İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İmralı Adası’na gitme yönündeki açıklamasına sert sözlerle tepki gösterdi.
İYİ Parti Lideri Dervişoğlu, PKK'nın lideri Öcalan’ın “başmüzakereci” olarak görülmesini bir “çürüme hali” olarak nitelendirdi ve Bahçeli’ye “İster İmralı’ya ister Kandil’e gitsin. Salın gitsin” sözleriyle yüklendi.
Konuşmasında açık ve sert ifadeler kullanan Dervişoğlu, Öcalan’ın bir lider muamelesi görmesini eleştirdi:
“Kürt'ün temsilcisi diyerek aslında barış güvercinidir diye önümüze koyduklarına bir bakın. Baş müzakereci diye devletimizi muhatap kıldıklarına bir bakın.”
Dervişoğlu, yaşananları “planlı, kararlı ve örgütlü” bir faaliyet olarak tanımladı. Dervişoğlu şöyle konuştu:
“Bakın açık ve net olarak söylüyorum. Yaşadığımız bir 5. kol faaliyetidir. Planlı, kararlı ve örgütlü bir 5. kol faaliyeti. Bu tür faaliyetler şok doktrini ile başlar. En umulmadık kişiler, en umulmadık mesajları verir. Amaç tüm dikkatleri üzerine çekmektir.”
Bahçeli’nin sözlerinin bu planlı sürecin bir parçası olduğunu savunan Dervişoğlu, “İmralı’ya gitme izni istiyor ama bu zamana kadar ne yaptı da sizden izin istedi ki?” diyerek MHP Grubu'nu eleştirdi.
Dervişoğlu, Bahçeli'nin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın 'izin alamadığını' söyleyip salona sorduğunu söyledi.
"En erkeninden düş yola"
Bahçeli’nin “gerekirse üç arkadaşıyla İmralı’ya gidebileceği” yönündeki sözlerini hatırlatan Dervişoğlu, şöyle konuştu:
“Bir de alkışçılarından izin istedi. İmralı'ya gitmeme izin veriyor musunuz diye sordu. Bunlar yine ayakta alkışladılar. Şimdi hiç düşünmediler. İmralı Deniz Feneri Öcalan'a görüş izni istiyor. Alkışçı mürettebat da izin verdiğini sanıyor.
O halde tutmayın bu İmralı yolcularını salın gitsin. Hep hep lisan-ı münasiple uyarmaya çalıştım. İp attık anlamadın. O ip, aklının iplerini daha fazla salma diyeydi. Anlamadın, dilsiz uşağına assın. Benim dilimin kemiği yok dedin. Bunu da fazlasıyla ispatladın. Ama artık vakit tamam. En erkeninden düş yola.”
Dervişoğlu, iktidarı ve Bahçeli’yi sert ifadelerle hedef aldı. Cumhuriyetin değerlerinin hedef alındığını öne sürdü:
"İYİ Parti'nin grup salonunda da cumhuriyet alkışlanıyor. Cumhuriyet ihanet değil, cumhuriyet alkışlanıyor. O ihaneti yok edeceğiz. Bu cumhuriyetin gördüğü ilk ihanet değil ayrıca son da olmayacak.”
Bahçeli’nin Öcalan’la görüşme önerisini eleştiren Dervişoğlu, halkın gerçek gündemine dönülmesi gerektiğini vurguladı:
“Millete ihanet edenin ayağının ayağına gidip hayaller kuracağına, milletin yanına git de gerçekleri gör. İmralı'ya gidip cani başıyla hasbihal edeceğine, genel merkezinin 3 adım ilerisinde ve onun karşısında bir pazar yeri var. Git de milletin hâlini hatırını sor. Teröristin derdini merak edeceğine, gençlerin hâlini merak et.”
"Sen Devlet değilsin sadece adın Devlet"
Bahçeli’nin söylemlerinin TBMM’yi ve devleti zedelediğini belirten Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı:
İsteyen Adalet Bakanından izin alıp istediği cezaevine ziyarete gidebilir. Buna mani bir hal yoktur.
Ama bak işte ben devleti ayağına getiriyor"um diyerek böyle bir suça meclisi alet edemezsin. Unutma, senin sadece adın Devlet. Sen devlet değilsin.
Kendi imkânlarımla İmralı'ya giderim demek hükûmete ve komisyona aba altında sopa göstermek, bir irade beyanı olmanın ötesinde aslında bir çürüme itirafıdır."
Dervişoğlu, Öcalan’ın yeniden gündeme taşınmasının tesadüf olmadığını, bunun bir siyasal mühendislik projesi olduğunu öne sürdü:
“Öcalan'ı bebek katili imajından sıyırıp lider hatta önder figürü olarak yeniden gündeme taşınması hiç sebepsiz bir durum değildir. Bu dönüşüm bireysel bir imaj rehabilitasyonu değil bir siyasal mühendislik projesinin parçasıdır.
Eğer bu süreç gerçekten planlı bir kimlik inşasının parçasıysa hedef yalnızca Öcalan'ın konumunu değiştirmek değil, Türkiye'nin ulusal kimlik tanımını, birlik anlayışını ve hatta devletin ideolojik omurgasını yeniden tanımlamaktır.”
Dervişoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Kürt'ün temsilcisi diyerek aslında barış güvercinidir diye önümüze koyduklarına bir bakın. Baş müzakereci diye devletimizi muhatap kıldıklarına bir bakın.
Teröre savaş teröriste düşman askeri sıfatı veriyorlar. Bunun manasını idrak eden, bunun neye yol açacağını bilen bir vatan evladı bir Allah'ın kulu kalmadı mı bu devletin içinde? Nedir bu zillet? Nedir bu zillet? Soruyorum sizlere.
Bakın açık ve net olarak söylüyorum. Yaşadığımız bir 5. kol faaliyetidir. Planlı, kararlı ve örgütlü bir 5. kol faaliyeti. Bu tür faaliyetler şok doktrini ile başlar. En umulmadık kişiler en umulmadık mesajları verir. Amaç tüm dikkatleri üzerine çekmektir.
Bunu yapanların kaybedecek bir şeyleri yoktur. Hatırlayın lütfen bir zamanlar Tuncay Güney diye biri vardı. Hasidik Yahudi kılığında Ergenekon sürecinin alarm ziline o basmıştı. Çünkü bunların kaybedecek bir şey yoktur dedim ya. Yani sadece kaybedecek bir şeyleri yoktur demek yetmez. Hiç olmamıştır zaten ya da o kadar aşınmışlardır ki kaybedecek hiçbir şey kalmamıştır. Ne onurları kalmıştır, ne haysiyetleri kalmıştır. Kimden geldiğine nelere yol açacağına bakmadan sadece ve sadece kendilerine verilen talimatları uygularlar. Tüm gündem değişir. Dikkatler başka bir yere çekilir. Çekilmeyen dikkatler kaldıysa da her devrin kalemşörleri devreye girerler.
Çünkü 5. kol faaliyetinin amacı o ülkenin özünü kirletmektir. Kurucu felsefesini sarsmaktır. Milli direncini kırmaktır. İşte bu sebepledir ki o en umulmadık kişi en umulmadık sözleri söylediğinde tüm maskeler düşer ve alkışlar yükselir. En gedikli hasımları bile aynı safta hizalanırlar. Acaba bekledikleri o an gelmiş midir? Bu sefer gerçekten mensubu oldukları ama asla ait olmadıkları bu cumhuriyet sona erecek midir? Atatürk'ün mirası tamamen reddedilecek Türk milli kimliğinden sonunda kurtulacaklar mıdır? Medyada da sosyal medyada da aynı sürünün toplaşması işte bu umuttandır. Eski sözde demokratların yetmez ama evetcilerin eski hizmet yaverlerinin eski Oslo Habur ve Dolmabahçe çalgıcılarının birleşmesi bir araya gelmesi bundandır.
Önce İmralı'nın sözcüsü çıktı. Umut hakkı verilsin dedi. Olmadı. Çıktı meclise gelsin, konuşsun dedi. Olmadı. Allem etti, gullem etti. Cani başının gönül dostu Kurtulmuş'u da kattı yanına. Meclisi caninin ayağına götürmek istedi. Baktı o da olmadı. Çünkü aklıselim direniyordu. Türk milleti kanmadı korkuya, baskıya, açlığa rağmen yılmadı. Sonunda da çıktı.
Gerekirse ben ve 3 arkadaşım İmralı'ya gideriz dedi. Bir de alkışçılarından izin istedi. İmralı'ya gitmeme izin veriyor musunuz diye sordu. Bunlar yine ayakta alkışladılar. Şimdi hiç düşünmediler.
İmralı Deniz Feneri Öcalan'a görüş izni istiyor. Alkışçı mürettebat da izin verdiğini sanıyor. Ya onlara sormak lazım. Bu zamana kadar ne yaptı da sizden izin istedi ki bugün izin istiyor. Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanından izin alamadı. Salondakilerden izin istemeye kalkıştı. Vah ki vah. Vah ki vah. Lafı uzatmaya gerek yok. Bunların hasreti görülüyor ki kucaklaşmadan bitmeyecek. O yüzden salın gitsin arkadaşlar.
İyi Parti'nin grup salonunda da Cumhuriyet alkışlanıyor. Cumhuriyet ihanet değil Cumhuriyet alkışlanıyor. O ihaneti yok edeceğiz yok. Bu Cumhuriyetin gördüğü ilk ihanet değil ayrıca son da olmayacak değerli dava arkadaşlarım. Ama bu büyük milleti bu ihaneti tarihe nasıl not ettiğini göreceksiniz. Bakın bu hesap mahşere kalmayacak. Bu dünyada mutlaka ama mutlaka günü gelecek sorulacak. Bu millet bu millet gereğini de yapacaktır. Mustafa Kemal'den aldıkları örnek bir yere ayak basmaktan ibaret. O Samsun'a adımını atarken adımını iskeleye değil istiklale atmıştı.
Bunlar İmralı'da izmihlale koşuyorlar, izmihlale. Mustafa Kemal Atatürk Mudanya'da bozguna uğrattığı düşmana ateşkes imzalattı. Bunlar biçare hainle kucaklaşmaya Mudanya'dan gitmeye kalkışıyorlar. Bandırma vapuruna binen kahramanların adını dillerinden düşürmezken İmralı Feribotuna binmek için can atıyorlar. Bitmiş tükenmiş terör örgütüne ve onun ele başına can simidi atmaktan utanmıyorlar. Neymiş de 3 arkadaşıyla gidecekmiş. Ya yine söyleyeceğim.
O halde tutmayın bu İmralı yolcularını salın gitsin. Hep hep lisan-ı münasiple uyarmaya çalıştım. İp attık anlamadın. O ip aklının iplerini daha fazla salma diyeydi. Anlamadın, dilsiz uşağına assın. Benim dilimin kemiği yok dedin. Bunu da fazlasıyla ispatladın. Ama artık vakit tamam. En erkeninden düş yola. İhanet bir ömür sürer kavuşmak bir dakika. Şimdi sana aslında can simidi atmak isterdim ama Madem aklının iplerini saldın. Gemileri de yaktın bu yolun dönüşü olmasın demektesin. Madem alayınız bu yolda bir nefer her biriniz artık kandil, her biriniz artık İmralı'sınız. Alayınıza uğurlar olsun. Anlayamadım ya. Bu ısrarı anlayamadım. İmralı'ya gidecekmiş. Ya millete ihanet edenin ayağının ayağına gidip hayaller kuracağına milletin yanına git de gerçekleri gör. İmralı'ya gidip cani başıyla hasbihal edeceğine genel merkezinin 3 adım ilerisinde ve onun karşısında bir pazar yeri var. Git de milletin halini hatırını sor. Teröristin derdini merak edeceğine gençlerin halini merak et. Gençlerin halini. Bir eve uğra mesela. Bak bakalım mutfakta tencere kaynıyor mu? Millet sana o oyu ihanet etmen için vermedi. İcra dairelerindeki dosya sayısı 25 milyona dayandı. Millet boğazına kadar borç batağında. Kredi ve kredi kartlarındaki batık oranı rekor seviyelere yükselmiş. Resmi makamlara göre 42 milyon vatandaşımız bankalara borçlu. Ev ekonomisinde çarklar dönmüyor. 10 yıl önce Türkiye'nin toplam faiz ödemeleri 50 milyar liraydı. 2026 bütçesinde ise 2 trilyon 742 milyar lira olarak öngörülüyor. Sözüm ona faize karşılar ama milletin sırtına bindirdikleri faiz tam 55 kat artmış.
Tam 55 kat. Bu yük emekçinin hakkından çalıyor. Emeklinin tenceresinden çalıyor, sofrasından çalıyor. Gençlerin geleceğinden çalıyor. Eğer milletimiz için iyi bir şey yapmak istiyorsanız bunları düşünün. Mağrurların peşine takılacağınıza Türk milletini mağdur eden caninin yanına koşacağınıza Türk milletinin yanına koşun ve bu büyük milletle hemhal olun. Bu iktidarın anlayışıyla hayatın her alanına egemen olan ahlaksızlıklarla uğraşın mesela. Et ve süt kurumunda gidin de dönen dolapları bir sorun
İsteyen Adalet Bakanından izin alıp istediği cezaevine ziyarete gidebilir. Buna mani bir hal yoktur.
Ama bak işte ben devleti ayağına getiriyorum diyerek böyle bir suça meclisi alet edemezsin.
Unutma senin sadece adın Devlet. Sen devlet değilsin. Hep merak ediyorum değerli dava arkadaşlarım. Bu inat acaba niyedir? Öcalan canisiyle devleti eşitlemeyi istemek onu devletle muhatap kılmaya çalışmak hangi murada hizmettir? Kurucu önder diyerek hangi oyunun kaçıncı perdesi açılmak istenmektedir? Ya bu devlet senin malın mıdır? Bu millet senin kölen midir Sayın Devlet Bahçeli?
Kendi imkanlarımla İmralı'ya giderim demek hükümete ve komisyona aba altında sopa göstermek bir irade beyanı olmanın ötesinde aslında bir çürüme itirafıdır.
Son bir yıl içinde yaşananlara bakarsak Öcalan'ı bebek katili imajından sıyırıp lider hatta önder figürü olarak yeniden gündeme taşınması hali hiç sebepsiz bir durum değildir.
Bu dönüşüm bireysel bir imaj rehabilitasyonu değil bir siyasal mühendislik projesinin bir parçasıdır. Bahçeli'nin yeni bir kimlik inşa edeceğiz söylemi de bu bağlamda yalnızca retorik bir çıkış değil ideolojik bir yeni kurgunun ip uçlarını taşımaktadır.
Eğer bu süreç gerçekten planlı bir kimlik inşasının parçasıysa hedef yalnızca Öcalan'ın konumunu değiştirmek değil Türkiye'nin ulusal kimlik tanımını, birlik anlayışını ve hatta devletin ideolojik omurgasını yeniden tanımlamaktır.
Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir. İnşallah Türkiye değişmez sözü de Devlet Bahçeli'ye aittir. Asla unutulmamalıdır ki Türkiye'nin geleceği ne İmralı'nın kanlı düşüncelerinin narsizminin ne de bir siyasi taktiğin satır aralarına sığar.
O gelecek Türk milletinin vicdanında ve Ankara'nın kalbinde yaşayacaktır. Hükümet bu oyuna gelmemelidir. Komisyona dahil partiler bu tuzağa düşmemelidir. Bu orta oyunu artık mutlaka ama mutlaka son bulmalıdır.
Tam bir yıldır anlatıyorum. Türkiye'nin her yerine gidip sahneye koyulmak istenen senaryonun ip uçlarını veriyorum.
3 kuruşluk seçim galibiyetini temin etmek için bu ülkenin geleceğini ateşe atan her kim varsa bütün ömrüm boyunca siyaseten onlarla mücadele edeceğimin bilinmesini istiyorum.
Sayın Bahçeli Sayın Bahçeli nereye isterse oraya gitsin. İster İmralı'ya ister Kandil'e. Fark etmez. Dedim ya salın gitsin değerli dava arkadaşlarım. Milletin gideceği istikamet bellidir ve hiç kimse bunu değiştiremeyecektir. Vatan bölünmeyecek millet parçalanmayacak Türkiye Cumhuriyeti paydar kalacaktır."