Adı sayısız eğitim-öğretim kurumuyla özdeşleşmiş bir isim Enver Yücel. Kendini eğitim girişimcisi olarak tanımlayan ve yaptığı işe aşık olduğunu söyleyen Yücel'le sistemin doğrularını, yanlışlarını ve neler yapılabileceğini konuştuk...

Eğitim alanında yaptığı çalışmalarla 30 yılı geride bırakan Enver Yücel, 6 ay önce New York Üniversitesi Mütevelli Heyeti'ne seçildi. Bahçeşehir Üniversitesi, Bahçeşehir Kolejleri ve Türkiye genelinde 176 şubesi bulunan Uğur Dershaneleri'nin sahibi olan Yücel Ailesi ile bayramın 2. günü bir araya geldik ve eğitim sistemi hakkında konuştuk. Enver Yücel'e 'Acaba bu kadar yatırımı ve emeği başka bir iş koluna harcasaydınız, durumunuz farklı olur muydu' diye sorunca BJK Koleji'nin sahibi olan kızı Begüm Yücel atıldı; 'Öyle yapsaydık şu anda Türkiye'nin en zengin 3 ailesinden biri olurduk'... Ancak Yücel Ailesi bu durumdan asla şikayetçi değil, hatta Enver Bey bir daha hayata gelse yine eğitimci olmak istediğini söylüyor...
- Şu anda bulunduğunuz noktayı hayal ettiniz mi işlere başlarken ya da ne zaman hayal ettiniz?
İş hayatına atılırken hiç hayal etmemiştim; Türkiye'de insanlar bilinçli bir şekilde meslek seçemediler, özellikle bizim kuşağımızda bu böyle oldu. Şimdikiler seçebiliyorlar ama biz tesadüfen kendimizi bu işlerin içinde bulduk. Çok da sevdik, halen daha bu alanda çok büyük işler var yapılacak. Son 10-15 yıl içinde adımlarımı planlayarak atıyorum ve nereye gidip nereye varacağımı belirliyorum.
- Tesadüfen başladınız ama kader ağlarını sizin açınızdan sağlam örmüştü sanırım!
Doğrudur; ancak çok sevdim ben işimi, eğitimimi de bu yönde aldım daha sonra.
- Sizinle ilgili anlatılan çeşitli şehir efsaneleri var; aileden zenginmişsiniz, tarlada altın bulmuşsunuz, hademe olarak çalıştığınız dershaneyi satın almışsınız! Hangisi doğru?
Giresun'da çiftçilik yapan bir ailenin çocuğuyum, liseyi Haydarpaşa'da yatılı okudum. İyi bir okul kazanmak isterken lise sonda sınıfta kaldım ve çok sevdiğimiz bir dostumuzla beraber 3 sınıflı bir dershaneyi satın alarak iş hayatına atıldım. Kader ağlarını böyle örmeye başladı.

ŞEHİR EFSANELERİNİN ASLI...
- Dershanede çalıştığınız doğru mu peki?
Biz orada bütün işleri kendimiz yaptık, hem ortağı hem çalışanıydık. Bir yandan da derslerimi çalışıyordum ve üniversiteyi kazandım. Matematik öğretmeni oldum ama öğretmenlik yapmadım. Son 12 yıldır üniversite ile uğraşıyorum, dünyayı da takip ediyorum; bu anlamda eğitim girişimcisiyim diyelim.
- Genç yaşta ticarete atıldınız, korkmadınız mı?
Aileden gelme bir girişimci ruhum vardır benim. Liderlik ve girişimcilik ruhudur bu, o anlamda şimdilerde konferanslar veriyorum; girişimci olunur mu doğulur mu diye.
- Hep böyle cesur musunuz?
İş hayatında genellikle risk almayı severim, bildiğim işte risk alırım diyelim. Kararlıyımdır, nemelazımcı değilimdir, bana ne demem, fikrim sorulursa mutlaka net olarak cevap veririm. Yanlış zamanda doğru şeyler söylediğim de olur. İçimden geçeni söylemek isterim, beni tanıyanlar art niyetim olmadığını bilir; konuşmayı severim ben.
- Konferanslarda ne anlatıyorsunuz?
Konferanslarda eğitim girişimciliğini, gelecekte eğitimin nereye gideceğini anlatıyorum. Eğitimle dünyanın nasıl şekilleneceğini, eğitimin önemini, nasıl olması gerektiğini anlatıyorum.
- Eğitimde ideal ülke hangisi, ideal sistem nedir?
Geçmişte pek çok yanlış yapıldı, gidip Amerikan sistemi getirmekle eğitim sorunu çözülmez ki. Böyle yaklaşımlarla kamuoyunun karşısına çıkıldı. Her ülkenin kendine göre sistemleri vardır, tamamen oradaki sistemi getirmenin faydası olmaz.
- Siz özel eğitim kurumları sahipleri olarak, eğitim sistemini ne kadar etkiliyorsunuz?
30 yılı aşkındır eğitimle ilgileniyorum. Sadece ülkemde değil dünyada neler olup bittiğine bakıyorum. Elbette en büyük sorunumuz eğitim. Genç nüfusu iyi eğitemezsek gelecekte başarılı olamayız. Nüfus yaşlanmadan, o da 2025'ten sonra olacak, eğitim güçlendirilmeli. Yanlışımız şurada, devlet eli bu işten çekilmelidir. Dünyada devlet eliyle eğitimi mükemmel yapmış bir ülke yok. Özel eğitim mutlaka sistemin içinde.

ÖZEL EĞİTİM ALANLAR YÜZDE 2
- Her ülkede böyle mi bu; komünist rejimin uygulandığı ülkelerde bile mi?
Açıklık politikası ile Rusya'da özel öğretim oranı yüzde 15'lere geldi. Çok güzel bir noktaya değindiniz, bakın sıfırdan 15'lere ulaşıldı. 1956'da Güney Kore bizimle aynı milli gelire sahipti, özel eğitim bizim 3 katımız şu anda. Özel öğretim sisteme girmeden eğitim sistemini çözmek mümkün değil.
- Türkiye'de özel eğitim oranı nedir peki, yüksek gibi geldi bana?
Yüzde 2'lerde.
- Ben çok daha fazla diye düşündüm nedense?
Hayır, sadece yüzde 2'dir. Son 20 yılda ancak bu rakama ulaşıldı. Yüksek öğretimde vakıf üniversiteleri sayesinde oldu bu da; yüzde 5'lere gelindi. Devlet kendi imkanlarıyla bu işi çözemez. Kaliteli eğitime erişmek hakkını her çocuğa ulaştırmalısınız. Problem, fırsat ve gelir adaletindeki eşitsizliktir. Fakirliğin kırılma noktası iyi eğitimdir. Bu yüzden eğitim problemini çözmede özel eğitim mutlaka devreye girmelidir. Teşvik edilmeli, çözüm noktasında dünyadan örnek alınmalı. Eğitim sivilleşmeli. Kendi yörüngesini oluşturmalı, müfredat yeniden yapılandırılmalı.

- Ne yapılacak peki, dünyada bunu çözen var mı?
Dünyada gelişmiş ülkelerde bile eğitim tartışılıyor, büyük girişimler yapılıyor. Obama bunun üzerine gidiyor, Almanya durağan ekonomisini canlandırmak için eğitimi gözden geçiriyor. Türkiye'de 50 yıl önce doğru olan ne varsa bugün hala o konuşulmakta.
- Oysa şartlar her an değişiyor!
Öyle elbette, o zaman için geçerli olan bugün de geçerli olabilir mi? 50 yıl önce o doğrudur, eğitim dinamik bir yapıya sahiptir. Değişim yakalanmalı. Ülkelerin kalkınma konseptleri olmalı, eğitim tasarımcısı olarak biz bir şeyler tasarlamalıyız. Kalkınma, kaliteli iş gücüyle olur. Eğitim hamlesini yapamazsak bir yere varamayız. Çağı ıskalamamalıyız. Iskalarız demeye dilim varmıyor; çok yazık olur.

EĞİTİM ŞART DEMENİN ÖTESİNE GEÇMELİYİZ MUTLAKA
- 2023'te Türkiye en büyük 3. ekonomiye sahip olacak deniyor, ne diyorsunuz?
Ben de buna inanmak istiyorum. Bu büyüklüğün eşit ve adil miktarda dağıtılıyor olması önemli.
- İstanbul'daki bir çocukla Anadolu'da bir çocuğun eşit eğitim alacağına inanıyor musunuz?
Bunu çok istiyorum, inanmak istiyorum. Çünkü Türkiye'nin başka çaresi yok. Eğitim sadece ekonomik büyüme için değil, aynı zamanda sosyal barış için de önemli. Eğer siz cehaleti ortadan kaldıramıyorsanız, durup düşünmek lazım. Türkiye bu sorunu halletmelidir. Çözümü var ve bellidir ama uzun vakit alabilir.
- Eğitim sadece üniversite olarak algılanıyor...
Daha düne kadar anaokulu, çocuk bakım evi olarak görüldü ama bilim dünyası diyor ki, okul öncesi çağ, en önemli çağdır. Burada verilen eğitim üniversitede verilen eğitim kadar ve hatta daha önemlidir. Eğitime ayrılan kaynaklar son yıllarda savunmadan daha fazla. Ancak paralar yanlış harcanmakta ve dağıtım adil değil. Yanlış politikalar düzeltilmeli. Okul öncesi ve doktora için ayrılan para en az, bu çok yanlış! Eğitim şart demekten öteye gitmek lazım. 15 milyon öğrenci var, eğitime harcanan paranın karşılığının alınıp alınmadığı bile bilinmiyor. Bu ölçülebilir oysa.
- Kaynak az olabilir belki?
Evet, ama ne kadarı az, ne kadarı yanlış kullanıldı ölçülmesi lazım. Eğitim evrenselleşmeli. Bir iş yapılıyorsa dünya çapında evrensel mantık ile yapılmalı. Biz kendi kurumlarımızda uluslararası boyutta ne yaptığımızı da ölçüyoruz mesela.
- Sivil toplum kuruluşları destekliyor mu sizi?
Ben aynı zamanda TÖDER'in (Tüm Özel Öğretim Kurumları) başkanıyım, TÜSİAD'ın (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) Eğitim Çalışma Grubu Başkanıyım. Gerek Milli Eğitim Bakanlığı'nı gerekse kamuyu bilgilendirici toplantılar yapıyoruz, eğitim her zaman öncelikli konumuz. TÖDER olarak her yıl 3 defa konferans veriyoruz. Eğitim benim hem işim, mesleğim hem de hobim.
- Hayatınız!
Sadece benim değil, eşimin, ailemin de hayatı.
- Herhangi bir sınavı Anadolu'dan bir çocuğun birinci olarak kazanması sizi şaşırtıyor mu?
Şaşırtmıyor çünkü biz Anadolu'da 150 bin çocuğa burs veriyoruz. Neden birinci olduğunu biliyoruz, bu çocuklar ücretsiz olarak dershanelere devam ediyor. Derece yapan öğrenci büyük şehirdense normal karşılanıyor ama Anadolu'dan çıkan tuhaf geliyor ama yıllardır tartışılan bir konu dershanecilik. Sadece Türkiye'de var gibi algılanıldı. Ülkeye eğitimde fırsat eşitliği getirdi dershaneler. Ücretsiz olarak o bölgelerde dershanelere gidiyor çocuklar.
- Bunu bilmiyordum desem!
Çok kişi bilmez zaten ama 1 milyon öğrenciden 150 bini bursludur. Çalışkan öğrencinin parası yoksa burs alır. Her dershane seve seve burs verir.
- Dershanelerde öğretilen sistem neden okullara giremedi, eğitime nasıl katkısı oldu dershanelerin?
Okul bambaşka bir şey, dershane bambaşka. Dershanecilik bir sonuç ve daha iyi olmak isteğidir. Kim daha iyi okumak istemez? Meseleye böyle bakmak lazım. Japonya'da 702 üniversite var ve dershaneciliğin en fazla yapıldığı ülke. Öğrenci daha iyi okula girmek ister ve dershaneye gider. Yunanistan'da 3 bin dershane var nüfusu İstanbul'dan az, bizde 4 bin dershane var. Dershane 'lazımdı- değildi'yi gündemden çıkarmak lazım.
- Büyük paralar kazanıldı, belki dershanelere gösterilen tepkiler o yüzdendi?
Biz fakirliğin belini kırmak iyi eğitimle mümkün diyoruz. Devlet eşit koşulda eğitim sunmalı, dershaneler bunu başarıyor.
- Eğitim pahalı mı olacak sizin düşlediğiniz sistemde, yoksa ucuzlayacak mı?
Okullarda ücretler şu anda az değil haklısınız, herkes çocuğunu özel okula verebilmeli. Eğitim üzerinden vergi alınmamalı, böylece fiyatlar aşağı düşer. Dar gelirli aile çocuğu özel okula gitmek isterse, devlet bu parayı karşılamalı. Dünyada eğitimin finansı diye bir konu var. Devlet okuluna durumu iyi olan çocuk da gidiyor, böyle şey olmaz.

HER MAHALLEYE BİLİM MÜZESİ AÇILMALI
- Eğitim sevdirilebilir mi sizce?
Mahallelerde bilim laboratuarları, müzeler açmak lazım. Japonya'da her mahallede bilim müzeleri var. Türkiye'de hiç yok; bayramda acaba hangi aile çocuğunun elini tutup müze gezdirdi, bilimi sevecekleri bir müzede haşır neşir oldular? Bununla ilgili olarak da küçük bir girişim başlattık. BJK Koleji'nde ve İzmir'de müze kurduk ama İstanbul'da en azından 15 tane olmalı. Yurtdışında öyle bilim istasyonları yapmışlar ki, çocuk dışarı çıkmak istemez. Aracılığınız ile belediyelere rica ediyorum, mahallerine çocuk bilim müzeleri kursunlar. Matematiği, bilimi, feni sevdirmek lazım çocuklara. Bunu çok önemsiyorum. Hiç değilse her ilde 1 tane olsun. Mesela 5 okul ortaklaşa bir bilim müzesi kurabilir ve kullanabilirler.
- Çocuklara matematiği sevdirmek lazım dediniz, siz sever miydiniz matematiği?
Matematiği hep sevdim ben. Birinci sınıftayken 5. sınıfların çözemedikleri problemleri çözerdim. Beni alıp büyük sınıfa götürüp problem çözdürürlerdi.
- Matematik zekası iş hayatında daha başarılı olmanızı sağladı sanırım.
Benim sosyal zekam daha fazladır. Matematik okuyan analitik zekaya sahip olur, eşim de matematik mühendisidir. Uzun yıllar beraber çalıştık. Bu süreci beraber yaşadık.

POLİTKAYA GİRMEYİ DÜŞÜNMÜYORUM
- Sizin her zaman politikaya atılacağınızı düşündüm nedense, böyle bir isteğiniz var mı ya da teklif geldi mi?
Böyle bir beklenti içinde olabiliyor insanlar, birçok kimseden duyuyorum, benimle ilgili bu şekilde bir düşünce oluşmuş durumda. Beklenti fazla sanırım. Ancak politikayı düşünmüyorum.
- Belki de başarılı işadamlarının başarılı politikacılar olacaklarını düşünüyoruzdur!
Olabilir ama ben eğitimciyim ve bunu her şeyden fazla önemsiyorum. Geldiğimiz noktada politika düşünecek zamanım yok, eğitim her geçen gün dünyada büyük önem kazanmakta. Politika bir hizmet alanı neticede; ülkeye hizmet edebilmek çok mümkün ama benim seçtiğim yol farklı ve ben eğitim ile ülkeme çok daha fazla hizmet verdiğimi düşünüyorum. Bildiğim bir alan olduğu için de daha fazla yararlı olacağımı sanıyorum.

İYİ VE MUTLU AİLE HAYATIM BANA BAŞARI GETİRDİ
- Eşinizle beraber çalıştınız, nasıl tanıştınız peki?
Benim dershanemde matematik öğretmeniydi, ben daha üniversiteye girmemiştim. O zamanlardan beri beraberiz. Kızımın da hayatı BJK Koleji oldu, orayı modern bir şekilde yönetiyor.
- İyi bir aile hayatınızın olması, iş hayatında başarılı olmanızda ne kadar etkili oldu?
Çok ama çok etkili oldu. Evimden her sabah mutlu ayrıldım, eve de mutlu döndüm. Belki herkes için geçerli değildir ama benim için mutlu aile hayatı çok önemliydi. Ev hayatını idare edemeyen iş hayatını da edemez diye düşünüyorum, biz ahengimizi yakaladık. Evi ihmal ettiğimiz dönemler de oldu, çok çalıştık. Şansımız, eşimle beraber çalışmak oldu.
- Tatillerde ne yaparsınız eşinizle?
Eşimle gezilerimiz sadece gezi şeklinde olmaz, mutlaka okul gezeriz. Özellikle ABD'de 10-15 okul gezer, dolaşırız. Ailece boş gezen kişiler olmadık, beyin gıdası ve tatmin olmak önemli olan. İşimiz hayatımız olduğu için, duramayız.
- Kaç kişi çalışır okullarınızda?
7 bin kişi çalışıyor okullarımızda. 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde 15 yılını kutlayanlara araba hediye edeceğiz. Bunu yıllardır yapıyoruz.
- Para kazanmak her şey değil yani, dağıtmak da lazım!
Geleceğin zenginliği, yaptığınız sosyal sorumluluk projeleridir. Parası çok ama bu noktada fakir olan insanlar var. Zenginliğin tanımı da değişti günümüzde.
- Günümüzde gelenekler bile değişti, siz gelenek ve adetlerimizi önemsiyor musunuz, nasıldı eski bayramlar?
Biz eğer bir bayram şehir dışındaysak diğer bayramı evimizde geçiriyoruz. Geleneklerimize sahip çıkmamız lazım, hem İstanbul'u gezme fırsatımız da oldu. Eşimle Asmalımescit'i gezdik, yıllardır gitmemiştik. Giresun'a da gidiyoruz, o bağımızı da asla kopartmıyoruz. Çocukken harika bayramlar geçirirdik, etleri biz çocuklar dağıtırdık daha fakir ailelere.

ELİF AKTUĞ
[email protected]