Adanalı ailenin avukatları Ahmet Kaya ve AB Hukuk Bürosu avukatlarından sağlık hukuku uzmanı Mehmet Ali Akgül'ün üstlendiği dava 1. İdare Mahkemesi'nde sonuçlandı. M-S.Ö çiftçinin 1999 yılında dünyaya gelen erkek bebekleri O.Ö.'da bir rahatsızlık olduğunu fark edip topuğundan alınan kan, hastalığının bulunup bulunmadığının tespiti için sağlık ocağı tarafından rutin uygulama gereği Sağlık Bakanlığı'nın ilgili birimlerine gönderildi.

Sağlık Bakanlığı'nın genel uygulaması gereği, topuktan alınan kan örneğinin tahlilinde, kalıtsal bir metabolik hastalık olan ve erken teşhis edildiğinde tedavi şansı bulunan "Fenilketonuri" hastalığının varlığı tespit edildiğinde aileye bir yazı ile uyarılıyor. Tahliller normal olduğunda aileye herhangi bir bildirimde bulunmuyor. Bu durumda da aile, çocuklarında bu hastalığının bulunmadığı kanaatine varıyor. Oysa, hastalık teşhis edildiğinde ve bebek yaşamının ilk üç ayında özel bir mama ile beslendiğinde hastalığın tedavisi mümkün oluyor.

Adana'da yaşanan olayda ise davaya konu olan çocukta, "Fenilketonuri" teşhis edilmesine rağmen bir ay geçmeden sonucu aileye bildirmek zorunda olmasına rağmen Sağlık Bakanlığı bu bildirimi yapmadı. Ancak, aile, bir yıllık süre içinde çocuklarında bir gelişim geriliği olduğunu fark edince, Çukurova Üniversitesi'ne başvurdu. Burada yapılan teşhiste çocukta "Fenilketonuri" hastalığının bulunduğu raporlandı. Adeta şok yaşayan aile, çocuklarının zihinsel engelli olarak yaşamasına yol açan bakanlık aleyhine dava açtı. Çocuk bugün 13 yaşına gelmiş olmasına rağmen dava yeni sonuçlanarak, Adana 1. İdare Mahkemesi'nce, Sağlık Bakanlığı aileye ve çocuğa maddi ve manevi çok küçük bir miktarda tazminat ödemeye mahkum edildi.

Yaşanan benzer olaylar nedeniyle son yıllarda özel bir ihtisas alanı haline gelen sağlık hukukunda uzmanlaşan Av. Mehmet Akgül ile ailenin avukatı Ahmet Kaya, konuya ilişkin sorular üzerine yaptıkları değerlendirmede, davanın Türkiye'deki benzer olaylar için emsal teşkil ettiğini bildirdi. Av. Akgül, olayın Osmaniye'de yaşandığını belirterek, şunları kaydetti:

"Adanalı aile, doğumundan sonra çocuklarını Osmaniye'de 2 nolu sağlık ocağına götürüp Fenilketonüri adlı rahatsızlık için kan aldırıyorlar. Kendilerine, hastalık bulunduğu takdirde bildirim yapılacağını, yapılmadığında ise çocuktaki tahlil değerlerinin normal kabul edilmesi gerektiği bildiriliyor. Müvekkilimiz olan aile, cevap gelmediği için hasta çocuklarının olmadığı kanaatine varıyorlar. Fakat çocuktaki gelişme bozukluğunu fark eden aile 2000 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesine gidiyor. Bu hastalığın teşhisi konuluyor. Fakat geç kalındığı için çocuk zek' geriliğine maruz kalıyor. Burada bakanlığın hizmet kusuru söz konusu çünkü çocuğa ve ailesine erken teşhis imkanı verilmemiştir."
Av. Ahmet Kaya ise, "Doğru teşhis konulsaydı çocuğa uygulanacak diyet programıyla hastalığın tedavisi mümkün olacaktı. Şu anda aile bu şansı kaçırmış oldu" dedi. Kaya, 26 Kasım 2001 tarihinde açtıklarını davanın, çocuk bugün 13 yaşına gelince sonuçlandığını belirterek, "Mahkeme, Sağlık Bakanlığı'nı aile için 25 bin lira maddi, O.Ö. için bin lira maddi, 28 bin lira manevi tazminat olmak üzere toplam 54 bin lira tazminat ödemeye mahkum etti" diye konuştu.

Av. Ahmet Kaya, bilirkişinin hesap ettiği tazminat miktarının ise davanın açılmasından bugüne kadarki faizleri hariç 459 bin lira olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Bakanlığın, davayı, Danıştay'da temyiz hakları var o süreyi bekleyeceğiz. Onun ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmeden önce kurulan uzlaşma komisyonu ile görüşeceğiz. Hakkımızı arayacağız. Bu dava 11 yıl sürdü. Oysa, dava erken sonuçlanmış olsaydı, aile belki engelli çocuğuna engeline uygun eğitim aldırma imkanı bulabilirdi. Ama bu imkan da ellerinden alınış oldu. Burada insan hayatına verilen önem çok önemli. Bakanlığın, hizmet kusuru mevcuttur. Bu kusur yüzünden çocuk bugün orta düzeyde zihinsel engelli ve yüzde 70 iş göremez raporu mevcut."

Av. Kaya, 1. İdare Hukuk Mahkemesi'nde davanın ıslah edilme imkanı verilmediğini, aile ve çocuğun işgücü ve maddi kaybının bilirkişi tarafından belirlendiğini belirterek, "Son olarak açtığımız davanın bu haliyle kalması imkansız. Sağlık Bakanlığı'nın bilirkişi tespitiyle ailenin tüm zararını telafi etmesi gerekiyor. Hizmet kusuru yüzünden zeka özürlü olan bir çocuk için bu kadar tazminat olmaz. Dava, bu rahatsızlıkta bulunan ve teşhisi geç konulan aile ve çocuklar için bir emsal dava özelliği taşıyor. Bakanlık gerekeni yapmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurma hakkımız doğacak" dedi.