeli, uçkuru kördüğümlü, dilinin de lal olması gerekir.

Yoksa kuşağını azıcık gevşetenler temize çıkmak için dokuz dereden su getirmek zorunda kalabilirler.

Örneği ortada.