Dert oldu çünkü Şafak’ı tanıyorum ve kendisiyle ne kadar barışık olduğunu, hayata nasıl pozitif duygularla baktığını ve ‘engelli’ oluşunu bir dezavantaj olarak görmediğini biliyorum.
 
Şafak genç ve güzel bir kadın. Ve yıllardır Birleşmiş Milletler’de inanılmaz zor görevlerden sonra Türkiye’ye dönme kararı aldı. Bir mücadele vermek için döndü vatanına. Seçim öncesinde Ümraniye’de dolaşırken bana ‘Tren kazasında sol kolum ve sol bacağım gitti; sol kulağım zaten kepçedir; işte ben de şimdi Türkiye’nin solunu iyileştirmek için geldim’ demişti.
 
Dün aradığımda Meclis yemekhanesindeydi. Önce, bir kadının bir başka kadına soracağı ilk soruyu sordum: Ne yedin? ‘Enginar ve kuru fasulye’ cevabını alınca, bir anda Meclis’in o zaman tünelinde kalakalmış lokantasını ne kadar özlediğimi fark ettim. Ama tabii Şafak’ı aramamın asıl nedeni, şu ‘etek’ meselesiydi. Günlerdir gazeteler Meclis’teki ‘pantolon yasağı’ nedeniyle CHP’li vekilin ‘zor anlar’ yaşadığını yazıp duruyor. Oysa benim tanıdığım Şafak, enerji dolu ve kendine çok güvenen bir kadın; protezinden utanan sıkılan biri hiç değil.
 
“Gerçekten de bu kadar konu varken neden etek giymem konu oldu anlayamıyorum. Benim etek derdim yok; etek giyme konusunda hiçbir sorunum yok. Birleşmiş Milletler’de de sık sık etekle dolaştığım olurdu. Tam tersine bu durumun ilgi çekmesini garipsiyorum.”
 
‘Pantolon giyemediğin için bacağını gizleyemediğin söyleniyor’ diye hatırlattım. “İyi de, benim protezimi gizleme gibi bir meselem yok ki. İnsanlar herhalde protezi görünce rahatsız oluyor ama ben çok rahatım. Bacağımı kapattığım tek yer Lübnan, Angola, Nepal gibi protez bacağı alacak gücü olmayan insanların olduğu yerlerdi. İşte oralarda protezimi gizlemek istedim, utandım o insanlardan. Ama onun dışında bacağımı kapatma mücadelesi içinde değilim.
 
İnsanlar da benim protezimi görmekten gocunmasın.”
 
Peki Meclis’te kadınlara pantolon yasağı bu çağda saçma değil mi? “İç tüzükte pantolon olup olmama konusu tamamen farklı. Ama ben bu kavganın benim üzerimden yapılmasını istemem. Bu konu divan başkanının takdirinde. Tabii ki kadınların daha özgür çalışma şartlarına kavuşması için pantolon giymesine izin verilebilir. Ama bu benim sıkıntım değil.”
 
Tabii bu Şafak’ın engelli bir vekil olarak hiç sıkıntı yaşamadığı anlamına gelmiyor. Şöyle devam ediyor:  “Doğruyu söylemek gerekirse, benim asıl sıkıntım Meclis’in açılış gününde Genel Kurul’da tek başıma hareket edememek oldu. O gün çok uzun olacak diye tekerlekli sandalyeyle geldim ve çok ciddi bir sıkıntı yaşadık. Belki kimse farkında değil ama Genel Kurul’daki koridorların arasında ufak merdivenler var ve bu tekerlekli sandalyeyle erişimi engelliyor. O gün hep kavasla dolaşmak zorunda kaldım, CHP’li diğer vekil arkadaşlarımın yanına gidemedim. Eğer önemli olan engelli vekillerin bağımsızlığıysa, benim özgürlüğümse, asıl sorun etek değil Genel Kurul’daki erişilebilirlik.“
 
Duyduklarıma inanamadım. Anlaşılan yüz binlerce dolarla yeniden yapılan Meclis Genel Kurul salonunda her şey düşünülmüş, ancak günün birinde engelli vekillerin olabileceği hesaba katılmamış. Partileri ayıran koridorlar arasında tekerli sandalyeyle erişimi engelleyen minik merdivenler varmış. Avrupa Parlamentosu ve Batı ülkelerinde bütün kamusal binalardaki erişim normları ve rampa yapılmamış!
 
“Küçük merdivenler ve gizli rampalar olduğu için diğer arkadaşlarla konuşup yanlarına gitme imkânım yoktu. Beni kâh Bihlun (Tamaylıgil) Hanım, kâh Gürsel Tekin neredeyse sandalyeyi kucaklayarak kaldırmak zorunda kaldı. Asıl utanç verici olan bu.”
 
Meclis’te erişilebilirlik sıkıntısı bununla da bitmiyor. Şafak dışında tekerlekli sandalyede bir vekil daha var: Ak Partili Gürsoy Erol. Ak Partili vekil, Meclis Başkanlığı seçiminde kendi başına oy sandığına gidemediği için amfide beklemiş, pusula ve sandığı ona getirmişler. Şafak “Düşünebiliyor musun Gürsoy Bey herkesin ortasında oy kullanmak zorunda kaldı. Ben yemin etmediğim için oy kullanmadım. Ama kullanmak zorunda kalsaydım herhalde bu durumu protesto ederdim” diyor.
 
Şafak’ı seçim kampanyasında ziyaret ettiğimde, ne otobüsün üstüne çıkarken, ne de bunaltıcı sıcakta seçmenlerle buluşurken şikâyet ettiğini gördüm. Hep aynı güleryüzlü, yapıcı tavırla yaklaşıyor hayata. Unutmuyorum, Ataköy’de duyma engelli bir gençle konuşurken “Unutma biz değil asıl engelli olmayan insanların engelleri var” demişti.
 
‘Engelli olmayan’ insanların karanlığının, inadının, depresyonlarının, hasetlerinin ve körlüklerinin farkında; belki de bu yüzden kendi durumunu ‘şanssızlık’ olarak görmüyor.
 
Şafak, Meclis’e sadece engellilerin sorunlarını gündeme getirmek için gelmedi. Örneğin CHP’nin yemin protestosunun en ateşli savunucularından. Dün aradığımda “Kemal Bey tam bir demokrasi manifestosu okudu” dedi.
 
Meclis’e bu iş için gelmedi, ama emin olun nüfusun yüzde 10’unun şu ya da bu biçimde engelli olduğu bu ülkede ‘erişilebilirlik’ meselesinin en sıkı takipçilerinden olacak. Çünkü engelli vekillerin hareket edemediği, hapistekilerin temsil edilmediği, kadınların pantolon bile giyemediği bir Meclis, bizzat kendisi ‘engelli’ sayılır...
 
milliyet