Sungur, hem entübe durumdaki babasına hem de yoğun bakım ünitesindeki diğer hastalara servisteki arkadaşlarıyla destek olmaya çalışıyor.

Yaşadığı zorlu süreci AA muhabirine anlatan Sungur, 7 aydır hiç çekinmeden, ellerinden gelen hiçbir şeyi esirgemeden tüm hastalara gerek anne-babalık gerek kardeşlik yaptıklarını söyledi.

"Hastalarımızı burada yoksunluğa itmeden takip ve tedavimizi yapıyoruz." diyen Sungur, babasının da 30 gündür yoğun bakımda yattığını, 12 gündür entübe olduğunu belirtti.

66 yaşındaki babasını çok titiz, temiz, sağlığına dikkat eden, kronik hiçbir hastalığı olmayan, hayatında bir kere bile sigara içmemiş biri olarak tarif eden Sungur, şöyle konuştu:

"Burada görev yaptığım için ben 7 ay annemin babamın yanına hiç gitmedim. Üzerimde bir şey götürürüm, temas ederim, farkına varmam diye. Ama keşke gitseymişim diyorum. Babam Gökkent Mahallesi'nin muhtarı. Kovid'in ilk zamanlarında hastalığa yakalanıp evinde karantinada kalanların ihtiyaçlarını 7 gün 24 saat karşıladı. Muhtemelen de burada bulaştı hastalık. Benim için çok acı bir durum. Hocalarıma çok teşekkür ediyorum, hiçbiri hem babamdan hem de diğer hastalardan emeğini esirgemiyor. Benim babamın suçu yoktu, dikkat ediyordu. Buradaki çoğu insanın da suçu yok. İnsanların dikkat etmelerini istiyoruz. Gereken neyse onları yapmalarını istiyoruz. Bakanımızı dinlesinler. En temiz, en titiz insanlar burada bu şekilde yatıyorsa bir gün kendilerini de burada olabilir."

Kayseri Şehir Hastanesi Pandemi-5 Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Recep Civan Yüksel de 15 Mart'ta hastaneye ilk yoğun bakım hastasını kabul ettiklerini, o tarihten bu yana canla başla çalıştıklarını aktardı.

Her yaş grubundan hastaları olduğunu vurgulayan Yüksel, "Bir çoğu 60 yaş üstü ancak kaybettiğimiz genç hastalarımız, çok üzüldüğümüz genç hastalarımız da oluyor. Burada yatan hastalarımızın hepsinin bir hikayesi, bir bekleyeni var. Hepsinin ailesi, çocukları ümitle bekliyor. Bu hastalıkta özellikle bizim bulunduğumuz yoğun bakım alanında mutlaka can kaybı yaşıyoruz." diye konuştu.



Meslektaşlarının da ailelerinden yoğun bakımda yatanlar olduğunu anlatan Yüksel, şöyle konuştu:

"Bir hastamız var, aynı serviste çalıştığımız hemşirenin babası, başka bir hemşiremizin de dayısı. Sırayla bakıyorlar bu hastamıza. Yoğun bakımda ağır şekilde yatarken entübe değilken hep dışarıyı izliyordu özlemle. Huzursuz olmasına rağmen bize de pozitif enerji vermeye çalışıyordu. Sonrasında entübe oldu ve hala solunum cihazıyla hayata bağlı. 35 yaşında hiçbir hastalığı olmayan bir hastamız var. Maalesef ağır durumda ve entübe şekilde devam ediyoruz. Doktor, hemşire tüm çalışanlarımız emek veriyor. Tüm çalışanlar çok yoruldu. 6 aydır bazıları çocuğuna sarılamadı, ailesine hasret kaldı, yaşlı anne babasının yanına gidemediler. Çalışma zorluğumuz giderek artıyor, vakaların artması tüm ekibi etkiledi. Buna rağmen herkes gayretle, azimle çalışıyor. Elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyor. Kuvvet bularak ekstra enerji harcayarak bugünleri atlatıyoruz."

Kendisinin de 11 aylık bebeği olduğunu anlatan Yüksel, uzun süre çocuğunu kucağına alamadığını, hala da uzaktan sevmeye devam ettiğini söyledi.

"Birçok hastamız 'boğuluyorum, kurtarın beni, nefes alamıyorum' diye feryat ediyor" diyen Yüksel, şöyle devam etti:

"Onlara burada çeşitli cihaz desteğiyle oksijen veriyoruz. Bu bazı hastalara yeterli olurken bazılarına maalesef yeterli olmuyor. Entübe olan hastalarımızdan taburcu olanlar oldu, sağlığına kavuşan ancak kayıplarımız da oldu. Maske, mesafe, temizliğe dikkat edilmesi gerektiğini herkes söylüyor. Maskesiz hiçbir yere çıkmamalarını tavsiye ediyoruz. Sosyal mesafeye kesinlikle uyulmalı. 'Ben gencim, bir hastalığım yok bana bir şey olmaz' demesinler. Maalesef birçok genç hastamızı buradan oksijen makinesiyle göndermek zorunda kaldık. Sanki KOAH'lı hastalar gibi sürekli oksijen makinesiyle oksijen almak zorunda kalanlar var. Can kayıplarının dışında önemli hasarlar da kalabiliyor."