Dün gece eve bir girdim ki, bizimki gözünü televizyonun ekranına dikmiş, arada bir kıkır kıkır gülüyor, bir yandan derin derin iç çekiyor. Baktım ekranda Julia Roberts ile Hugh Grant. Geldiğimi görünce ‘Köpeklik hayatımda gördüğüm en güzel romantik komedi Notting Hill ‘ dedi yarım ağızla. Önündeki bir tas light süte dokunmamış bile (perhizde ya haspa, sütün light’ını içiyor) ‘Oğlum Rin Tin Tin ‘ dedim kızdırmak için ‘Ne zamandan beri böyle sulu zırtlak filmlere takılıyorsun ‘ ‘Romantik Komedi 2 çekiliyormuş biliyor musun ‘ dedi cevap olarak… Hoppala, bilmeyen mi var ‘Peki Demet Akbağ’a teklif götürdüklerini de biliyor musun? ‘
Bizim Tin, Cihangirde ‘Yalan Dünya’nın oyuncularını görmek için turlarken (salak diyorum inanmıyorsunuz) bir masada konuşulanlara kulak kabartmış. Ketche kod adlı yönetmen Hakan Kıvanç, ilk filminin gişe başarısından sonra ikinciyi de aynı kadro ile çekmeye başlıyormuş. Cemal Ünal, Sinem Kobal, Engin Altan Düzyatan, Gürgen Öz, Burcu Kara ile anlaşmışlar. Ama çok baba yeni bir rol varmış, onun için de Demet Akbağ’ın peşine düşmüşler.

Buraya kadarını duyunca sevindim. Demet’in böyle bir kadroya katacağı çok şey olurdu. Ama maalesef bu birliktelik gerçekleşmemiş. Nedeni konusunda çeşitli rivayetler var. Bunların içinde en çok kulaktan kulağa dolananı Demet Akbağ’ın çok para istediği, bu yüzden anlaşmaya varılamadığıymış.

‘Ama bu doğru değil ‘ dedi Rin Tin Tin… ‘Demet abla’ya önce konunun Jane Fonda’nın oynadığı Monster-in-Law filminin senaryosuna benzeyeceğini söylemişler… ‘ ‘Vay Kaynanam Vay’ diye vizyona girmişti o film burada ‘ diye mırıldandım köpeğin bilgisine şaşarak. Evliliğe adım atan ve kına gecesi hazırlıklarını yapmaya başlayan bir genç kız ile kaynanasının arasındaki ilişki üzerine kurulu olacakmış senaryo.Neyse uzatmayalım, Demet ilk başta çok heyecanlanmış fakat sonunda karşısında bambaşka bir metin görünce vazgeçmiş bu projede yer almaktan. Onun parayla pulla fazla bir ilgisi olmadığını bildiğimden asıl sebebin bu olduğuna şaşırmadım. Ama dört dörtlük bir Demet Akbağ filmi izlemenin de zamanı geldi hani…

FENERBAHÇE’DE B PLANI ÖMER TEMELLİ Mİ?

Şike davası nihayet sonuçlandı, mahkeme kararları açıkladı. Alınan tahliye kararları özellikle Fenerbahçelileri çok sevindirdi. Ama akılda kalan pek çok soru işareti var… UEFA Fenerbahçe’nin kupalara katılması konusundaki kararını değiştirecek mi? Aziz Yıldırım’ın yeniden başkan olması mümkün olabilecek mi?
UEFA’nın kararını kimsenin tahmin etmesine imkan yok. Yıldırım’ın Başkanlık durumu da tartışmalara açık. Mahkeme, Aziz Yıldırım’ın spor kulüplerinin ve federasyonların bünyesinde sportif faaliyet icra edilen tüzel kişilerin yönetim ve denetim organlarında görev yapmasını yasakladı. Ama bunun geçerli olması Yargıtay’ın cezaları onamasına bağlı.

Bütün bunları yorumlamak bana düşmez, bahsi geçen konular üzerine yazacak bir çok usta kalem var. Ama asıl merak edilen soru eğer Yargıtay bu kararları onarsa Aziz Başkan’ın yerine kimin geçeceği. Bu konuda kulislerde konuşulan pek çok dedikodu var. Hangisinin doğru olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok ama söylentilerden biri çok ilginç. Eğer Yargıtay’dan olumsuz bir karar çıkarsa Aziz Yıldırım kendi yerine hiç beklenmeyen bir ismi; Ömer Temelli’yi aday göstermeyi düşünüyormuş…

Söylenenlere göre, Stat ve tesisler sorumlusu Ömer bey Aziz Başkan’ın kulağına fısıldadığı bu teklif konusunda kararsızmış.Tüm bunlar doğru mudur yalan mıdır, Ömer Temelli Yıldırım’ın B planındaki başkan adayı mıdır bilmem ama Temelli’nin oğlu Emir, kızı Melissa ve eşi Zeynep Hanım bu büyük sorumluluk altında aile düzenlerinin bozulmaması için sıcak bakmıyorlarmış Başkan’ın ‘B planına’…Ama denilene göre emir demiri keser anlayışı da hüküm sürüyormuş.

Neyse efendim tüm Fenerbahçelilere gözünüz aydın ve geçmiş olsun diyelim ardından zamanın neler göstereceğini bekleyelim.

BECKHAM’A PRENS WİLLİAM TESELLİSİ

Hazır futbol demişken futbolla devam edelim, İngiltere’ye 2012 Olimpiyat oyunlarına doğru uzanalım ve David Beckham’ın hali pür melaline bir göz atalım. ‘N’oldum deme, n’olacağım de’ diye bir lafı vardı babaannemin, David’in durumu da aynı o misal. Bir zamanlar sahalarda rakiplerine nal toplattıran Beckham’ın Londra’da mücadele edecek İngiliz milli takımına alınmadığı için büyük hayal kırıklığına uğradığını okumuştuk geçenlerde. Takımın Teknik Direktörü Stuart Pearce ‘David’in takıma girmek için yanıp tutuştuğunu biliyorum ama o benim için özel biri değil ‘ diye nasıl kırmızı kartı gösterdiğini de. Eh adam haklı. Takımdaki 18 oyuncudan sadece üçünün yaşının 23′ün üstünde olması gerekiyor. David gelmiş 37′sine…
Bu durum Beckham’a öyle koymuş ki günlerdir ağzını bıçak açmıyormuş. Üstelik Prenses Anne ile birlikte Yunanistan’dan Londra’ya Olimpiyat Meşalesini birlikte getirdiklerini düşünüp düşünüp göz yaşlarını tutamıyormuş. Sevgili karısı Victoria, hatta kankası Tom Cruise bile çare olamamışlar derdine. Ama geçen gün öyle bir telefon almış ki Beckham, biraz olsun ferahlamış. Cambridge Dükü, İngiltere Prensi Willam, artık ne dediyse teselli edebilmiş ünlü futbolcuyu. ‘Bak beni de takıma almadılar David, takma kafana ‘ demiştir bana sorarsanız. Bütün bunları nereden öğrendin diyecek olursanız tabii ki David telefonda anlatmadı bana. Mirror’un internet sayfasından arakladım.

ELİF ŞAFAK’TAN ŞEKERPARE GİBİ KİTAP

Geçen gün Elif Şafak’ı Fethiye Hillside’da gördüm. Her sene olduğu gibi ailesiyle buraya tatile gelmiş Şafak. Eşi Eyüpcan ve çocuklarıyla ele güne karşı son derece mutlu ve huzurlu görünüyorlardı… Sahilde oturmuş bir şeyler yazarken dikkatimi çekti bir ara. Herhalde yeni romanıdır diye düşündüm. Zaten bu yaz, bizi yine bir Elif Şafak kitabı ile karşıladı; ‘Şemspare… ‘ Ama tam ağız tadıyla sayfaları karıştıramadan yine ‘kitabın kapağı çalıntı mı, değil mi ‘ tartışması başladı. Kadının kaderi galiba bu, geçen kitabında da aynı şey gelmişti başına. Bir kitabın içeriğinden önce kapağının tartışılması, tam bize göre traji komik bir durum aslında. Bu nedenle bu kapak konusuna hiç girmeden Şafak’ın Şemspare’si üzerine birkaç kelam edelim…
Tamam, tamam benim de aklıma ilk olarak Şekerpare geldi ama ‘Güneş Parçası’ demekmiş Şemspare… ‘Gönülden yazılan her kitap, her roman, hatta her kelime bir güneş parçasıdır ve yeknesaklığın içinden bir ışık huzmesi gibi süzülür’ diyor Elif Şafak. Kadın edebiyatçı tabii, bizim gibi şekerpare düşkünü tombiş değil…
Şaka bir yana Elif’in yıl içinde yazdığı yazıları toplu halde okumak gerçekten keyifli. Her biri tadından yenmez öyküler aslında. Mesela ‘Hep bile bile lades kimi sevdalar’ cümlesi ile biten ‘Birbirine Tutanamayanlar’ öyküsü var ki, bir erkek ile bir kadın arasındaki kopukluk böyle mi güzel anlatılır. ‘Hoşca Bak Zatına’da ise bir hoşgörü testinden geçiriyor bizi. Hepsini anlatıp işin suyunu çıkarmayalım ve bir an önce bir ‘Şemspare’ edinin ki kalbiniz ‘tatlansın’ diyelim.
Bu arada unutmadan… Kitabı süsleyen Kutlukhan Peker çizimleri ise apayrı bir lezzet kumkuması… Kutlukhan, bu topraklardan çıkmış ama kendini Amerika gibi, çizginin- grafiğin merkezi haline gelmiş bir ülkede kabul ettirmiş çok önemli çizerlerimizden biri. The New York Times, The New Yorker, Wall Street Journal, Mad, Heavy Metal ve The Progressive gibi gazete ve dergilerde sık sık eserleri yayınlanıyor. Peker inci gibi işlemiş Elif Şafak’ın yazılarını. Onlar gibi ‘markalarımız’ olduğu için şanslı hissetmeliyiz kendimizi.

BUNLARI BENDEN DUYMADINIZ…

(Ben de nereden duyduğumu bilmiyorum, internetin yalancısıyım)

Sonunda Angelina ile Brad ile dünya evine giriyor. Hem de daha önce Prens Charles ile Camila, Elton John ile David’in birbirlerine ömür boyu beraberlik sözü verdiği muhteşem Miravel Şatosunda. 3 milyon sterlin bütçeli düğünün davetlileri arasında Kate Middleton, Prens William, George Clooney ve Courteney Cox da varmış.
Bu arada ünlü çift uykusuzluktan şikayetçiymiş Eh insanın 6 çocuğu ve bir o kadar işi olursa kocasıyla yatacak zamanı bile bulamaz. ‘Çocuklar hayatımızın en önemli parçası, Onlarla çok daha fazla vakit geçirmek istiyoruz.Bu yüzden ikimiz de uykularımızdan fedakarlık yapıyoruz ‘ diyormuş Angelina. Bankalardaki milyon dolarlık hesaplara karşılık bu kadar da sıkıntı çeksinler artık.

Justin Timberlake ile Britney Spears’in hayranları twitter’da birbirine girmiş. Justin’e bir kız hayranı ‘Profil fotonu hiç beğenmedim ‘ diye tweet atınca, Justin de kıza ‘Ben de seninkini ‘ diye cevap vermiş. Meğer kızın profilinde Spears ile Timberlake’in sevgili oldukları zaman çekilmiş fotoları varmış. Alın size savaş sebebi… Britney hayranları Justin’e tweet bombardımanına başlamış. Allah akıl fikir versin.
***
Lady Gaga Melbourne konserinde söylediği bir şarkıyla yine olay yaratmış. Şarkının adı ‘Princess Die’… Devamlı hap alan ve paparazzi saldırılarından bıkan bir kadını anlatıyor. Tabii bu kadın Diana’dan (Lady Di) başkası değil. Özellikle de Gaga’nın şarkı sözlerini çift anlamlı yazdığını bilenler için. Hem küçük hayranlarını olumsuz etkilediği, hem de Diana’dan ‘ölü sarışın’ diye bahsettiği için Gaga şimdi eleştiri yağmuruna tutulmuş. Sanki kadının umrunda…