Çekim günü stüdyonun kapısında karşılaşıyoruz. Elinde fotoğraflar için getirdiği bir sürü kıyafet... Hepsi de çok tarz, “Kıyafetlere karşı her zaman bir zaafım vardı. Ortaokul, lise zamanları paramı biriktirir, araştırır ve sırf çizme almak için atlayıp İstanbul’a gelirdim” diye anlatıyor. Keskin yüz hatları sebebiyle sert bir duruşu var gibi görünüyor ama konuşmayı seviyor, etrafına enerji saçıyor. Hayatının odak noktasında eşi Özge Özpirinçci ve kızı Mercan var. Onları anlatırken sürekli gülümsüyor. Bir filtre kahve alıyor ve başlıyor anlatmaya...

* İzmitli olduğunu biliyorum... Ama hakkında çok detaylı bilgi yok. Geçmişten başlasak...

Kiraz bağlarımız vardı. Bütün sülale kiraz toplardık. Akşama kadar... Sonra onları satardım. Bir de kocaman bir açık hava tiyatrosu vardı. Yazları hep oraya giderdik. Çocukluğum orada gösteriler izleyerek geçti. Hiç unutmam, ilk izlediğim film ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’dı. Babam ve dedemle sandala biner, balığa çıkardık. Aklıma hep böyle keyifli şeyler geliyor.