İşte o zaman, buraya mutlaka gitmeliyim, demiştim. Hint Okyanusu"nu oldum olası çok severim ama kıyılarında abartılı lüks otellerin sıra sıra dizildiği, özünden uzaklaşmış adaları ve sahil kentlerini bünyem reddeder. İşte Zanzibar"ın farkı buradaydı. Evet gösterişli oteller ve restoranlar burada da vardı ama ada öyle doğaldı ki; yutuyordu o "mimari harikaları!"
Sokağa açılan çift kanatlı kapılardaki ahşap oymacılığı beni bile etkiledi. İnsanlar dururken mimari ayrıntılar çok Zanzibar"la ilgili bir belgesel seyretmiştim vakti zamanında. İşte o zaman, buraya mutlaka gitmeliyim, demiştim. Hint Okyanusu"nu oldum olası çok severim ama kıyılarında abartılı lüks otellerin sıra sıra dizildiği, özünden uzaklaşmış adaları ve sahil kentlerini bünyem reddeder. İşte Zanzibar"ın farkı buradaydı. Evet gösterişli oteller ve restoranlar burada da vardı ama ada öyle doğaldı ki; yutuyordu o "mimari harikaları!" Sokağa açılan çift kanatlı kapılardaki ahşap oymacılığı beni bile etkiledi. İnsanlar dururken mimari ayrıntılar çok cezbetmez oysa beni, ondan "bile" diyorum. Taş binaların her birine dokunası geliyor insanın.
Yalnız dokuna dokuna merkezden uzaklaşınca, kayboluyorsun. Sokakların adı yok, binalar aynı renkte... Başkent Stone Town, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası ilan edilip korumaya alınmış, ama bana pek korunuyormuş gibi gelmedi.

DALINDAN BAHARAT TOPLAMAK ZEVKLİ
Zanzibar"a "baharat adası" da diyorlar, çünkü tarçından karabibere,
karanfilden Hint cevizine birçok baharatın ana yurdu burası. Şimdilerde
adalıların geçim kaynaklarından biri de baharat turları. Sürü halinde gezmeme prensibimi bozup bu turlardan birine katılıyorum. Adını bilmediğim türlü türlü baharatı dalından koparıp tatmak çok eğlenceli. Bu arada meraklısına not; kadın ve erkek için farklı farklı, cinsel gücü arttırdığı söylenen bitkiler var Zanzibar"da. Bir önemli ayrıntı
daha: Dünyanın gelmiş geçmiş en öldürücü hastalığı sıtma, Afrikalılar"ın hâlâ en büyük kabusu. Zanzibar"a gitmeden 10 gün önce sıtmadan korunmak için ilaç içmeye başladım, çünkü vücudun sıtmaya karşı savunma mekanizması ancak gelişiyor.
Ada"da durum vahim; neredeyse yüz hatlarını bile seçebildiğim sivrisinekler, cildimi tahriş etme pahasına boca ettiğim haşere ilaçlarını iplemeden ısırıyor. Hayat boyu ilaç içilmez, peki adalılar nasıl korunuyor? Bu sorunun cevabı, kininin elde edildiği ağaçta. Yerli halk, bu ağacın yapraklarından yapılan özel çayı haftada bir kez içerek sıtmadan korunuyor. Ama siz şansınızı zorlamayın, hapı yutun!
Afrika, ahşap süs eşyalarıyla ünlü. 60 litrelik bomboş dağcı
çantamı ahşap eşyalarla doldurmayı hayal ederek gittim Zanzibar"a. Hindistan"da, orada, burada peşimden koşan satıcılara alışmışım ya, fiyatı beğenmeyip pazarlık yaparım diye düşünüyorum. Bir olmadı, iki olmadı... Ben sürekli “Küstüm, oynamıyorum” havasında dolaşıyorum, hatta Afrikalı satıcıları birbirine karıştırdığım için aynı dükkana iki-üç kere gidiyorum... Neticede, adamlar güzel indirim
yapmıyor. Şaşırtıcı bir diğer durum da yerel halkın turistlere yaklaşımı. “Bir sürü Afrikalı arkadaşım olacak” ümidiyle gittim ama çok kapalılar. Kadınlar, iki anlamda da kapalı. Siyah örtülerin altındaki siyah Müslüman kadınların bakışları da simsiyah. Asla fotoğraf çektirmiyorlar.

BAŞI AÇIK KADINLAR ÇALIŞIYOR
Başı açık olan kadınlar genelde çalışıyor. Üstelik birbirlerini çok kolluyorlar. Bir kafede çalışan kadın, arkadaşının restoranına yönlendirdi beni, o da diğerinin kuaförüne. Başı açık kadınların saçları genelde örgülü ve bu örgülerin isimleri var: Serengeti, Kilimanjaro, Manyara… Benimki Kilimanjaro. Zanzibar ilginç bir yer, nasıl olduğunu anlayamadığınız şekilde sizi içine çekiyor.
Adadan ayrılmaya yakın durgunlaşıyorsunuz. Orası eviniz değil biliyorsunuz, ama bir sonraki sabah orada uyanmayacağınızı bilmek sinirlerinizi bozuyor. Acaba bir daha ne zaman gelirim, diye düşünüyorsunuz. Yıllar önce Bodrum"da yaşamıştım aynı
duyguyu. O zamanlar "uzak" Bodrum"du. Bir güncük dahakalsaydım, derdim hep. Şimdi aynısını Zanzibar Adası"nda hissettim. Acaba bir daha ne zaman gelirim?

GAZETEPORT