HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, 23 Şubat 2021 günü partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada çok önemli açıklamalarda bulundu.

Pervin Buldan, HDP’ye karşı yürütülen soruşturmalar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun iddiaları ile ilgili olarak yaptığı açıklamada son günlerde Bakan Soylu’nun, HDP’lilerin ‘çözüm süreci’nde devlet ve hükümetin bilgisi ve onayı doğrultusunda gerçekleştirdikleri görüşmelerin fotoğraflarını HDP’ye karşı algı oluşturup “terör iş birlikçisi” olarak göstermek için kullanmaya çalıştığına dikkat çekti.

Pervin Buldan, İçişleri Bakanına “O fotoğrafları keşke televizyonlara çıkmadan önce genel başkanına sorsaydın” diyerek bu sürecin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisi dahilinde ve onun talimatlarıyla yürütüldüğünü hatırlattı.

Fakat konuşmasının sonunda “Çözüm sürecinde bize vadettiklerinizi yeri ve zamanı geldiğinde mutlaka açıklayacağız. Çözüm sürecinde bizlere, partimize, heyetimize neler vadedildi, hangi sözler verildi, çözüm süreci başarıya ulaşırsa nelerin yapılacağına dair bizlere vadedilenleri açıklamazsak namerdiz” demesi Pervin Buldan’ın konuşmasının en önemli bölümüydü.

Çözüm süreci neydi? Kısaca hatırlayalım mı?

PKK'nın 1984'teki ilk eylemi sonrasında 40.000 ile 100.000 insanın öldüğü bu süreçte çok büyük ekonomik kayıplar yaşandı.

Çözüm süreci, Türkiye'de uzun yıllardan beri devam eden Türkiye-PKK çatışmasını çözmeye yönelik Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından başlatılan sürecin adıdır.

Sürecin koordinatörlerinden dönemin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, çözüm sürecinin Recep Tayyip Erdoğan'ın 2005'teki Diyarbakır konuşmasıyla işareti verilen paradigma değişikliğinin ve 2009'da başlatılan Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi ve demokratik açılımın devamı niteliğinde olduğunu belirtmiştir.

 

2009 yılında, Oslo görüşmeleri olarak adlandırılan MİT-PKK görüşmelerinin muhtemel başlangıç tarihi olarak kabul edilmektedir. Görüşmelerin net olarak ne zaman başladığı bilinmese de 2009 ortaları olduğu basına yansımıştır [1].

11 Mart 2009: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kürt sorunuyla ilgili ilerleyen günlerde çok iyi şeyler olacağını söyledi.

24 Mart 2009: Abdullah Gül, Bağdat'a giderken uçaktaki gazetecilerle sohbeti sırasında Kuzey Irak için "Kürdistan" ifadesini kullandı.

9 Mayıs 2009: Abdullah Gül, "Kürt sorunu Türkiye'nin birinci sorunudur ve mutlaka halledilmelidir" şeklinde açıklama yaptı

31 Temmuz 2009 tarihinde İçişleri Bakanı Beşir Atalay Kürt Açılımı kapsamında yapılan temasları basına açıkladı. "Bir aylık süre zarfında yaptığım görüşme ve toplantılar süreç açısından son derece olumlu olmuştur" dedi.

2 Ağustos 2009 tarihinde İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın kamuoyuna duyurduğu hükümetin Kürt açılımı kapsamında düzenlenen çalıştayların üçüncüsü gazeteci ve yazarların katılımıyla Polis Akademisi'nde yapıldı.

5 Ağustos 2009 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt açılımı ile ilgili DTP lideri Ahmet Türk'le bir araya geldi.

19 Ekim 2009 tarihinde Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla 34 PKK üyesi Habur Sınır Kapısı'ndan girip teslim oldu. Gelenleri karşılamak üzere Şırnak'ın Silopi İlçesi'nde yaklaşık 50 bin kişi toplandı.

16 Ocak 2010 tarihinde Beşir Atalay çözüm süreci doğrultusunda hazırlanan ve 4 ayrı mekanizmadan oluşan "İnsan Hakları Paketi"'nin başlıklarını açıkladı. Buna göre; cezaevlerinde Kürtçe gibi farklı ve dil lehçelerde görüşme yapılmasına imkân sağlandı, özel kanalların farklı dil ve lehçelerde 24 saat yayın yapmasına izin verildi, farklı dil ve lehçelerde enstitü, araştırma merkezi kurulması yönünde YÖK karar aldı, Yaşayan Diller Enstitüsü kuruldu, yol kontrollerinin azaltılması ve yayla yasaklarının asgari seviyeye indirilmesi yönünde valiliklere genelge gönderildi.

8 Şubat 2010 tarihinde AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik çözüm süreciyle ilgili olarak "ya biz bu meseleyi çözeriz, ya bu mesele bizi çözer" dedi.

18 Şubat 2010 tarihinde CHP, Beşir Atalay hakkındaki gensoru önergesini TBMM'ye sundu. Önergede, "Hukuk devletlerinde bakanlar, terör örgütünü muhatap alan gizli görüşmeler yapamazlar" denildi.

21 Şubat 2010 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik açılımı ve çözüm sürecini anlatmak ve destek toplamak için 62 sanatçı ile bir araya gelip "Açılıma omuz verin" dedi.

25 Şubat 2010 tarihinde CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, "Devlet Habur'da teröristlerin ayağına götürülmüştür. AKP Habur'da teröre teslim olmuştur" dedi.

27 Mart 2010 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli "Açılım tuzağına düşmeyin" dedi.

14 Haziran 2010 tarihinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi PKK yöneticisi Duran Kalkan'ın "Genel af da çıksa silah bırakmayız" açıklamasını haberleştiren Milliyet muhabiri Namık Durukan'ın Terörle Mücadele Kanunu'nu ihlal ettiğinden 1 yıldan 7 yıla kadar hapse mahkum edilmesini talep etti.

18 Haziran 2010 tarihinde Öcalan'ın çağrısıyla Kandil ve Mahmur'daki kamplardan gelen 34 kişiden 13'ü hakkında tutuklama kararı çıktı. BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız tutuklamalarla birlikte açılımın bittiğini söyledi.

23 Ekim 2010 tarihinde BDP Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş, "PKK'nın ateşkesi 31 Ekim'de sona erecek. Önümüzde kısa bir süre kaldı. Bu sürenin barışa yönelik değerlendirilmesi gerekir. Aksi halde 1 Kasım'dan itibaren büyük şiddet olayları yaşanabilir. Hükümet bu süreci barışa yönelik değerlendirmelidir" dedi.

27 Şubat 2011 tarihinde Aysel Tuğluk, Abdullah Öcalan'a, aydınlarla daha rahat görüşebilmesi için ev hapsi istedi.

13 Eylül 2011 tarihinde MİT yetkililerinin, PKK'lılar ile Oslo'da yaptığı bir görüşmeye ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı internette yayınlandı. Yayınlanan ses kaydında Hakan Fidan, hem Öcalan'la hem PKK'lılarla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla ve "özel temsilcisi" sıfatıyla görüştüğünü ifade ediyordu. Ses kaydının MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, KCK üyesi Mustafa Karasu, PKK üyesi Sabri Ok, Kongra-gel Başkan Yardımcısı Zübeyir Aydar ve koordinatör ülke temsilcileri arasında geçtiği iddia edildi.

26 Eylül 2011 tarihinde Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, yeni bir başlangıç yapılması gerektiğini belirterek, bunun yolunun da Öcalan ile müzakarelerin yeniden başlatılmasından geçtiğini açıkladı.

7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı.

9 Şubat 2012 tarihinde Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasıyla ilgili olarak "Herhangi bir suç yok yapılan görev var" dedi. İstanbul Emniyeti'nde iki şube müdürü görevden alındı.

10 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifade vermeye gitmeyerek, Abdullah Gül ile görüşmek üzere Çankaya Köşkü'ne çıktı.

11 Şubat 2012 tarihinde KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağırılan fakat gitmeyen eski müsteşar Emre Taner ve eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş ve 2 MİT görevlisi ile ilgili yakalama kararı çıkarıldı. MİT görevlilerini ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alındı.

17 Şubat 2012 tarihinde MİT Kanunu TBMM'de değiştirilerek Cumhurbaşkanı'nın onayıyla resmi gazetede yayınlandı. Fidan'ın ve diğer MİT mensuplarının görevleri kapsamındaki konularla ilgili ifade vermesi Başbakanlık iznine bağlandı. MİT mensupları ifade vermeye gitmedi. Kamuoyunda bu süreç Cemaat-AKP çatışmasının başlangıç noktası olarak da kabul edildi.

24 Eylül 2012 tarihinde KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar, sürecin tıkanmasından hükümeti sorumlu tutarken, görüşmelerin yeniden başlamasını istediklerini açıkladı. Aydar Oslo sürecinin en hızlı yürüdüğü dönemin 2009 yılı olduğunu belirtti ve eylemsizlik içinde bulundukları bu dönemde KCK tutuklamalarının başladığını ve bunun sürece ilk zarar veren olay olduğunu dile getirdi.

26 Eylül 2012 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Oslo görüşmelerinin çözüme yönelik olarak yapıldığını, daha sonrasında samimiyetsizlik ve PKK tarafından bilgilerin servis edilmesi nedeniyle bu görüşmelere son verdiklerini söyledi.

28 Aralık 2012 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Kürt sorununa çözüm bulmak için Abdulah Öcalan'a ziyaretlerde bulunduğunu duyurdu.

3 Ocak 2013 tarihinde Ahmet Türk ve BDP milletvekili Ayla Akat Ata İmralı'ya giderek Abdullah Öcalan ile görüştü.

15 Şubat 2013 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan, MİT ile Öcalan arasındaki görüşmelerin "İmralı Süreci" yerine "Çözüm Süreci" olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını açıkladı.

23 Şubat 2013tarihinde BDP Grup Başkanı Pervin Buldan, İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır milletvekili Altan Tan İmralı Adası'na gidip Öcalan ile görüştü. Adalet Bakanlığı'nın özel izniyle adaya giden delege PKK lideri Öcalan'ın barış için önerdiği yol haritasını kendisinden dinledi. Öcalan BDP heyetiyle Kandil'e, PKK'nın Avrupa ayağına ve kamuoyuna bir mektup gönderdi.

21 Mart 2013 tarihinde Hükümet ile aylarca süren görüşmelerin ardından Abdullah Öcalan'ın mektubu hem Türkçe hem de Kürtçe olarak Nevruz kutlamaları çerçevesinde Diyarbakır'da okundu. Mektup PKK'nın silahlı güçlerini Türkiye topraklarından çekmesinin ve ateşkesin başlangıcı oldu.

28 Şubat 2013 tarihinde Milliyet Gazetesi BDP heyeti ve Abdullah Öcalan arasında geçen görüşmenin detaylarını "İmralı Zabıtları" başlığıyla Namık Durukan imzalı bir haberle kamuoyuna açıkladı. Tutanaklarda Öcalan'ın BDP heyetine "Ne ev hapsi, ne de af. Bunlara gerek kalmayacak. Hepimiz özgür olacağız. Başarılı olursam ne KCK tutuklusu kalır, ne de başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Yalnız herkes bilmeli ki, ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız." söylediği ifade edildi.

21 Mart 2013 tarihinde Hükümet ile aylarca süren görüşmelerin ardından Abdullah Öcalan'ın mektubu hem Türkçe hem de Kürtçe olarak Nevruz kutlamaları çerçevesinde Diyarbakır'da okundu. Mektup PKK'nın silahlı güçlerini Türkiye topraklarından çekmesinin ve ateşkesin başlangıcı oldu.

3 Nisan 2013 tarihinde Hükümet çözüm sürecini halk nezdinde tanıtmak ve teşvik etmek için "Akil İnsanlar" adı verilen bir komisyon kurdu.

25 Nisan 2013 tarihinde PKK 8 Mayıs'ta Türkiye topraklarındaki bütün silahlı güçlerini Irak'a çekeceğini duyurdu.

8 Mayıs 2013 tarihinde PKK üyeleri Türkiye topraklarını terk etmeye başladı. Çözüm süreciyle ilgili olarak kurulan meclis komisyonu ilk kez toplanarak kamuoyunu süreçle ilgili daha çok aydınlatacaklarını bildirdi.

9 Mayıs 2013 tarihinde Akil Adamlar Heyeti Recep Tayyip Erdoğan'a ilk raporunu sundu ve süreçle ilgili görüşlerini paylaştı.

1 Ekim 2013 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratikleşme paketini açıkladı. Pakette çözüm süreciyle ilgili farklı dilde eğitim, seçim barajında değişiklik, eski köy isimlerinin verilmesi, öğrenci andının kaldırılması, "x, w, q" harflerinin kullanılabilmesi gibi yenilikler olduğu belirtildi.

27 Ocak 2014 tarihinde BDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, KCK yönetimi ile görüşmek için Kandil'e gitti.

14 Nisan 2014 tarihinde Mesut Barzani, çözüm sürecinin sonuca ulaşması halinde Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılacağını iddia etti.

26 Nisan 2014 tarihinde MİT Kanunu'nda, kamuoyunda çözüm sürecinde görev alan MİT görevlilerini yasal güvence altına almak için çıkarıldığı söylenen değişiklikler yapıldı. Bununla kanuna, "MİT mensupları görevlerini yerine getirirken ceza ve infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle önceden bilgi vermek suretiyle görüşebilir, görüşmeler yaptırabilir, görevinin gereği terör örgütleri dâhil olmak üzere millî güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilir" hükmü eklendi.

7 Haziran 2014 tarihinde Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecini diğer Kürt aktörlerden daha iyi değerlendirdiğini savundu.

8 Temmuz 2014 tarihinde HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, barışın sağlanması için Öcalan dahil siyasi mahkumların bırakılması, TMK'nın lağvedilmesi ve anadilde eğitimin önünün acilen açılması gerektiğini söyledi.

11 Temmuz 2014 tarihinde Diyarbakır'da görülen KCK ana davasında tutuklu bulunan iki sanık daha tahliye edildi. Dava kapsamında tutuklu kalmadı.

Çözüm süreci, 16 Temmuz 2014'te Resmî Gazete'de “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” adıyla yayımlanarak kanunlaşmıştır[2].

5 Ağustos 2014 tarihinde Abdullah Öcalan avukatlarıyla yaptığı görüşmede çözüm sürecinde müzakerelere geçilmemesinden rahatsızlık duyduğunu ve artık sabır taşının çatladığını açıkladı.

20 Ağustos 2014 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan İmralı'ya giderek Abdullah Öcalan ile görüştü.

23 Ağustos 2014 tarihinde Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın "Kandil'le direkt görüşülmesini arzu ediyorum" açıklamasına KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık "Biz her zaman açığız. Bu basın olabilir, heyetler, uluslararası kurumlar olabilir" şeklinde yanıt verdi.

29 Ağustos 2014 tarihinde BDP milletvekili İdris Baluken ilerleyen günlerde çözüm sürecinde "müzakere" aşamasına geçileceğini belirtti ve bu müzakerelerin yazılı anlaşma haline gelmesini istediklerini açıkladı.

30 Eylül 2014 tarihinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç sürecin başarıya ulaşması için Çözüm Süreci Kurulu oluşturulacağını açıkladı.

6 Ekim 2014 tarihinde Abdullah Öcalan çözüm sürecinde yeni adımlar atılması için hükümete 15 Ekim 2014'e kadar süre verdi.

8-9-10 Ekim 2014 tarihinde Yurt genelinde IŞİD ve Kobani protestoları sonucunda 40 kişi hayatını kaybetti. Bingöl İl Emniyet Müdürü'ne yönelik silahlı saldırıda, Emniyet Müdür Yardımcısı ve bir başkomiser öldürüldü. Yurt genelinde 112 kişi tutuklandı. Abdullah Öcalan Kobani ile çözüm sürecinin ayrılmaz bir bütün olduğunu söyledi.

5 Kasım 2014 tarihinde HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, çözüm sürecinin Öcalan ya da hükümet 'bitti' demedikçe devam edeceğini söyledi.

29 Kasım 2014 tarihinde Sırrı Süreyya Önder, Pervis Buldan, İdris Baluken ve Hatip Dicle'den oluşan heyet İmralı'da Öcalan'la görüştü. 4 başlıktan oluşan Müzakere Süreci Taslağının ana hatlarının belirlendiği açıklandı.

2015 yılında Ceylanpınar saldırısı sonrası sürecinin sona erdirilme süreci başladı.

Yukarıda açıklanan tarihsel süreç CNN Türk te yayınlanan  Başlangıçtan bugüne gün gün çözüm süreci” başlıklı yazıdan özetlenerek alınmıştır[3].

Sonuç olarak yaşananlar bunlardı.

HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, 23 Şubat 2021 günü partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı açıklamada “Çözüm sürecinde bize vadettiklerinizi yeri ve zamanı geldiğinde mutlaka açıklayacağız. Çözüm sürecinde bizlere, partimize, heyetimize neler vadedildi, hangi sözler verildi, çözüm süreci başarıya ulaşırsa nelerin yapılacağına dair bizlere vadedilenleri açıklamazsak namerdiz” dedi.

Yukarıda açıklanan tarihi gerçekler gözönüne alındığında, çözüm süreci ile ilgili HDP’ye ne sözler verildiğini AKP ve HDP açıklamalıdır!

Böylece birçok soru işareti de giderilmiş olacaktır.

 

[1] https://www.cnnturk.com/fotogaleri/turkiye/baslangictan-bugune-gun-gun-cozum-sureci?page=3

[2] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/07/20140716-1.htm

[3] https://www.cnnturk.com/fotogaleri/turkiye/baslangictan-bugune-gun-gun-cozum-sureci?page=47