Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) başkanı Rızanur Meral, Türkiye'de sermayenin el değiştirdiği iddialarına katılmadığını belirterek Cumhuriyetin 100'üncü yılında 500 milyar dolar ihracat hedefinin gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan 40 bin yeni ihracatçıyı yetiştirme çabası içinde olduklarını söyledi.

Brüksel temasları kapsamında Avrupa Halk Partisi Başkanı Wilfried Martens, Avrupa Liberal Demokrat Parti Başkanı Annemie Neyts, Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, AP Türkiye Dostları Grubu Başkanı Alojz Peterle ve AB Komisyonu yetkilileriyle görüşen Meral, AA muhabirinin sorularını cevaplandırdı.

Meral, Türkiye'de sermayenin el değiştirdiği iddialarıyla ilgili "Bunlara katılmam mümkün değil. Türkiye'nin önünde çok büyük hedefler var. 12-13 sene içinde 500 milyar dolar gibi bir ihracatı gerçekleştirme hedefimiz var. Bu ağır yükü sadece bir şehrin, belli grup işadamlarının taşıması mümkün değil. Bu yükü çok daha geniş ayaklara dağıtmak mecburiyetindeyiz. Bunun için tüm Türkiye'yi ihracat ve üretim seferberliğinin içine sokmak zorundayız" dedi.

Bunun için Türkiye'nin mevcut 50 bin civarındaki ihracatçısına 40 bin yeni ihracatçının katılması gerektiğini belirten Meral, ''TUSKON bu ihracatçıları bulmaya ve yetiştirmeye aday ve bu konuda çalışmalarını sürdürüyor'' diye konuştu.

Rızanur Meral, dünyada sermaye ayrımı yapılmadığını belirterek ''Bu mentalite Türkiye'de de yerleşmeye başladı. (Sermayenin rengi) biraz suni bir tartışmaydı. Birçok yeni rakipleri safdışı etmek için kullanıldı'' değerlendirmesinde bulundu.

Meral, AB yetkilileriyle temaslarında, Türkiye'deki anayasa referandumunun Brüksel'de çok olumlu yankılandığını farkettiklerini anlatarak "Türkiye ile alakalı bir soru işareti daha kafalarından silinmiş görünüyor. Türk halkının demokrasiden yana, daha liberal bir ekonomiden yana ve kişinin daha merkezde olduğu br sistemden yana tercihini kullanması Avrupalılar tarafından çok olumlu karşılanmış. Bu da Türkiye karşıtlığının gerilemesi noktasında olumlu bir unsur olarak görülüyor. TUSKON'un bu noktada oynadığı rolü de, 'evet'i destekleyen ilk sivil toplum kuruluşu olduğunu açıklaması da Avrupalılar tarafından takdirle karşılandı" dedi.

Anayasa paketinin kabulünün yabancı yatırımcıların Türkiye'ye bakışını olumlu etkilediğini kaydeden Meral, "Demokratik ülkelerdeki ekonominin daha güçlü olduğunu, bunların birbirlerini destekleyen unsurlar olduğunu görüyoruz. Ekonomi güçlenince demokrasi güçleniyor, demokrasi de ekonomiyi güçlendiriyor. Biz iş dünyası olarak zaten bu nedenle demokratik hakların artmasını ve anayasal değişikliklerin yapılmasını özellikle istiyoruz. Türkiye'de öngörülebilir bir siyasi ortam olsun ve iş dünyası bu öngörü içersinde daha uzun vadeli yatırımlar yapabilsin. Gerek yerli gerek yabancı yatırımcılar için bu önşarttır. Özellikle yeni anayasanın hazırlanması ve kabulünden sonra zannediyorum dünyadaki yatırımcıların Türkiye'ye bakışı çok daha fazla değişecektir. Türkiye'nin yatırım ve istihdam hamlesi yeni anayasayla birlikte daha da hız kazanacaktır" şeklinde konuştu.

-YENİ ANAYASA-

TUSKON Başkanı Meral, yeni anayasa çalışmalarına aktif katkı vereceklerini belirterek ''Şu anda birtakım sivil toplum kuruluşları yeni anayasayla ilgili çalışmalara başlıyorlar. Biz 2007 yılında, anayasanın sıcak bir şekilde tartışıldığı dönemde uzmanlarımıza yepyeni bir anayasa hazırlattık. Bu karşılaştırmalı bir anayasaydı. Mevcut anayasanın maddeleriyle bizim önerdiğimiz maddeler ve bunların faydaları şeklinde. Bunu biz o zaman TBMM Başkanı ve Adalet Bakanı'na sunmuştuk. Şu anda halen güncelliğini koruyor, tekrar gözden geçirip 1-2 tadilatla çalışmamızı ilgililere bir kere daha sunabiliriz. Yeni anayasa Türkiye'nin ciddi bir ihtiyacıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Meral ,"Biz o anayasa teklifini hazırlarken hem geniş tabanımızın taleplerini, hem hukukçuların görüşlerini almıştık. Bu nedenle toplumun ihtiyaçlarını karşılayacağına, çoğulcu temsile katkıda bulunacağına inanıyoruz. Burada bizim iş dünyası olarak üzerinde durduğumuz en önemli mesele, bu anayasalar x, y, z partisinin anayasası olmamalı. Çok uzun yıllar Türkiye'nin ihtiyacını karşılayacak, insanı merkeze koyacak ve dünyadaki değişimlere ayak uydurabilecek bir anayasa olmalı. Bu nedenle olabildiğince tarafsız ve uzak görüşlü bir anayasa olmasını arzu ediyoruz" ifadesini kullandı.

Rızanur Meral, yeni anayasanın zamanlaması konusunda, "Seçime 8 ay kaldı. 8 ayda bir anayasanın yetişmesi mümkün değil. Olmayacak birşeyi şu anda talep etmek bence gerçekçilik değil, olayı başka noktalara saptırmaktır. Dolayısıyla bu sürede Türkiye'nin uzun vadeli ihtiyacını karşılayacak bir anayasa hazırlanmaz. Gerçekçi olmak, çalışmaları şimdiden başlatmak lazım. Olabildiğince kısa tutup, çalışmalar olgunlaştığında süreci ilerletmek lazım. Şahsi kanaatimiz, bunların hiçbir halükarda seçimlerden önce yetişmez ama ileriye de bırakmamak gerek. Şu andan itibaren ciddi bir şekilde kolları sıvayıp bu işe girmemiz lazım diye düşünüyorum" dedi.

Meral, toplumun geniş kesimlerinin taleplerinni karşılanması için yeni anayasa hazırlanırken tüm siyasi partilerin katılımıyla bir çalışma yapılmasının önemini vurguladı.

- ''BİZ ÇİFT HANELİ BÜYÜMEYİ RÜYAMIZDA GÖREMEYİZ'' -


Brüksel'deki temaslarında, Türkiye ekonomisinin bu yılın ilk yarısında yüzde 11 büyümesinin AB yetkililerini çok etkilemiş olduğunu gördüğünü anlatan Meral, "Bir anda Avrupa'daki bütün mercekler Türkiye üzerine dönmüş durumda. Bir parti başkanıyla yaptığımız görüşmede 'Biz Avrupa'da çift haneli büyümeleri rüyamızda bile göremiyoruz, siz nasıl gerçekleştiriyorsunuz?' dedi. Avrupa'da işsizlik hala artmaya devam ediyor. Türkiye'de ise yüzde 16'lardan yüzde 10 buçuklara kadar düştü. Bu gözden kaçmıyor. Öyle zannediyorum ki ekonomik krizle birlikte Avrupa'daki Türkiye karşıtlığı da eriyecek" tespitinde bulundu.

Meral, "Avrupalılar Türkiye'yi yeniden keşfediyor. Bu kriz önemli bir fırsat oldu. Avrupa'nın üzerinde kara bulutlar halen dolaşıyor. İnsanların karamsarlıkları bitmemiş. Acaba ikinci bir kriz dalgası gelir mi diye çok tedirginler ve içinde bulundukları ağır borç yükünden nasıl kurtulacaklarını düşünüyorlar. Avrupa'da ülkelerin kamu borçlarının gayri safi yurtiçi hasılalarına oranı yüzde 75'ler civarında. Birçok ülkede yüzde 100'ün de üzerinde. Türkiye'de bu oran yüzde 45'ler civarında. Türkiye bu noktada da sağlam görünüyor. Dolayısıyla Avrupalılar şu anda ne üreteceğiz, kime satacağız ve kazandığımızla bu borçları ödeyebilecekmiyiz sorularının cevaplarını vermeye çalışıyor ve çok rahat da veremiyorlar. Gelecekten çok iyimser değiller. Bu noktada Türkiye'yi bir kurtarıcı demesek bile bir hafifletici bir faktör olarak görmeye başladıklarını düşünüyoruz. Türkiye'nin başarıları şu anda Avrupa için model olabilecek özellikte ve bunu inceliyorlar. Nasıl oldu da Türkiye bu krizden bu kadar hızlı çıktı diye bunu şu anda mercek altına almış durumdalar ve bir model gibi Türkiye'yi inceliyorlar" şeklinde konuştu.

-"BİNDİĞİMİZ DALI KESMEZSEK GÜÇLÜ BÜYÜME DEVAM EDER"-

Rızanur Meral, Türkiye'nin güçlü ekonomik büyümeyi orta ve uzun vadede sürdürebilme potansiyeline sahip olduğunu vurgulayarak "Türkiye'de çok ciddi bir dinamizm var. Ciddi bir toplumsal mutabakat var. Güzel bir hoşgörü, olgunluk var. Bakın özellikle referandumda çok yüksek bir demokratik olgunlukla sonuçlanması yine dünyanın ve Avrupa'nın dikkatini çekmiş. Türkiye'nin geçmiş olduğu çok başarılı bir sınavdı. Bunlar hepsi Türkiye'nin istikrarı ve büyümesine katkıda bulunacaktır. Türkiye'de siyasi istikrar, toplumsal istikrar, hoşgörü ve beraberlik olduğu sürece büyümeme gibi bir alternatifimiz yok. Artık Türkiye dünyada tanınır hale geldi. Biz de Türk ürünlerini marka yapmak için çok gayret ettik. Şu anda Türk ürünleri tanınan, tercih edilen, daha yüksek fiyat verilen ürünler olarak karşımıza çıkıyor. Bu da önümüzdeki dönemde Türkiye'nin büyümesinin devam edeceğini gösteriyor" dedi.

Meral, OECD, IMF ve birçok uluslararası finans kuruluşunun Türkiye'nin güçlü ekonomik büyümesini önümüzdeki yıllarda da koruyacağı düşüncesinde birleştiğini hatırlatarak "Dünya 2050 yılında 10 büyük ekonomi arasında Türkiye'yi gösteriyor. Dolayısıyla biz büyük hatalar yapmazsak, kendi bindiğimiz dalları kesmezsek, iç dinamiğimiz bizi bu noktaya zaten götürecek. Onun için önemli olan iç barışımızı, kardeşliğimizi ve dostluğumuzu muhafaza etmektir diye düşünüyorum. Bu şekilde bu hedeflere ulaşmak için hiçbir engel görmüyorum" diye konuştu.

-''AB ARTIK 'FAKİRSİNİZ' DİYEMEZ''-

TUSKON Başkanı Meral, AB'de Türkiye'nin üyeliği konusunda bir kısır döngü yaşandığını belirterek "Burada siyasilerle konuştuğumuzda onlar tabanın hazır olmadığını söylüyor. Bir kısım insanlar da diyor ki tabanı hazırlayanlar siyasilerdir. Siyasiler de kısa vadeli siyasi tercihleri nedeniyle veya çıkar ve beklentileri nedeniyle bu yönde hazırlık içerisine girmiyorlar. Halkı Türkiye'nin üyeliği noktasonda hazırlamak için bir liderlik yapmak, başı çeken konumda olmak istemiyorlar. Avrupa şu anda böyle bir kısır döngü içerisinde dönüyor. Bunu kırmak gerektiğini düşünüyoruz. Burada cesur siyasetçilere ihtiyaç var. Onlar toplumlarına gerçekleri anlatırlarsa toplum bunu algılayabilecek noktada. Zannediyorum bu kriz çok önemli bir fırsat. Türkiye'de devlet ve sivil toplum kuruluşları olarak, iş dünyası ve fertler olarak kendimizi daha etkin anlatma yöntemini bulmamız gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu..

AB'de Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanların artık eski gerekçelerini değiştirmek zorunda kaldığını anlatarak şunları kaydetti:

''Şu anda artık 'fakirsiniz' argumanını duymuyoruz, 'demokratik değilsiniz' argumanını duymuyoruz, 'modern değilsiniz' argumanını duymuyoruz. Şu anda en önemli arguman 'Türkiye çok büyük'. Görünen şu ki Avrupa Türkiye'yi hazmedip hazmedemeyeceğinden emin değil. Hazım kapasitesinin biraz daha olgunlaşmasını bekliyorlar. Özellikle büyük ülkeler 'Türkiye gelirse mevcut kurallara göre özellikle Avrupa Parlamentosu'nda en fazla üyeye sahip olan ve en fazla söz sahibi olan ülke olacak, Buna biz hazır mıyız' diye bunu tartışıyorlar. Onların korkutan Türkiye'nin büyüklüğü.

Biz de diyoruz ki 'Türkiye Avrupa'ya yük olmayacak, tam tersine Avrupa'ya destek olacak, Türkiye'den korkmayın, Türkiye'siz bir Avrupa'dan ve gelecekten korkun'. Avrupa'nın bir tarafı deniz. Genişleyebileceği 2 tane bölge var. Birisi Urallar üzerinden Rusya ve Orta Asya. Birisi de Türkiye üzerinden Orta Doğu, Afrika ve Asya. Burada bir açılım yapmak mecburiyetinde. Aksi takdirde Avrupa çok fena bir kısır döngü içersinde, dar bir noktada lokal bir güç olarak kalacak, belki de ilerde kavrulma riskiyle karşı karşıya. Onun için Avrupa bir atılım yapmak mecburiyetinde. Bunu şu anda çok sorgulamaya başladılar. Ama bu atılım bir öngörü ve cesur bir liderlik meselesidir. Bunu kim başlatacak merakla bekliyoruz. Ama birileri başlatmak mecburiyetinde. Yoksa uzun vadede çok güçlü, dünyada ağırlığı olan bir Avrupa'dan sözetmek gitgide daha zorlaşacak."

-''AB TÜRKİYE'Yİ ALMAYA KARAR VERDİĞİ GÜN KIBRIS SORUNU ÇÖZÜLÜR''-

Rızanur Meral, Kıbrıs sorununun bugüne dek çözülememesinde AB'nin Türkiye konusunda yaşadığı kafa karışıklığının etkili olduğunu belirterek "AB Türkiye'yi üye almaya karar verdiğinde o gün Kıbrıs meselesi çözülür" dedi.

Meral, "Kıbrıs, AB tarafından bir argüman olarak kullanılıyor. Türkiye'yi almamak için başka bir mazeretleri kalmadı. Şu anda artık başka mazeret öne süremiyorlar. Türkiye'yi daha fazla oyalayamıyorlar. Türk tarafından da baskılar artıyor. Nitekim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın vermiş olduğu (bizi oyalamayın) şeklindeki demeç de bu yöndeki baskının bir tezahürüydü. Buna karşı Avrupa'nın söyleyecek bir cevabı yok. Tek bir sebep olarak Kıbrıs'a sarılmış durumdalar. O nedenle gördüğümüz kadarıyla Kıbrıs meselesinin çözümü yönünde çok kuvvetli adımlar atılmıyor. Çözmek istiyormuş gibi bir çaba olduğunu görüyoruz ama zannediyorum daha uzun süre Avrupa Türkiye'yi üye almaya karar verinceye kadar Kıbrıs meselesinin sürüncemede kalma riskini hissediyoruz" ifadelerini kullandı.

Meral, AB'nin Annan Planı'na 'evet' diyen Kıbrıslı Türklere verdiği doğrudan ticaret taahhüdünü bugüne dek yerine getirmediğini hatırlatarak "Etik noktada AB sınıfı geçti diyemeyiz. Burada en mağdur olan KKTC halkı. Güney Kıbrıs'ın tuzu kuru. Onlar ticaretlerini yapıyorlar. her türlü ilişkilerini kurmuş durumdalar. Bu olayı sürekli kendi taleplerini karşılatmak için bir santaj unsuru olarak kullanıyorlar. AB'nin bu konuyla alakalı bir sıkıntısı yok. Türkiye de büyük bir ülke olarak yoluna devam ediyor. Bu arada bu çekişmelerden en çok etkilenen Kıbrıs'taki insanlarımız. Bu noktada AB gerçekten kararlılığını tekrar gözden geçirmeli ve taahhütlerine bir kez daha bakmalı. Doğrudan ticaret konusundaki engelleri kaldırması gerekiyor. Aksi takdirde iyi bir sınav vermediğini söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

-''YUNANİSTAN'IN BATMASINA GÖZ YUMMAZLAR''-


TUSKON Başkanı Meral, AB'nin mevcut ekonomik sorunlarını aşacağı konusunda iyimser olduklarını belirterek Avrupa'nın güçlü teknolojik altyapısı ve küresel marka ve şirketleriyle dünya ekonomisindeki ağırlığını uzun süre devam ettireceğini söyledi.

Meral, "Yunanistan hastalandı ama ilaçlarını verip onu iyileştirirler. Yunanistan'ın batmasına göz yummazlar. Aksi halde domino etkisi yapar. Birlik olmanın özelliği de bu. Topyekün bir seviyeyi yakalamak. Onun için kendi unsurlarının ölmesine ya da çok zor duruma düşmesine müsade etmezler, etmediler de. Ama Yunanistan'ın kendi ayakları üzerinde durmasını istiyorlar. Kendi balığını kendisi tutsun istiyorlar. Ama gerektiğinde, öleceği zaman biraz yardımda bulunuyorlar. Şu anda öyle bir mücadeleyle Yunanistan'ın kendi ayakları üzerinde doğrulmasını sağlamaya çalışıyorlar. Yunanistan'ın şu anki hali Avrupa'nın geneli için bir tehdit oluşturmuyor, Avrupa ekonomisine baktığınızda Yunanistan için küçük bir ekonomi diyebiliriz" tespitinde bulundu.

-''GÜMRÜKLERDE TÜRK VATANDAŞLARINA MUAMELE DEĞİŞTİ''-

Rızanur Meral, küresel krizle birlikte Avrupa gümrüklerinde Türk vatandaşlarına yapılan muamelenin değişmeye başladığını anlatarak vize sorununun kısa sürede çözüleceği inancını dile getirdi.

Meral, ''Gümrüklerdeki muamelelere bakarsanız kriz öncesiyle şimdi arasında fark var. Şu anda Türklere bir kurtarıcı gözüyle de bakılabiliyor. Daha nazik davranıyorlar, daha az sorgulama var. Türkiye'ye ihtiyaç duyduklarını gümrük memurlarının bile hissettiğini görüyoruz. Önümüzdeki dönemde 'yahu şu gereksiz vizeyi kaldıralım' diye onlar gelecek. Bu noktada baskımıza ve talebimize devam etmemiz lazım. Ama en önemli şey Türkiye'nin iç barışıyla, toplumsal bütünlüğüyle gücünü artırması. Ekonomik gücünü artırması ve demokrasisini güçlendirmesi. Ben vize probleminin de kısa sürede çözüleceğine inanıyorum'' diye konuştu.

A.A.