Çocukluğumuzdan beri çizgi romanların, fantastik filmler ve romanların muhteşem objesi olan bu düşsel makineye binip düğmeyi çeviriyor, dilediğin zaman dilimine seyahat ediyorsun güya.
 
Çevir düğmeyi orta çağa konuk ol, sıkılınca yine çevir mamutlar, dinozorlarla dolu bölgelere seğirt. Bu akıllara seza makineye inat bir seyri sefere çıktım geçen gün. 5 dakika içinde 400-500 metre otomobil sürdüm, 100 yıl geriye gittim adeta. Hem de nerede, Türkiye'nin göz bebeği turizm ve kültür beldesi Bodrum'da.
 
Torba Kavşağı'ndan kent içine bağlanan ana yoldan sağı izleyerek git, sakın ola sapak kaçırma. Çünkü 30 metre ötedeki yanlış ara asfalta girersen 7'şer yıldızlı Grand Yazıcı'ya, Marmara Oteli'ne falan çıkarsın. Unutma senin hedefin 100 yıl öncesine dönmek.
Peki, esas yol ayrımından girince ne oluyor? Anlatayım hatta al gözüm seyreyle diyeyim size haydi:
 
TEPE ÜSTÜ MANZARASI
 
Ağustos güneşinin lav ateşi sıcağında erimiş zift üzerinde dönüyor tekerlekler. Merdaneyi matbaa mürekkebine batırıp sonra mermere sürttüğünde çıkan o yapış yapışlık sesleri geliyor araba altından. Oto yolu devam etsen tepe üstünden Bodrum'un kaleli, marinalı, beyaz evlerle, denizi süsleyen bin bir tekneyle oluşan doyumsuz manzarası karşılar seni.
 
Lakin sapmışsın o ana yoldan.
 
Camlar sıkı sıkıya kapalı ama dayanması mümkünsüz bir ağır koku girdabı bulduğu her delikten içeri sızıp burun direğine darbe atıyor sanki. Çok az bir mesafe daha gittikten sonra iki yanında yükselen çamlı, ardıçlı, makili tepeler yeşilinden soyunup gri-lacivert-siyah çöp dağlarına dönüşüyor.
 
Burası Bodrum çöplüğüdür işte.
 
Televizyonlarda, gazeteler ve dergilerde ya da bizzat gözlerinizle gördüğünüz ihtişamı, şatafatı, çılgınlığı, zenginliği, makyajı gani, ünlüsü, trilyoneri, ikoncanları mebzul Bodrum'un bilinmeyen art yüzüdür yani. Yarımadanın tekmil ilçeleri, köyleri ve merkezin bilumum çöpünü kamyon kamyon buraya getirip atarlar. Durum vaziyeti de adından mülhemdir: Vahşi Depolama...
 
OYUN GİBİ...
 
İşte 100 yıl öncesine gidiverdik bile. Yamaçlara kurulmuş derme çatma kondular üflesen yıkılacak kertede. Üzerleri tüm zamanların konser, düğün, gece eğlencesi günleri için hazırlanıp işi bitince atılmış dev afişler, reklam ilan bilbord kusmuklarıyla kaplı. Güya bahçe nizamı getirilmiş ev arası boşluklarda yığma taşlardan yapılmış ocaklar, tenekelerde kaynayan sular ve 'yabancılardan' kaçmayı oyun hale getirmiş el kadar bebelerle, hap kadar minikler.
 
Ürkek bakışlı anaları, ablaları pencere artlarından firari nazarlarla süzüyor beni. Sürmeye devam edip tedirginliklerini yok ediyorum. Şimdi de koca bir alana çıktım bak. Say ki devasa bir çöp denizi bura. Dahası bu denizde yüzer gibi çalışan her yaştan onlarca çöp işçisi.
 
DÜNYA KEŞFETTİM
 
Az biraz muhabbet sonucu bu iflah kesen çöplükte ayrıştırma işçisi olarak çalışanların dünyasını keşfettim. Hem de hüzün verici, incitici bir keşif oldu bu. İnsanın insana bunca kayıtsız kalışının doğal manzarası, yoksunluk ve yoksulluğun resmi geçidi gibiydi biraz da.
 
Malum Bodrum hep süslü yüzüyle biliniyor.
 
Oysa bir de çöpten yüzü var. On yıllardır kentin göbeği sayılacak bir bölgede "vahşi depolama" sonucu dağlar oluşturuyor o çöpler. İşte orada çalışan işçiler yaklaşık 150 kişi.
 
NEREDEN NEREYE
 
Çoğu Şanlıurfa Viranşehir'den göçüp gelmişler. 12 ay sigortasız, güvencesiz çalışıyorlar. Berbat bir ortamdalar. Kokudan ve yayılan zehirli gazlardan bırakın çalışmayı ayakta durmak bile çok güç. Gencecik kızlar, delikanlılar bir yana çocuk yaşta olanlarla yaşı ilerlemiş olan işçiler de var.
 
Ayrıştırdıkları çöpleri çuvallara doldurup tartıya götürüyorlar ve hanelerine yazılan puan kadar para alıyorlar. Tüm gün çalışan bir işçi en fazla emeği de verse yevmiye 25-30 lirayı geçmiyor.
 
SÜSLÜ HAYATIN ARKASI
 
Zengin insanların göz bebeği, magazin sayfalarının değişmez adresi Bodrum'da süslü hayatların yanı sıra viran hayatlar da süregeliyor. Kimileri denizi-güneşi yaşıyor, kimileri ise "yaşamaya" çalışıyor!
 
GiDiŞ O GiDiŞ...
 
Diyorlar ki, "Bir uzun dönem hastalık kol geziyor ama hiçbir sağlıkçı oraya uğramıyordu.
 
Sonunda yeşil kart çıkartabildik, ara sıra da sağlık ekiplerinin burada tarama yapmasına razı edebildik yetkilileri. Geçen yıl okul işi yine aksadı. Çocukları okula götürecek araç bulunamadı." Oysa milli eğitim müdürü bizzat gelmiş, söz vermiş. Demiş ki " Okuma yazma kursu da açarım. Hocalar her gün 2 saat ders verir." Bunları demiş gitmiş müdür bey. Gidiş de o gidiş olmuş.
 
TARiHi VADi ÇÖP ALANI
 
Sonrasında çöp döküm alanı olan bu mevkinin aslında tam bir tarih ve kültür vahası olduğunu da öğreniyorum. Çünkü kadim Karya Kenti, işte bu çöplerin tam altında uyuyormuş. Konuyla ilgili en büyük sıkıntıyı çekenlerden biri de Belediye Başkanı Mehmet Kocadon. Şunları anlatıyor: "Artık bu sorunu kökünden çözeceğiz. Hükümetimiz de yardımcı oluyor. Ortakent'te geri dönüşüm tesisi de olan, katı atıkları geri dönüştürecek sistemleri içeren modern bir kent çöplüğü kuruluyor