"Kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek" diye bir atasözümüz vardır. Çok sıkıntı ve üzüntü çektiği hâlde durumunu iyi göstermek, şikayetçi olmamak, suskun kalmak adına söylenmiş bir sözdür. Millet olarak devletimize bağlılığımızı "Kan kusup kızılcık şerbeti içtik" diyecek kadar devletimize bağlılığımızı da gösteririz yeri geldiğinde. Yüzyıllardır Türk insanı devletine bağlıdır, ona derin saygı duyar, devletin bir ağırlığı ve ciddiyeti vardır. İnsanlar devletin söylediğine inanır, aldığı kararları uygular, bu karar kendisine zarar verse de vermemiş gibi davranır, ta ki dayanacak gücü kalmayana kadar.

Aylardır covid ile yatıp covid ile kalkıyoruz. İlk zamanlarda abartılı önlemler sonrasında şimdilerde salgın patlamış olmasına rağmen insanlar önlem almıyor. İşin suyunu çıkarıyoruz, sonuç ise hüsran.

Son günlerde Türkiye’de ciddi sayıda artışa geçen Covid-19 vakalarının ardından, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, aralarında Aydın'ın da bulunduğu 14 ilde vaka sayısının yüzde 50 ile yüzde 100 arasında arttığını açıkladı. Durum vahim görünüyor. Hastanelerin çok sıkıntılı olduğunu ve özellikle son 1 ay içinde hastanelerdeki bulaş hızının arttığını işin içindeki sağlıkçılar söylüyor. İnsanlar test yaptırabilmek için hastanelerde uzun kuyruklar oluşturuyor. Başta Üniversite hastanemiz olmak üzere sağlık merkezlerinin durumu içler acısı. Atatürk Devlet Hastanesi’nin bir bölümü depremden sonra kullanılmaz hale gelince başka bir yere taşındı. Bunun sonucunda herkes bir arada çalışmaya başladı ve virüsün yayılma hızı Atatürk Devlet Hastanesi'nde bir ay içinde arttı. Bu kısa süre içerisinde 100 kişiden fazla personel virüs kaptı ve Aydın genelinde ise 300'den fazla sağlık çalışanı hastalık kapmış durumda.  Vefat sayıları da tıpkı hasta sayılarında olduğu gibi net olarak açıklanmıyor. Ölen kişi sayısı ile açıklanan sayı arasında dağlar kadar fark var, sonra da vatandaş devletine güvenmiyor deniyor, nasıl güvensin ki? Devletin açıkladığı sayılar ile belediyelerin açıkladığı sayıları ile ne yazık ki uyuşmuyor, ortalık yalan rüzgarı gibi.

Geçtiğimiz günlerde Aydın Eski Tabip Odası Başkanı Metin Aydın sanal ortamda bir paylaşımda bulundu. Hastanelerimizin ve sağlık sistemimizin içinde bulunduğu durumu net olarak anlayabilmeniz için paylaşımı aynen aldım. Paylaşım şöyleydi:

"Son Verilere göre Covit 19  korona vaka sayısına göre Dünya'da dördüncü, Avrupa'da birinci sıradayız.

Bugüne kadar gerçek sayıların  halktan gizlenmesi, tehlikenin önemsizleştirilmesi, dikkatlerin dağılmasına ve virüsün  hızla yayılmasına sebeptir. Geç kalınmış önlem ve tedbirler ölümlü vakaların artmasındaki en önemli etkendir, yetkililerin yalan yanlış bilgilendirmesi ülke vatandaşına yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Tüm dünya, Türkiye ve Aydın  Covid-19 hasta sayılarının ve ölümlerinin pik yaptığı günleri yaşamakta. Pandemi tüm dünyayı kasıp kavurmakta, ülkeler ve insanlar çaresizliğin pençesinde ezilmekte. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan Covid-19 hasta ve ölüm sayılarının doğruluğu uzun süredir tartışıla gelmekte. Hastalar  hastanelerde yoğun bakım ve servis hasta yatağı yokluğu nedeniyle acillerde ölmekte. Yatak yokluğu nedeniyle eve gönderilen hastalar son nefeslerini acı çekerek evlerinde vermekte. Sağlık çalışanları koruyucu ekipman olmadan, can ve gelecek güvencesi olmayan sağlıksız ortamlarda çalışmaya zorlanmakta, hizmet verdikleri hastalara tanınan temel insan hakları bile kendilerinden esirgenmekte. Yani sağlık çalışanları insan yerine bile konulmamakta. Yönetilemeyen, şeffaf olmayan sağlık ortamlarında hasta olmayan, Covid 19 ile temas etmeyen sağlık çalışanı bulmak neredeyse mümkün değil. Sağlık çalışanları bu ortamlarda tek tek ölmekte.

Aydın’da hastalar yıllardır yapılmayan hastanelerin bedelini acillerde günlerce bekleyerek, canlarını kaybederek vermekte. Sağlık çalışanları, virüs teması olmayan hastalar ve Covid 19 hastaları yatacak yatak yokluğu nedeni ile acillerde neredeyse kucak kucağa aynı ortamı paylaşmakta, aralarında temiz hava alabilme yarışı yapmaktalar. Kaybedenler ise hep hastalar ve sağlık çalışanları olmaktadır. Sona giden yolda ise sadece değişen  kendi aralarındaki sıra. Günlerce hastasını  yatıramadığı için gözünün önünde kaybeden sağlık çalışanlarının derdini anlamayan, anlamak için bile çaba göstermeyen sağlık  ve mülki idare yöneticileri ise sırra kadem ortada yoklar. Hastaneler sağlık çalışanı yokluğu ile hizmet veremez hale geldi gelecek.

İşte bu ortamlarda Sağlık Bakanlığı bile gerçek Covid-19 hasta ve ölü sayılarını paylaşmayı daha fazla gizleyemedi. 26 Kasım 2020 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 29 bin 132 Covid-19 hasta sayısı Avrupa’da günlük olarak açıklanan en fazla Covid 19 hasta sayısı. Bunun anlamı Türkiye günlük Covid-19 hasta sayısı bakımından Avrupa’da birinci(1). Dünyada ilk 3 ülke arasında. Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada Aydın ilinin  %50-100 hasta artışı ile Türkiye’de ilk 15 İl arasında olduğunu açıkladı. Bunun anlamı Aydın ili Türkiye’de Covid-19 hasta artışının en fazla olduğu iller arasında. Aydın ilinin sağlık altyapısı bu hasta artışını, başvurusunu, yatışını, tedavisini karşılayacak durumda değil. Hastanelere biri gidip biri gelen hasta ambulansları ile morgda ölen hastaları mezarlıklara taşıyan cenaze araçları kendi aralarında yarış yapmakta. Aydın sağlık ortamı bugünlerde bu. Bu ortamlar ve süreçler bir ülkenin, sağlık çalışanlarının, hastaların başına 100 yılda bir defa ya gelir ya gelmez. Ne yazık ki Aydın halkı ve sağlık çalışanları bu acı günlere, Aydın’da sağlık kuruluşu yetersizliği yaşanılan bir ortamda yakalandı. Bu acı tabloya tüy diken olay ise yönetim zaafı ve yetersizliği.

İşte bu sağlık ortamlarında Aydın’da sağlık çalışanları çaresiz ve  sahipsiz. Sağlık çalışanları tek başlarına korku içinde hastaların nefessiz çığlıklarına yetişmeye çalışıyor. Bir oraya bir buraya koşturup duruyorlar. Yetişemiyor sağlık çalışanları hastalara. Yetişemiyoooor.. Dertlerini dile getirecek nefesleri yetmiyor, sesleri çıkmıyor. Dayanamıyor kalpleri sağlık çalışanların hastaların nefessiz tek tek sönmesine. Sönüyor ışıkları mum gibi sağlık çalışanlarının. Ve Aydın’da her taraf kararıyor, kararıyor, karartılıyor."

Görünen o ki, sağlık çalışanları zor durumda, hastalar zor durumda, kısaca halk zor durumda, zor durumda olmayanlar ise bizleri yönetenler. Unutulmamalı ki millet olmazsa devlet te olmaz, milletin yaşatılması lazım ki devlet yaşasın.

Son olarak, Efeler ilçemizde Mart ayından Eylül ayı sonuna kadar Korona virüs nedeniyle ilçemizde toprağa verdiğimiz kişi sayısı 24 iken bu sayı Ekim ayında 10 kişiye, Kasım ayının ilk 27 gününde ise 65’e yükseldi. 27 Kasım günü ilçemizde 20 kişi hayatını kaybedip toprağa verildi. Artık kustuğumuzun kan olduğunu, kızılcık şerbeti olmadığını söyleme zamanı geldi geçiyor bile. Artık topluca ölüyoruz, başka söze gerek yok,bizi yönetenler yalan üstüne yalan söylüyor.

"Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır." (Bakara 10)