2020 yılı tüm Dünya için büyük bir sürpriz ile geldi, Covid-19. Virüs için; ABD geliştirip Çin’e atıldı, Çin üretirken kendisi dışarı kaçırdı, yarasadan geldi, biyolojik savaş unsuru, uluslararası şirketler oluşturdu gibi teoriler ortaya atıldı. Çin kaynaklı bu virüs kendini gösterdikten sonra insanlar o bölgede kalır, yok olur gider dediler. Ama olmadı, kısa sürede tüm Dünyayı etkisi altına aldı. Dünya üzerinde görülmemiş önlemler alındı, hepimiz yaşayıp görüyoruz.  Toplam hasta sayısı beş yüz yirmi bini, ölüm sayısı ise yirmi üç bini geçmiş durumda.

Konuyu açmadan önce şu konuya vurgu yapmak isteriz. Artık Dünya bizim bildiğimiz eski Dünya olmayacak. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Artık bu yıldan itibaren dijital çağa geçmiş olacağız. Bilgi çağı, bilişim çağı, artık ne diyorsanız o dönem geride kaldı. Yeni Dünya düzeninde her şeyimiz dijital olacak, en başta paramız. Bizi bir kalıba sokacaklar, bizi fişlemek değil, çipleyecekler. Nerde ne yapıyoruz, hangi kitabı okuduk, hangi saatte uyuyup uyandık, günde kaç adım yürüdük, nabzımız ne oldu, artık aklınıza ne geliyorsa bilinecek. Uluslararası şirketler bizi yönetecek, ulus devlet kavramını ortadan kaldırmak için her yolu deneyecekler.  Adeta bilim kurgu filmi gibi değil mi? Ama alıştıracaklar. Buna Güney Kore’den başladılar, ABD’den başladılar. Nasıl mı? Şimdilik biraz araştırın diyeceğiz sadece.

Bugün itibarı ile (27 Mart 2020 Cuma) salgının merkezi Avrupa ve Amerika olmuş görünmekte. Virüs önce Çin ve İran’da çok yüksek sayılara ulaşmışken onlar getirdikleri katı kurallar ile salgını kısmen kontrol altına almayı başardılar. Ama İtalya ve ABD son günlerin salgından en çok etkilenen ülkesi. İtalya’da yaşanan insanlık dramları ve sayısı on bine yaklaşan ölümler ülkeyi içinden çıkılmaz bir duruma soktu. ABD’de hasta sayısı bugün yarın ün yüksek ülke konumuna gelecektir. Ancak ölü sayısı henüz fazla değil. Önümüzdeki günlerde ABD’de ölü sayısı da hızla artacaktır. Özellikle Newyork Valisi’nin yardım çığlıkları bu öngörüye neden olmakta. Avrupa’da İtalya gibi giden İspanya’da da durum farklı değil. Sağlık sistemi çökmüş, ölümler hızla artmakta. Şu anda Çin, İtalya, İspanya ve ABD tüm hasta ve ölüm sayılarının yarısından fazlasını oluşturmakta. Avrupa’da Fransa, Almanya, İngiltere, Hollanda, Belçika, İsviçre ve Avusturya yeterli önlemleri almazlarsa çok sayıda hasta ve ölümle karşılaşacak gibi görünüyor.

Ülkemizde ise durum giderek kötüleşiyor. İki haftadır okullar kapalı, daha beş hafta daha kapalı kalacak, ondan sonrası ile şimdiden tahmin edilemiyor.  Üniversiteler ise üç haftalık tatil vermişlerdi, bu tatil bahar dönemini içine alacak şekilde genişletildi. Yüz binlerce iş yeri şu anda kapalı. Altmış beş yaz üzeri ve kronik hastalar için sokağa çıkma yasağı var. Dünyanın en çok noktasına uçmakla övündüğümüz Türk Hava Yolları şimdilerde sadece beş noktaya uçabiliyor. Tüm sınırlarımız kapalı. Tüm bu önlemlere rağmen hastalık yayılmaya hızla devam ediyor. Bana göre çok geç kalmış olsalar da sanırım kısa bir süre sonra sokağa çıkma yasağı gelebilir.

Bugün itibarı ile ülkemizde toplam hasta sayısı yaklaşık dört bin, toplam ölüm sayısı ise yetmiş beş civarında. Hasta ve ölüm artış hızı şu anda korkutucu boyutlarda görünmese de hastanelerde yoğun bir iş yükü var. Bu iş yükü ile açıklanan sayıların tutarlı olmadığını sağlık çalışanları ifade ediyor. Umarım artış hızı konusunda İtalya örneğindeki gibi sayılara ulaşmayız. Ama şu anda ülkemizin hangi ilinde kaç hasta var, kaç ölüm var bilemiyoruz. En azından bunları bilsek ona göre davranabiliriz. Ayrıca hasta sayısının çok olduğu illeri özel olarak karantinaya da almamız gerekebilir. Dünya ülkelerinin büyük bir bölümü hangi eyaletinde veya ilinde kaç hasta var bunu anında deklere ediyor.

Gelelim Aydın’a. Halk virüsten korunma kurallarına yeterince uymuyor. Yaşlılar sokakta gezmeye, parklarda bahçelerde yakın mesafelerde oturmaya devam ediyor. Pazarlarda ve iş yerlerinde güvenlik önlemleri yeterince dikkate alınmıyor. Valilik başta olmak üzere merkezi yönetimin temsilcileri merkezden gelen bilgiler doğrultusunda hareket ediyor. Alınan önlemlerin denetimi yeterince yapılmıyor, yerel düzeyde karar alınmaktan kaçınılıyor. Yerel yönetimlere bakıldığında neredeyse belediyelerin tamamı tribünlere oynadığı görünüyor. Kendileri çeşitli çalışmalar yapıyor görünüyorlar. Sokak yıkamaları vs. Ama kendi başlarına bir önlem alıp halkı korumakta ve zor şartlarda daha rahat etmelerine yönelik uygulamalara gidemiyorlar. Bakanlık genelgelerinde yazılanları yapıp kenara çekiliyorlar.

Kısacası yereldeki yöneticilerin çoğunun bir vizyonu ve bu vizyonu icraata dönüştürecek ekibi yok. Merkezi bir yönetim anlayışı ile yetkiyi tek elde toplayıp karar almak istiyorlar, o da olmuyor. Kuşadası, Germencik ve İncirliova belediyeleri bu konuda en aktif belediyeler. Ayrıca bu belediyelerin başkanları Ömer Günel, Fuat Öndeş ve Aytekin Kaya bizzat çalışmaların başında bulunuyorlar. Bu tür olağanüstü durumlarda halk kendilerini yönetenlerini en yakınında görmek ister, bunu unutmamak gerekir. Bazı belediye başkanları gibi makam koltuğundan çalışmıyor, halkın içine giriyorlar. Belediyecilik makam koltuğundan yapılmaz, saha da yapılır, bunu bilmenizi isteriz. Yeri gelmişken özverili çalışma gösteren Kuşadası, Germencik ve İncirliova Belediye Başkanı olanları yürekten kutlarız.

 “Cesaret, hayal edebilene inanmaktır.” (Leo Rosten)