Kırklareli’nin bugünlerde çok ilginç bir misafiri var. Devesinin arkasına bağladığı bir römork, römorkun içinde de onlarca hayvan... Keçi, kedi, köpek, hindi, tavuk ve eşek, ne ararsanız! İran’dan geliyor. Türkiye’deki son durağı ülkenin en batısındaki bu kent. Balkan Savaşları sırasında yapılan tabyalar, onun geçici evi olmuş. Arabasını tabyaların önüne bağlayan Goran’a sorulabilecek en anlamsız soruyu sormuşuz meğer! “Kimsin, nerelisin, nereden geliyor ve nereye gidiyorsun?” Bu soruya yine bildik bir şekilde cevap veriyor: 
“Dünyalıyım, yol kenarları mekânım. Nereden geldiğimi biliyorum ama nereye gideceğimi bilmiyorum...” 
 
Goran, 30 yıldır göçebe aslında. Daha doğrusu seyyah. İpek Yolu güzergâhını 30 yıldır dolaşıyor. İlk sekiz yılını motosikletle yapmış. Sonra ise develerle yoluna devam etmiş. 22 yılda iki deve değiştirmiş Goran. 
 
‘100 bin seyyah gelir’ 
Avrupa’dan Moğolistan’a gidip gelen Goran, iki ay daha Kırklareli’de konaklayacak. En büyük arzusu ise şu an konakladığı Tabyalar’ın kervansaray olması. Eğer burası restore edilip kervansaraya dönüştürülürse, yılda kendisi gibi gezgin 100 bin kişinin buraya geleceğini düşünüyor. Kervansaray için valiliğin harekete geçmesini isteyen Goran, “Avrupa’ya çok yakın bir yer burası. Hem tarihi yapı böylece kurtulur hem de bölge için bir kazanç kapısı olur. Fazla masraf yapmaya da gerek yok. Otantik hali yeterli” diyor. 
 
30 yıldır yollara düşme nedenini gençlik yıllarında seyyahların öykülerinden etkilenmesine bağlayan Goran, güzergâh olarak İpek Yolu’nu seçmesini ise şöyle anlatıyor: 
“İpek Yolu, Doğu ile Batı arasında bir köprü. Hem tarihi hem de stratejik bir öneme sahip. Ne yazık ki bu yol şimdilerde kullanılmıyor ve yok olmak üzere... Ben ömrümün sonuna kadar bu yolda gidip gelmeye devam edeceğim. Belki de bu yol üzerinde öleceğim.”