Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası yıllık toplantıları başladı.

İstanbul Kongre Merkezi'ndeki resmi açılış törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katılıyor.

28 Eylül'den düne kadar yapılan hazırlık toplantılarıyla başlayan etkinliğin bugünkü resmi açılında, üst düzey geniş katılımlı Genel Kurul toplantısı yapılacak.

Yıllık toplantı, yarın yapılacak kapanış oturumuyla sona erecek.

IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarına, 186 ülkeden yaklaşık 15 bin kişinin katılması bekleniyor.

Türkiye, ABD dışında, IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarına ikinci kez ev sahipliği yapan ilk ülke olarak kayda geçecek.

İstanbul'daki toplantıda, ''Küresel Krizden Çıkma'', ''Mali Sistemin Geleceği'' ve ''IMF Yönetişim Reformları'' ana konular olarak ele alınıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İstanbul sadece kıtalar arasında değil, medeniyetler arasında, kültürler arasında ekonomiler ve ticaret havzaları arasında da bir köprü konumunda bulunuyor'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezinde IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları çerçevesinde Üst Düzey Katılımlı Güvernörler Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, konukları saygıyla selamladığını belirterek, ''Dünya Bankası ve IMF Guvernörler Kurulu 2009 yıllık toplantısı nedeniyle Türkiye ve İstanbul'a hoş geldiniz diyorum'' şeklinde konuştu.

Türkiye ve İstanbul'un 1955'te yıllık toplantılara ev sahipliği yaptığını anımsatan Erdoğan, Türkiye'nin 54 yıl aradan sonra tekrar bu organizasyona ev sahipliği yaptığını dile getirerek, ''Siz değerli misafirleri tekrar ağırlamaktan ötürü duyduğum memnuniyeti gerek şahsım gerek milletim adına özellikle ifade etmek istiyorum'' dedi,

Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Küresel ekonomi açısından son derece kritik bir süreçten geçtiğimiz bu günlerde İstanbul Toplantılarının dünyamız için hayırlı sonuçlar doğurmasını temenni ediyorum. Şu anda tarihte dünya üzerinde paranın ilk kez kullanıldığı topraklarda bulunuyorsunuz. Aynı şekilde dünyada toprakları iki kıtaya yayılmış yegane şehrin İstanbul olduğunu da bu vesileyle hatırlatmak isterim.

Hemen yanı başımızdaki İstanbul Boğazı Asya kıtasıyla Avrupa'yı birbiriyle buluşturuyor. İstanbul sadece kıtalar arasında değil, medeniyetler arasında, kültürler arasında ekonomiler ve ticaret havzaları arasında da bir köprü konumunda bulunuyor.

Bu birleştirici şehrin, zor günlerden geçtiğimiz şu dönemde güçlerimizi, birikimlerimizi, tecrübelerimizi de bu anlamda bir araya getirmek suretiyle dünyamız adına, küresel ekonomi adına iz bırakan bir organizasyona sahip olacağına tüm kalbimle inanıyorum. Bir kez daha Türkiye'ye ve İstanbul'a hoşgeldiniz diyor, burada bulunduğunuz süre içinde eşsiz İstanbul'un tüm güzelliklerini doya doya yaşamanızı temenni ediyorum.''3,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gelinen noktada çok karamsar tablo çizmenin doğru olmadığını belirterek, ''Güçlü politika tedbirleri olumlu sonuçlar vermeye başladı. Bu umut verici bir gelişme ancak bu aşamada tedbiri elden bırakıp rehavete kapılmamamız gerektiği de bir gerçek...'' dedi.

Başbakan Erdoğan, IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarının üst düzey katılımlı Guvernörler Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasının yıllık toplantılarının gündeminde son derece önemli konular olduğunu söyledi.

Erdoğan, ''Uzun zamandır eşi benzeri görülmemiş bir küresel krizi, önce finans krizi olarak ardından ekonomik bir kriz olarak yaşıyoruz ve bu krizden çıkışa yönelik arayışlar içindeyiz'' dedi.

Gelinen nokta itibariyle çok karamsar bir tablo çizmenin doğru olmadığını düşündüğünü ifade eden Erdoğan, ''Güçlü politika tedbirleri olumlu sonuçlar vermeye başladı. Bu umut verici bir gelişme ancak bu aşamada tedbiri elden bırakıp rehavete kapılmamamız gerektiği de bir gerçek...'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Şunu memnuniyetle ifade etmek durumundayım; krizin ortayı çıktığı günlerden bugüne kadar yaşadığımız süreçte uluslararası camia son derece etkili bir işbirliği içinde hareket edebildi diyebilirim. Küresel ekonomik kriz karşısında ortaya konan bu işbirliği ve ortak tavır açıkçası son derece sevindirici ve geleceğimiz için umut vericidir.

Uluslararası toplum ve uluslararası kuruluşlar gerektiğinde dünyamız adına ortak hareket edebildiklerini, ortak bir aklı inşa edebildiklerini ve işbirliği içinde sorunların üzerinde kararlılıkla gidilebildiğin göstermişlerdir. Bu süreçte ortak aklın ve istişarenin sonucu olarak bir çok acil kriz, alınan tedbirler neticesinde başarıyla uygulamaya kondu. Bu tedbirlerin sonuçlarını da almaya başladık. Şimdi bundan sonraki gündem orta uzun vadeli yapısal reformlara odaklanmaktır. Ben bu süreci doğrusu başarıyla tamamlayacağımızı ve daha sağlam bir küresel ekonomik yapıyı oluşturacağımıza yönelik inancımın tam olduğunu ifade etmek isterim.''

Yaşanan küresel krizin herkes adına, ülkeler adına ekonomi adına son derece anlamlı mesajları da ortaya koyduğunu söyleyen Erdoğan, yıllardır görülmeyen, görülmek istemeyen ve ihmal edilen pek çok hususun bu kriz nedeniyle artık göz ardı edilemeyecek boyut kazandığını belirtti.

Erdoğan, ''Bugün artık küresel ekonomiye yön veren, küresel ekonomide aktör olan herkesin, yani sizlerin, her kurumun başını iki elinin arasına alarak nerede yanlış yapıldığını enine boyuna düşünmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Çok ağır bedeller ödedik, ödemeye de devam ediyoruz ancak yaşananlardan ders almazsak, gelecekte daha büyük bedeller ödeyebiliriz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, yaşanan krizin son yıllarda mali piyasalarda biriken risklerin yeterince takip edilemediğini gösterdiğini, maalesef denetleyici ve düzenleyici çerçeve ile risk yönetiminin mali piyasalardaki yeniliklerin çok gerisinde kaldığını kaydetti.

Bu kriz sonucunda veya bu kriz sürecinde küresel krizlerin gelişmiş ülkelerden de kaynaklanabildiğini ve sınır tanımadığını açıkça gördüklerini vurgulayan Erdoğan, ''Dolayısıyla küresel ekonomide rollerin ve sorumlulukların dağılımını gözden geçirme ihtiyacı doğmuştur'' dedi.

Başbakan Recep Erdoğan, ortaya çıkan bir diğer önemli hususun da politika yapıcıların önümüzdeki dönmede son derece güçlü bir liderlik sergilemeleri gerektiğini, orta vadede kamu dengelerinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasının ciddi bir mali çaba gerektireceğini, işsizliğin arttığı ve refahın düştüğü bir ortamda bunu başarmanın her zamankinden daha zor alacağını bildiklerini belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın bir bölümü sınırsız bir şekilde tüketirken diğer bir bölümünün de açlık nedeniyle hayatta kalma mücadelesi verdiğine işaret ederek, ''Barışın, refahın, kardeşliğin, güvenliğin, huzurun küreselleşmediği bir dünyada kimsenin mutlu ve huzurlu olma imkanı kalmamıştır'' dedi.

Türkiye Ekonomisi

2002'de iktidara geldiğimizde krizin etkilerini hafifleterek krizin üzerine gittik. Ekonomide elde edilen başarılar tüm bu alanlardaki reformlarla paralel yürüdü. Müzakerelere düzenli yürütülüyor. 5 Masrich kriterinden 2'sini zorunlu olmadığı halde karşıladık. Komşu ülkelerle ilişkileri başlattık. Bu olumlu çabaların yansımasını ihracatta, doğrudan yabancı yatırımda ve turizmderekor başarılar yakaladık. Kişibaşına gelir 10 bin doları buldu. Borçlanma rakamımızı düşürdük. Türkiye olarak krizden etkilendik. Ama bankacılık sektörü ve uluslararası rezervler etkilerin sınırlı kalmasını sağladı. Geçebn ay açıkladığımız orta vadeli programı uygulama yoluna gidiyoruz. Enflasyonda düşüş trendini devam ettirmek ve krizle bozulan mali düzeni yeniden sağlamak amacıyla mali kural uygulamasını hayata geçiriyoruz. Türkiye ekonomisinin özel sektör öncülüğünde büyümesini sağlayacak projelere önem veriyoruz. OVP kamu kesiminin borçlanmasını azaltılarak özel sektöre kaynak sağlamayı düşünüyoruz. Üretim ve gelirin artırılmasına katkıda bulunuyoruz.

Programlar kısa sürede ekonomi çevrelerinin güvenini sağladı. Ülkemizin sağlam ekonomik yapısı krizdeki güçlü duruş gözönünde bulundurulursa gelecekte daha güçlü olacağını öngörüyoruz. Türkiye ekonomik anlamda farklı bir sürece giriyor. Nitekim Güneydoğu Anadolu projesini bitirmeyi hedefliyoruz.. Türkiye'nin bu konudaki başarısının tüm dünyaya ve bölge ülkelerine katkı sağlayacağını söyleyeceğiz...

İstanbul tarih, turizm ve kültürde olduğu kadar ekonomide de büyük potansiyele sahip. Belediye Başkanı iken bir hayalim vardı. İstanbul'u finans merkezi yapmak istiyordum. Bunu belediyemizle görüştüm şimdi çalışmaları başlattık. İstanbul yeniden bir yapılandırma sürecine giriyor. Şimdi uygulama zamanı geldi. İstanbul ve Türkiye böylesine büyük ve iddialı proje için hazır. Kurumsal altyapının iyi tesisi İstanbul'un finans merkezi olmasında önemli katkı sağlıyor

Sözlerime son verirken toplantıya katılanları kutluyorum herkese tekrar hoşgeldiniz diyorum.


IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları çerçevesinde düzenlenen guvernörler kurulunun açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, hükümetlerin politika tercihlerini kamuoylarına tüm boyutlarıyla açıklayarak bütün gelişmeleri paylaşarak, samimi bir duruş sergileyerek şeffaf bir politika izlemek zorunda olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, ülkelerin önümüzdeki dönemde küresel işbirliği ruhunu zedeleyecek hareketlerden özenle kaçınması gerektiğini belirterek, daralan küresel talebin ülkeler arasındaki rekabeti daha da artırdığını, bu durumun korumacı eğilimleri tetiklediğini ancak küresel krizden en az maliyetle ve en kısa sürede çıkabilmek için her alanda korumacılığa karşı çıkmak gerektiğini kaydetti.

Türkiye'nin bu dönemde korumacılığa başvurmayan istisna ülkelerden biri olduğuna işaret eden Erdoğan, küresel kriz herkese acı bir şekilde, küreselleşmenin neden olduğu inanılmaz boyuttaki ekonomik refaha rağmen hala yoksulluğun önüne geçilemediğini hatırlattığını bildirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Dünyanın bir bölümü sınırsız bir şekilde tüketirken diğer bir bölümü de açlık nedeniyle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Dünyanın bir kısmında inanılmaz bir israf yaşanırken, diğer bir kısmında ne yazık ki bir avuç pirinç bulmak dahi imkansız hale geldi. Bir kesim zenginleşirken diğer kesim fakirleşti. Bir yerde refah artarken diğer bir yerde sefalet arttı. 3 G, 4 G teknolojisini yaşayan bir dünyaya karşılık kabul edelim ki hayatı boyunca 'alo' dememiş hatırı sayılır bir insan topluluğu var.''

Başbakan Erdoğan, aynı şekilde dünyanın bazı bölgelerindeki çocukların refaha, huzura, güvenliğe, sağlık ve eğitim imkanları ile donanmış bir hayatta doğarken, bazı başka bölgelerde çocukların bir yaşlarını dolduramadan açlıktan, yetersiz beslenmeden, salgın hastalıklar ve çatışmalardan dolayı hayatlarını kaybettiğini belirtti. Bunun sürdürülebilir olmadığının bir gerçek olduğunu söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

''Yaşadığı acıları, merhametsizlikleri, insafsızlıkları kapitalizmin vahşi yüzü olarak niteleyen insanların sayısı hiç de az değil. Oysa biliyoruz ki kapital başta olmak üzere her şey insan için. Amaç insanın mutluluğu, insanın huzurudur. Sistemler, bunlar hepsi birer araçtır. İnsanoğlunun refah ve esenliği her şeyin temelidir. Ekonominin temeli de insandır. Diğerleri zaten insanın türevidir. İnsan varsa emek var, insan varsa sermaye var, insan yoksa bunların hiçbiri yok. Eğer ekonomi, siyaset, kültür, sanat insan merkezli bir anlayışla ele alınmazsa yaşanan olumsuzlukların yine insanı etkileyeceği muhakkaktır.''

Başbakan Erdoğan, bir dayanışma ve yardımlaşma çağı olması beklenilen 21. yüzyılda insanoğlunun dayanışma ve kardeşlik iklimini maalesef yeterince tesis edemediğini belirtti.

''Çifte standartlar, maddiyat temelli çatışmalar, ayrımcılıklar, hoşgörüsüzlük ve baskıcı müdahaleler halen sürüp gidiyor'' diyen Erdoğan, küresel bir köy hükmünde olan dünyanın bir köşesinde yaşanan olumsuzlukların diğer bir köşeye de sirayet ettiğini kaydetti.

Erdoğan, bir bölgede yaşanan terör, zulüm, hoşgörüsüzlük, sefalet, fakirliğin küresel boyutlarda etkiler meydana getirebildiğini söyleyerek, ''Barışın, refahın, kardeşliğin, güvenliğin, huzurun küreselleşmediği bir dünyada kimsenin mutlu ve huzurlu olma imkanı kalmamıştır'' dedi.

Aslında 21. yüzyıla girerken çok iddialı olunduğunu, küresel barışın tesis edileceğinin ve teröre karşı ortak mücadele verileceğinin söylendiğini hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Ama ne yazık ki öyle olmadı ve 21. yüzyıla girerken bu beklentilerin hakim olduğu bir atmosfer vardı ama uygulama çok farklı oldu. Geçtiğimiz yüzyılda bu adaletsiz manzara savaşlara, çatışmalara dönüştü, göçe, gelir dağılımında eşitsizliğe, büyük şehirlerde adi suçlara, plansız kentleşmeye dönüştü. Çevre katledildi, katledildi... İklim değişikliği noktasında beklenen olumlu gelişmeler hala yok. Bu yüzyılda da bu manzaranın çok daha büyük bir krize küresel ve herkesi kapsayan ekonomik bir krize dönüşmemesi için işte bugünden tedbirler almak zorundayız.''/haber7