Binlerce insanı yaşamdan koparan 7.7’lik depremin 30-40 dakika öncesinde meydana gelen mikro deprem hareketlerinin öncü olup olmadığı tartışması başladı.

Uzmanlar, hem büyük depremin vurduğu bölgede hem de fay hatlarının olduğu yerlerde sürekli mikro deprem aktivitesi olduğuna dikkat çekerken, İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cenk Yaltırak, “Deprem saat 04.17’de meydana geldi. Kırılma başlamadan 30-40 dakika öncesinde mikro deprem aktivitesinde yoğunlaşma görüyoruz.

Yani saat 03.30’dan itibaren 1 ile 2.5 arasında birçok mikro deprem meydana geliyor. Ancak bu durumu öncü sarsıntılar olarak değerlendirmek şu aşamada erken ve eksik bir yorum olur.

Mikro depremler birçok bölgede sürekli oluyor. Ne var ki, büyük kırılma öncesindeki mikro aktivitedeki artışın da üzerinde çalışması gerekiyor” dedi.

Milliyet'ten Mert İnan'ın haberine göre; Deprem uzmanı Dr. Ramazan Demirtaş ise “Mikro depremler bazı sarsıntıların öncüsü olabilirken, her büyük depremden önce oluşan mikro depremler için öncüdür diyemeyiz.

Erken uyarı sistemi gaz, elektrik, su hatlarındaki akışı kesmek ve ilgili birimlere 10-15 saniye önce ikaz vermek için önemlidir.

Ancak 7.7 ve 7.5’lik faylar, yıkım gören kentlerin neredeyse yanından geçiyordu. Dolayısıyla erken uyarı sistemi olsa bile Kahramanmaraş, Antakya, Islahiye, Nurdağı, Malatya, Adıyaman’da erken uyarı sistemi etkinlik gösteremeyecekti” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener ise büyük deprem üreten fayların olduğu alanlarda sürekli mikro deprem ve depremcikler yaşandığına değinerek, “Sadece mikro depremlere bakarak bir yorum yapmak veya her büyük depremden önce sadece mikro depremlere bakıp öncü sarsıntılar denilmesi çok eksik bir tanımlama olur” dedi.

PROF. DR. PAMPAL: 'KIRILACAK' DİYE UYARDIK

DHA''nın haberine göre; Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, Hatay’da bulunan fay hatlarına ilişkin yıllarca çalışma yaptığını, Doğu Anadolu fay hattında enerji biriktiğini ve meydana gelen depremin sürpriz olmadığını söyledi.

2010 yılında Hatay’da düzenlenen konferansta, bölgenin depremsellik açısının önemine vurgu yaptığını anlatan Pampal, 'Hatay İlinin Depremselliği, Deprem Tehlikesi ve Riskleri' ile 'Depremler Doğal Afet midir? Depremlerle Baş Edebilmek’ isimli kitaplarında bölgede büyük depremin beklendiğini vurguladığını söyledi.

Pampal ayrıca 'Hatay İlinin Depremselliği, Deprem Tehlikesi ve Riskleri' kitabında kendi çizdiği harita ile de bölgede meydana gelecek deprem ile etkilenecek yerler ve Savrun fayının risk açısından önemini ortaya koyduğunu söyledi.

'ORTA MARMARA FAYI KIRILMAK İÇİN BEKLİYOR'

Pampal, 7.6 büyüklüğündeki depremin olduğu fay hattını doktora tezinde çalıştığını kaydederek, "Yıllardır konuşuyoruz, bölgenin depremselliğini biliyoruz. Kuzey Anadolu fayı dünya ölçeğinde en önemli, en diri, deprem yaratan faylardan biri. 1939 Erzincan depreminden sonra 10’un üzerinde 7’den büyük yıkıcı etki yapan deprem üretti.

Doğudan başladı, batıya şu anda İstanbul'un Avrupa yakasının hemen güneyinde kıyıya 15 kilometre mesafede 1866’da kırılan Orta Marmara fayına kadar geldi. Bu fay da kırılmak için bekliyor İstanbul’u tehdit eden tehlikenin kaynağı olarak" dedi.

'BU DEPREMLER YEDİSU FAYINI ETKİLEYEBİLİR'

Pampal, Doğu'da da Erzincan ile Karlıova arasında Yedisu fayının kırılmamış bir parça olarak beklediğine dikkat çekip, "Bu da 1700’lü yıllarda kırılmış, enerjisini biriktirmiş, tekrarlanma süresini tamamlamış, kırılmak üzere. Bu depremler onu da etkileyebilir.

Hatay’a kadar gelen fay, buradan Kahramanmaraş’a uzanıyor, Doğu Anadolu fayı ile birleşiyor. İskenderun-Hatay arasından Osmaniye, Kahramanmaraş, Adıyaman, Bingöl üzerinden Karlıova’da Kuzey Anadolu fayı ile birleşiyor. İkinci depremi yapan fayı, doktora tezi olarak ele almıştım.

Adana’dan başlayarak Göksun’a doğru isimlendirdiğim bir fay Savrun fayı. Doğu Anadolu fayı ile kesişiyor. Bu iki fayın kesiştiği yer zaten Arap, Anadolu ve Afrika levhalarının kesiştiği yer.

Bu ufak tefek bir kırık değil. Biz yıllarca bu bölgenin tehlikesini dile getirdik. Hatay’da 2010 yılında bir konferans vermiştim, onu kitap olarak da yayımladık" diye konuştu.

'2 YIL ÖNCE, FAY KIRILACAK, DİYE SÖYLEDİK'

Pampal, kırılan fay hatlarına ilişkin "Kırılmanın başladığı yer Pazarcık bölgesi, Doğu Anadolu Fayının kırılmak üzere olan bir bölgesiydi. Oradan da Gölbaşı-Sincik segmenti var.

Onun kuzeyi 2 yıl önce Elazığ-Malatya’yı vuran depremde kırılmıştı. 6.8 büyüklüğünde deprem yaratmıştı. Korktuk, depremden sonra sıklıkla dedik ki 'Doğu Anadolu fayı kırılıyor, yırtılmaya başladı, güneye doğru devam edecek, Sincik Gölbaşı ve Gölbaşı Türkoğlu topun ağzında'. Gölbaşı Türkoğlu’nun üzerinde durmamızın nedeni orada 1115 ve 1513’te 2 deprem olmuş.

40 bin can kaybı var Maraş’ta olan depremde. 1513’te yeniden kırılmış. O günden bugüne 510 yıl geçmiş. O kadar çok enerji birikmiş ki kırıldı kırılacak, bir sebep bekliyor.

Sivrice-Pütürge oldu, güneye doğru stres yükledi. 'Kırılacak' diye bunu bu açıklıkta dile getirdik. Bazı arkadaşlar bile 'beklemiyorduk' diye laflar diyorlar, yadırgıyorum. Bölgeyi iyi tanımadıkları anlaşılıyor" dedi.

'ZEMİNİN DEPREMİ BÜYÜTME ETKİSİ'

Prof. Dr. Pampal, depremin bu kadar hasar vermesinin başlıca nedeninin depremin büyüklüğü, boşalan enerjinin büyüklüğü olduğunu vurguladı. Pampal, "Yaklaşık 20 bin kişinin hayatını kaybettiği 19 Ağustos depreminden 8-10 kat daha büyük.

9 saat sonra Elbistan civarında 7.6’lık ikinci deprem tam tüy dikti, sildi süpürdü. Bu 2 depremi biraz daha derinlemesine incelersek; depremler çok sığ, Marmara depremine göre yarı yarıya daha sığ, yüzeye daha yakın bir kırılma oldu, yapılar devrilmedi göçtü.

Altan dalgalar vurunca bina neredeyse yukarıya doğru uçar, kalkar ve yeniden düşer, bina göçer. Üst merkezden uzaklaştıktan sonra yapılar devrilir, deprem kuvveti bu defa yanal olarak gelir.

Hasarı etkileyen en önemli faktör depremin büyük olmasının yanında zeminin depremi büyütme etkisi 3 kata kadar büyütüyor ve buna yapı dayanmıyor, hele bizim gibi kötü yapılmış yapılar asla dayanmıyor.

Bu yerleşim alanlarımızın neredeyse tamamı alüvyon zeminler üzerine kurulmuş ve ağır yapılardan oluşuyor, betonarme çok katlı. Depremde hissedilen şiddet 7.7, 7.6 değil, bunu 3 ile çarpın" diye konuştu.