Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

Pandeminin başından bu yana koronavirüs 5 kez takibe alınacak önemde mutasyona uğradı. Alfa, Beta, Gama ve Delta’dan sonra dünya şu an Lambda varyantı için alarmda. Son birkaç aydır sıkça duyduğumuz varyant kelimesinin bilinmeyenlerini mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Aynur Eren Topkaya ve Genomedis Biyoteknoloji kurucusu, akademisyen Dr. Sevgi Salman Ünver’le konuştuk. COVID-19 şimdiye kadar orijinal virüse göre daha hızlı bulaşma ve bağışıklıktan kaçmaya yönelik mutasyona uğrasa da bir gün bunun tam tersi gerçekleşebilir. Daha agresif hale gelmeye çalışırken oluşturacağı mutasyonla zayıflayabilir ya da tamamen ortadan kalkabilir. Aksi bir durum içinse en geç 100 gün içinde yeni varyantlara karşı aşı geliştirilebilecek altyapılar mevcut...



VARYANTLAR ORİJİNAL VİRÜSE GÖRE BAĞIŞIKLIKTAN DAHA KOLAY KAÇIYOR

Dr. Sevgi Salman Ünver, Genomedis Biyoteknoloji kurucusu, akademisyen

Varyant nedir? Nasıl gerçekleşir?

Virüsler varlığını devam ettirebilmek için diğer canlılara ihtiyaç duyarlar. Genellikle konakçısını daha kolay bulmak, daha hızlı bulaşmak, bağışıklık sisteminden daha kolay kaçmak için genetik kodlarında değişiklikler yapar. Bu değişimlere mutasyon denir. SARS-CoV-2 virüsü 30 bin harflik bir RNA genomuna sahip. İlk ortaya çıkmasından itibaren bu genomda binlerce değişim oldu. Yani bunu 30 bin harften oluşan bir kitabın bazı cümlelerinin ifadesini daha güçlendirmek için değişmesi gibi düşünebilirsiniz.


“Virüs daha agresif hale gelmeye çalışırken daha zayıf hale de gelebilir.”

Varyantların tanısı nasıl konur?

Bunun tespiti ancak virüsün değişim yaptığı bölgeyi tespit etmemizi sağlayan tanı kitleriyle ya da hastadan alınan numuneden izole edilen virüsün tüm genomu dizilenerek yapılır. Fakat henüz varyantları klinik belirtilerle tespit etmek üzere rehberler elimizde bulunmuyor.

Mutant virüs, PCR testinde yanlış sonuç ihtimalini doğurur mu?

Az önce söylediğim gibi, virüsün genomunu 30 bin harften oluşan bir kitap diye düşünelim... Moleküler genetik tekniklerle bu harflerin bir araya gelerek oluşturdukları sözcükleri ve cümleleri artık net olarak anlayabilir haldeyiz. Bu cümleler virüsün önemli proteinleri kodlayan genleri diyebiliriz. Virüsün tespiti için kullanılan testler bu önemli bölgeleri tespit etmek üzere tasarlanır. Her önemli mutasyon yakından takip edilmektedir. Eğer PCR tanı kitinin virüsü tanımak için özgün olarak seçilen bölümünde bir değişim varsa tanı kiti yeniden tasarlanır. Salgının başında kullanılan tanı kitlerinin içeriğiyle şu anda kullanılan tanı kitlerinin içeriği bu nedenle aynı değil. Amaç yeni varyantların tespitini PCR aracılığıyla sağlayabilmektir. Eğer tanı kiti güncel varyantlara göre tasarlanmışsa PCR testiyle tespit edilebilir.

Her yeni varyant daha bulaşıcı ve korkutucu mu olur?

Virüsün şimdiye kadar seçilen varyantlarının orijinal virüse göre daha hızlı bulaşma ve bağışıklıktan kaçmaya yönelik evrimleştiği görülüyor. Bunun tam tersi de mümkün. Virüs daha agresif hale gelmeye çalışırken oluşturacağı mutasyonla daha zayıf hale de gelebilir. Ya da 2002 ve 2012’de salgınlar yapan SARS ve MERS gibi tamamen ortadan kalkabilir. Virüs için bulduğu her konak, yani bulaştığı her insan mutasyon geçirmek için bir şanstır. Virüs için bu mutasyonların temel amacı daha uzun süre yaşamda kalmak olduğu için virüse konak olmak salgının uzaması riskini arttırır. Tam da bu nedenle hızlı, yaygın ve etkin bir aşılamayla virüsün şansını azaltmak gerekir. Aşılanmayan her kişi virüse değişim için şans verecektir.

Aşıların yeni varyantlara karşı koruyucu etkisi gerçek hayat verilerine bakarak mı anlaşılıyor?

Virüsün varyantlarının aşı olarak kullanılan spike proteini gibi bölümlerinde nasıl değişimler oluşturduğu yakından izlenir. Her varyantın tüm genomları yeni nesil tekniklerle dizilenir. Bu değişimlerde risk oluşturabilecek durumlar ve etkiler incelenir. Sonunda aşının varyantlara karşı etkinliğine dair tahminler oluşur. Bununla birlikte, gerçek hayat verileri ve klinik çalışmalar da aşıların varyantlara karşı etkinliklerini tespit etmeyi sağlar.

Aşıların koruyuculuk göstermediği bir varyantla karşılaşırsak, yeni bir aşı mı bulunması gerekir? Bu, tüm dünyanın yeniden aşılanması mı demektir?

Aşıların etkinliğini çok ciddi düşüren bir varyantla karşılaşıldığında mRNA teknolojisi sayesinde, aşının tasarlanması veya güncellenmesi mümkün. Bu konuda
Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin’in yaptığı açıklamaya göre en geç 100 gün içerisinde yeni varyantlara karşı aşılar geliştirecek teknolojik altyapıları var. Aşıları tamamen etkisiz hale getirecek bir varyantın oluşması çok kabul gören bir beklenti değil. Böyle bir değişim virüsün tamamen değişmesi anlamına gelir ki bu durumda yeni aşılara ya da aşılamalara ihtiyaç olabilir. Şu anda elimizde etkin ve güvenilir aşılar var. Pandeminin uzamaması için hızlı, etkin, yaygın ve tüm dünyada erişilebilir bir aşılama çok önemli.

PANDEMİ BİTİNCEYE KADAR BELLİ ARALIKLARLA AŞILANMAK GEREKECEKTİR

Prof. Dr. Aynur Eren Topkaya, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı

Yeni varyantlar her zaman daha bulaşıcı ve daha ağır hastalık yapacak diye bir kural yok. SARS-CoV-2 virüsü 2002’de sadece 6 ay yayılmaya devam etti. Yine bir diğer hayvan virüsü olan MERS-CoV virüsüyse yaklaşık 4 ay varlığını sürdürebildi. Güncel pandeminin etkeni SARS-CoV-2’de oluşan yeni mutasyonlar şimdilik hep virüsün lehine oldu; yayılma yeteneğini sürekli arttıracak şekilde ilerledi. Ancak oluşacak mutasyonlar bu yönde devam etmeyebilir. Eğer hücrelere yapışmasını zorlaştıracak şekilde mutasyonlar gelişirse pandeminin hızı yavaşlayabilir.


“Hastalık geçirenlerde bile bağışıklığın en fazla 9-11 ay sürdüğü görülüyor.”

Aşılar, yeni mutasyonlara karşı şimdilik etkili. Mutasyonlar ortaya çıktıkça aşıların yeni varyantlar üzerindeki etkinliğiyle ilgili çalışmalar yapılıyor. Bunlar önce laboratuvarda test ediliyor, daha sonra toplumdaki etkilerini deneyimliyoruz.

Mevcut aşılar varyantlara karşı etkinliğini yitirse bile hemen yeni aşılar dizayn edilecektir. Ek olarak mRNA aşıları ve viral vektör (ya da adenovirüs moleküler biyologlar tarafından hücre içine genetik malzeme ulaştırmak için kullanılan bir araçtır) aşılarının düzenlenmesi inaktif aşılara göre daha hızlı ve kolay. Mevcut aşılarla oluşan deneyimler nedeniyle bazı faz aşamaları da atlanabileceği için süre çok daha kısa olacaktır.

Hastalık geçirerek bağışıklık oluşturan kişilerde bile, en uzun süre olarak,
9-11 ay bağışıklık olduğunu gösteren çalışmalar var. Farklı aşıların oluşturduğu bağışıklığın süresi ile ilgili farklı sürelerin bildirildiği bilimsel yayınlar olsa bile oluşan bağışıklık her durumda kalıcı olmadığı için pandemi bitinceye kadar belli aralıklarla aşılanmak gerekecektir.