İller İdaresi Genel Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, terör ve terörle mücadele nedeniyle meydana gelen yaralanma ve sakatlanmadan kaynaklanan, taşınır ve taşınmazlarında oluşan zararlar ve tarım ve hayvancılıkla ilgili zararlar ile göç etmek zorunda kalanların mal varlıklarına ulaşamamaları nedeniyle uğradıkları maddi kayıplar, 2004 yılında yürürlüğe giren 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında devlet tarafından karşılanıyor.
Büyük bir çoğunluğu, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Siirt, Şırnak ve Tunceli'den olmak üzere 81 ilden 358 bin 657 kişi, terör olayları nedeniyle zararlarının karşılanması için devletten yardım talebinde bulundu.
 
Başvuruların değerlendirilmesi için illerde Vali Yardımcıları başkanlığında kurulan Zarar Tespit Komisyonları, başvurularla ilgili incelemelerini sürdürürken, 43 komisyon çalışmalarını tamamladı.
 
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten şimdiye kadar Zarar Tespit Komisyonlarına toplam 358 bin 957 başvuru yapılırken, bu başvurulardan 291 bin 750 adeti sonuçlandırıldı. Sonuçlandırılan dosyalardan 163 bin 670 başvuru için tazminat ödenmesine karar verildi.
 
Komisyonlarca olumlu sonuçlandırılan ve sulhname imzalanan vatandaşlara ödenmek üzere, şimdiye kadar talep edilen toplam zarar tutarı 2 milyar 577 milyon lira olarak belirlenirken, bunun yaklaşık 2 milyar 573 milyon 499 bin 811 lirası ödendi.
 
Yetkililer, kalan miktarın da bir an önce ödenmesine çalışıldığını bildirdi.
 
Turgut Özal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Şafak, yaptığı açıklamada, terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanmasına yönelik çıkarılan yasanın uygulanmasıyla ilgili araştırmalar yaptıklarını ve en fazla zararın yaşandığı Güneydoğu Anadolu bölgesinde ayrıca incelemelerde bulunduğunu söyledi.
 
Geçmişten günümüze terör ve terörizmin, farklı şekillerde kendisini gösterdiğini, Cumhuriyetin kurulmasından bu yana, en çok uğraştığı sorunlardan bir tanesi olduğunu ifade eden Şafak, özellikle 1980'li yıllardan itibaren Türkiye'nin başında ciddi bir sorun olan PKK terör örgütünün, başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere yurdun birçok ilinde ciddi can ve mal kayıplarına neden olduğunu anlattı.
 
-''En fazla zararı Kürt kökenli vatandaşlarımız yaşadı"
 
Terör örgütü PKK'nın saldırıları ve PKK'ya karşı güvenlik güçlerinin operasyonları sebebiyle birçok vatandaşın maddi zarara uğradığını, evlerini, hayvanlarını, barınaklarını ve ekinlerini kaybettiğini dile getiren Şafak, şunları kaydetti:
 
''Bölgede en fazla zararı, terör örgütü PKK'nın menfaatlerini savunduğunu iddia ettiği Kürt kökenli vatandaşlarımız yaşamıştır. Güvensizlik ortamı nedeniyle bölgede yatırımlar yapılamamış, işsizlik ve yoksulluk tırmanmıştır. Çatışmaların özellikle bölge halkının ürün alacakları yaz aylarına denk gelmesi, geçimini hayvancılık ve tarımla sağlayan, kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızı da ciddi anlamda olumsuz etkilemiştir.''
 
PKK terör örgütüyle mücadelenin de devletin ciddi parasal harcamalarına yol açtığını kaydeden Prof. Dr. Şafak, ''Ülke kaynakları yatırımdan ziyade terörle mücadeleye harcanmış ve harcanmaktadır. Hem maddi kaynaklar, hem gelişmeye harcanacak enerji, terörü engelleyebilmek için heba olmuştur. Ülkenin gelişimine ciddi darbeler vurulmuştur'' dedi.
 
Şafak, 2004 yılından beri yürürlükte olan 5233 sayılı Yasa ile terör eylemleri ve terörle mücadele sebebiyle ortaya çıkan zararların karşılanmaya çalışıldığını ifade ederek, ''Yıllarca şiddet ve yalnızlık duygusunu yoğun bir şekilde yaşayan terör mağduru vatandaşlarımız, devletin terörü engelleyemediği noktalarda vatandaşını yalnız bırakmadığını, yaralanmaları engelleyemese dahi yaraların sarılması noktasında devletin her zaman yanlarında olduğunu bu yasayla hissetmiştir'' diye konuştu.
 
- Yasayı suistimal edenler var-
 
Prof. Dr. Şafak, Van ve Hakkari'deki incelemelerinde söz konusu yasadan yararlanıp tazminat kazanarak zenginleşenlerin de bulunduğunu tespit ettiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
 
''Yasayı suistimal edenler de var. Terörden zarar gördükleri gerekçesiyle devlete müracaat edenlerin başvuruları, Vali yardımcılarının başkanlığında kurulan komisyonlar tarafından bilirkişi heyetinin raporuna göre değerlendiriliyor. Fakat şu anki sistemde bilirkişi mahallinden seçiliyor ve bu bilirkişi yönlendirilmeye açık. Misal, cevizlerinin terör olayları yüzünden yok olduğunu iddia eden vatandaşın gerçekte cevizi olmadığı halde bilirkişiyi yönlendirerek daha önce cevizleri varmış gibi gösterebiliyor yada miktarını yükseltebiliyor. Bu suistimallerin önünün kesilmesi lazım. Doğrudan gelir desteğinde olduğu gibi bilirkişi heyeti tarım müdürlüklerinden seçilmelidir.''