Eşinizin özel günde size hediye aldığı kolyeyi çok beğendiğini söyleyen bir komşunuzla paylaşmak ister miydiniz?

Yeni aldığınız ya da bakım yaptırdığınız arabanızı birkaç günlüğüne istesem benimle paylaşır mısınız?

Peki ya telefonunuz? Bir haftalığına arkadaşınızla değiştirseniz biraz da o sizinkiyle oynasa?

Mutfak robotunuz sık kullanmıyorsanız biraz bende kalabilir mi?

Maaşınızın bir kısmını bana verir misiniz?

Ne de olsa paylaşmak güzel değil mi!

Soruları okurken ne alakası var canım kaç bin liralık arabayla, çocukların paylaşamadığı oyuncaklar (top, araba, silgi vs) bir mi diye düşünebilirsiniz. Ama tam da anlatmak istediğim şey bu. Sizin için eviniz, arabanız ne kadar değerliyse, küçük bir çocuk için de oyuncakları öyle. Oyuncakları, kokulu silgileri, boya kalemleri onların tüm serveti.

Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim 1.5-2 yaşlarında çocuklar artık yürümeye başladıklarında ben bilinci de oluşuyor bir taraftan. Ben farkındalığı gelişiyor yani. Çocuk, “bu benim” diyerek sahiplenmeye başlıyor. Benim elim, benim burnum, benim bedenim, benim oyuncağım, benim annem, benim babam. Kısacası hepsi benim! Farkındalığı artan çocuk aynı zamanda istediği zaman yürüyebileceğini, gidebileceğini, eline alıp atabileceğini ve hatta zaman geçtikçe kakasını, çişini de kontrol edebileceğini öğreniyor bu dönemde. Bir taraftan dünyayı diğer taraftan sınırlarını keşfediyor.

Sonra bir gün sevdiği arabasıyla oynarken misafir çocuk gelip elinden arabayı alıyor. Hayır diyor çocuk geri çekip “bu benim”. Diğer çocuk ısrar ederse belki itiyor, belki ağlıyor ama bir şekilde anlatıyor derdini “veremem bu benim”. Sıklıkla bu noktada müdahale ediyoruz çocuklara, belki birazda diğer çocuğa ayıp olmasın diye. “Oğlum paylaş ama oyuncağını arkadaşınla çok ayıp. Biraz oynasın verir sana.” Hayır diyor çocuk “veremem bu benim”. Anne biraz mahcup ısrar ediyor ya zorla elinden alıp diğer çocuğa veriyor ya da kızıp tamam paylaşma bir daha gelmiyoruz diye azarlıyor. Konu burada kapanıyor o an için.

Peki ama bu sahnedeki çocuklar ne öğreniyor? Arabasını zorla paylaşmak durumunda kalan çocuk, istemese de özel eşyalarını paylaşmak zorunda olduğunu, hayır’ının ve mahremiyetinin geçersiz olduğunu öğreniyor. Diğer çocuk ise zorla başkasının eşyasını alabileceğini…

Peki Paylaşmak İstemeyen Çocuğa Nasıl Yaklaşılmalı?

Öncelikle çocuğunuza bir birey olduğunu ve kararlarına saygı duyduğunuzu hissettirin. Çocuğunuz o an kendisi için değerli olan eşyasını paylaşmak istemiyorsa ısrarcı olmayın. Kontrolün kendinde olduğunu hissetmeli çocuk. 3 yaşındaki bir çocuk oyuncağını isteyen bir arkadaşına o oyuncağı vermiyorsa, bilin ki gerçekten vermek istemiyordur. Ayrıca bir diğer neden de oyuncağı verince geri gelip gelmeyeceğini bilememesi.  3.5 yaşında dünya tatlısı bir çocuğun sözünü aktarayım “öğretmenim paylaşmam gerektiğini biliyorum ama hiç canım istemiyor! Bu arabayı veremem babam aldı, ama bak şurada ki güzel onunla oynasın”.

Bir yere giderken en sevdiği oyuncağı yanına alıyor diyelim ki.. Şunu sorabilirsiniz. “Kızım bu bebeğini çok sevdiğini biliyorum ve gittiğimiz yerde arkadaşlarında olacak. Arkadaşın bebeğine bakmak isterse ona izin verebilir misin?”. –Hayır benim. –Peki o zaman bebek yerine arkadaşlarınla oynayabileceğin bir oyuncak götürmeye ne dersin?

Tabi bu senaryonun tersini de düşünmek lazım. Sizin çocuğunuz bir başkasının oyuncağını istediğinde ve izin alamadığında “üzüldüğünü görüyorum ama bu top Ahmet’in izin vermeden oynayamayız, hadi başka bir oyun oynayalım” dememiz gerekir. Ya da “arkadaşına soralım o senin oyuncağına bakarken biz de onunkiyle biraz oynayabilir miyiz?” Diye bir seçenekle yaklaşabileceğini gösterebilirsiniz.

Diyelim ki birisi çocuğunuzun oyuncağını almak istedi, çocuğunuzda bir refleksle itti. Özellikle henüz dil gelişimi tamamlanmayan sözel olarak kendini ifade edemeyen çocuklarda sık yaşanır bu durum. Bağırmadan hemen o anda çocuğunuza anlatın “evet oyuncağını paylaşmak istemeyebilirsin ama arkadaşını itmen doğru davranış değil. Bunu anlatmak için “hayır, vermek istemiyorum” demen gerekir. (Konuşamıyorsa henüz eliyle hayır yapabileceğini gösterebilirsiniz)

Bir de kardeş kavgaları var!  “Abisi o küçük hemen ver o topu ağlamasın” demek anlık bir çözüm. O senin kardeşin o senin abin vb. ifadeler çocuklarda hayal kırıklığı yaratır. Yani yine ben kavramına saygı duymak zorundayız. Seçenek sunup izin verip vermeyeceğini, ya da sırayla oynamalarının nasıl bir fikir olduğunu sorabilirsiniz. “Hadi birlikte resim yapalım, kardeşine mavi boyanı mı vermek istersin yoksa kırmızı olanı mı?” derseniz çocuk kontrolün kendinde olduğunu hissedeceği için yine paylaşıma daha istekli olacaktır. Burada anahtar kavram zorlamamak. Ne demişler zorla güzellik olmaz!

Paylaş paylaş demeden nasıl öğrenecek bu çocuklar paylaşmayı?

Güven ortamında, model alarak ve zamanı geldiğinde!

Bulunduğu ortama ve ebeveynine güvenen çocuk kararlarına saygı duyulduğunu, haklarının korunduğunu hissettikçe paylaşıma daha açık olacaktır. Ama bu paylaşım elbette ki yine sevdiği arkadaşlarıyla ve en özeli olmayan nesnelerle olacaktır. Çok değerli eşyalarımızı kendimiz bile kullanmaya kıyamayıp kutularda saklarken, çocuklardan “hayat paylaştıkça güzel hadi al her şeyi paylaşalım” demelerini beklemek biraz garip değil mi?

Model olun. Anne babanın paylaşımcı olduğunu gören çocuklar da bu duygu zamanla zaten içselleşecektir. Örneğin arkadaşları geldiğinde bir kurabiye yapıp hepsine birer tane vermesini isteyebilirsiniz. Zevkle yapacaktır. Evde artık kullanmadığınız kıyafetleri birlikte kolileyip ihtiyacı olanlara vermek üzere birlikte hazırlayabilirsiniz. Bu tür davranışlar çocuklarda yaş ilerledikçe paylaşma ve yardımseverlik duygularının gelişmesi konusunda öncü olacaktır.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da sabır çok önemli.  2-3 yaş döneminde hepsi benim diyen çocuk bu dönemin sonunda yavaş yavaş “biz” kavramına geçiş yapar. Genellikle 5-6 yaşlarına geldiklerinde ise paylaşmayı ve grupla işbirliği içinde oynamayı öğrenmiş olurlar.         

Sevgiyle kalın.