Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, mali ve para politikalarının cari açık sorununun çözümü için yetersiz kaldığını ve cari açığın temelindeki mal ticaret dengesi sorununa odaklanmak gerektiğini söyledi. Boyner, “Rekabetçi kur tartışmasının veya Merkez Bankası müdahalelerinin, cari açığın sorun olmaktan çıkması için yeterli önlemler olduğuna kesinlikle inanmıyoruz” dedi.
TÜSİAD’ın 2012 yılı programının açıklandığı toplantıda cari açık konusunun çok önemli olduğunu vurgulayan Boyner, “Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde cari açık yüzde 3-4 oranı üzerine çıktığı zaman farklı risk eşiğine atlıyoruz. Türkiye bugün yüzde 10’luk bir acı açık rakamında” dedi. Boyner, dalgalı kur rejiminin Türkiye için doğru olduğunu düşündüklerini ifade ederek, şöyle konuştu:

 

“Sıfır bütçe açığını hedefleyen maliye politikaları Türkiye’nin gündeminde oldu. Cari açığın yapısına da baktığımız zaman mal ticareti dengesi açığının daha yüksek olduğunu gördüğümüz için temelde bunun bir mal ticaret dengesi sorunu da olduğunu söyleyebiliriz. Burada zaman zaman rekabetçi kur tartışmaları gündeme geliyor. Merkez Bankası müdahaleleri yeterli mi yetersiz mi? Açıkçası biz rekabetçi kur tartışmasının veya Merkez Bankası müdahalelerinin, cari açığın sorun olmaktan çıkması için yeterli önlemler olduğuna kesinlikle inanmıyoruz. Bu noktada mal ticareti ve ticaret dengemize odaklanmalıyız. Türkiye’nin, hep gündemde olan iç tasarruf sorunu var. Burada memleket içi tasarrufların finansal sisteme yönlendirilmesi ve bir anlamda finansal derinleşmenin özelleştirilmesi konuları var. Teşvikler konusunda ise tüm sektörleri kapsayan bir teşvik programı beklentisindeyiz.”

‘Hindistan ve Çin hedef olamaz’
Türkiye’nin etrafındaki coğrafyanın bir yangın yeri olduğunu ifade eden Boyner, dünyada 2008’de yaşanan krizden sonra bir tehlike ile karşı karşıya olunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Euro bölgesinin yaşadığı sıkıntılar, demokratik standartlardan refah için vazgeçme eğilimini artırdı. Yani daha merkeziyetçi bir devlet, daha kalitesiz bir demokrasi. Hindistan ve Çin hep örnek olarak önümüze sunuluyor. Bu nafile bir tartışma. Belki geçici bir süre refahın, size getirdiği rehavete kapılabilirsiniz ama o sırada çok önemli ve zorluklarla elde edilmiş demokratik standartları geri getirmeniz çok zor olabilir. Hindistan bir kast sistemidir. Çin, keza otoriter, gayet merkezi bir sistem. Bunlar Türkiye için hedef olamaz. Türkiye’nin yeri orta halli, orta demokrasili bir ülke olmak değildir.”


‘Erkler kavgasını dehşetle izliyoruz’


Türkiye’nin 2000’li yılların başında özellikle de AB sürecinin gündeme gelmesiyle bir reform heyecanı yaşadığını anımsatan Boyner, “Ama geçtiğimiz dönem içinde öyle tartışmalar yaşamaya başladık ki maalesef hukukun üstünlüğünden günden güne uzaklaşan bir tabloyla karşı karşıyayız. Bizler de sıradan vatandaşlar olarak devlet içindeki erkler kavgasının nereye bağlanacağını biraz dehşetle ve güvensizlik duygumuz artarak izliyoruz” dedi.


‘Demokratikleşmede mayına çarptık’


Ümit Boyner, Türkiye’de kuvvetler ayrılığındaki problem yaşandığını belirterek, “Ama bu konuda birtakım değişiklikler yapılıyor. ‘Daha demokratik bir yere gidiyoruz’ derken, biz gene bir mayına çarptık doğrusu” dedi. Boyner, şunları kaydetti:
“Aslında gördük ki bu erkler arasındaki kavga bitmemiş. Hukukun ve erkler arasındaki görev bölümünün nerede başlayıp, nerede bittiği konusunda bir kavram karmaşası var. O yüzden aslında geçmişten gelen birçok kaygının tekrar hastalık gibi ortaya çıkışını seyrettik. 2000’li yılların başından itibaren Türkiye ciddi bir demokratikleşme atağına kalktı ama bugün geldiğimiz noktada demokratikleşme adına yaşadığımız bir takım krizlerde maalesef geldiğimiz yolun bir arpa boyu kadar olduğunu da itiraf etmek zorundayız.”

 

‘Kim vurduya gidiyorlar algısı...’

Son dönemde tutuklanmış kişilerin mahkemeye çıkmalarının çok uzun zamnan aldığını vurgulayan Boyner, şöyle konuştu:
“Tabiri caizse bir süredir gazeteciden, devlet memuruna, güvenlik görevlisinden, öğretim görevlisine kadar çok sayıda insan bir çok vatandaşımızın gözünde kim vurduya gidiyor. Sistemin içine bir giriyorlar daha sonra haber alabilirsen al. Süreç son derece yavaş işliyor. Kamuoyu olarak neredeyse bir gölge oyunu seyrediyoruz. Yani hiçbir sanığın veya sanık da değil, bir çoğu aslında iddianameler ölçüsünde tutuklanmış içeride tutuklular var. Bir sürecin içine girdikten sonra takip edemez hale geliyorsunuz. Mahkemeye çıkmaları çok uzun zaman alabiliyor. Bu güvensizlik ve savrulma toplumda kamplaşmayı, ötekileştirmeyi artırarak aslında toplum olarak bünyemize bir zehir olarak akıyor.”

 

MİT için kanun çıkarmak...
Türkiye’de eşitlik ve özgürlüğün ileri demokrasi standartlarında olmadığı gibi devletin görev alanının da net olmadığını belirten Boyner, şöyle konuştu:
“TÜSİAD olarak kayıtsız şartsız seçilmiş hükümetin ve parlamentonun siyaset üretme hakkından yanayız. Ancak mevcut sistemde hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve hukukun usulü konusunda geldiğimiz bu tıkanmış noktada MİT veya diğer devlet görevlileri için kanun çıkarmak maalesef durumsal bir yöntem ve hesap verme zorunluluğu, şeffaflık açısından geliştirilerek bir hukuk normu haline getirilmesi gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde kanun metinlerini yazma, özgürlük alanlarını da ‘ama’sız açma yönünde bir seferberlik başlatılmalı.”


‘Tarafsız medya demokrasinin gücüdür’


Boyner, demokrasilerde meslek dışı baskılar altında kalmayan, ifade özgürlüğü ortamında hareket edebilen ve araştırma yapabilen basının çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Demokrasilerin en önemli gücü özgün ve tarafsız medya. Ümit ediyoruz ki Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü ileri demokrasiye yakışacak şekilde ileri derecede gelişir” dedi.