Birkaç ay önce kalabalık bir grup arkadaş, bir dostumuzun evinde yemekteydik. O akşam tanıştım Gülşen Hanım'la...

Yüzünden eksik olmayan gülümsemesine rağmen sıkıntılı olduğu anlaşılıyordu. Ne iş yapıyorsunuz diye sorduğumda, 'Bankacıyım' demişti sadece. Yenildi, içildi... İlerleyen saatlerde sohbetlere şarkılar, türküler eşlik etti...

Bir an harika bir mırıltı duyduk... Güfte tanıdık ama beste yabancıydı.

'Şarkışla'ya düşürmesin oy oy oy... Allah sevdiği kulunu oy... Gemerek'te çevirmişler Deniz Gezmiş'in yolunu...'

Olağanüstü sesin sahibi Gülşen Hanım'dı. 'Bu yorumu ilk kez duyuyorum' dedim. 'Orjinali böyledir' diye yanıtladı ve anlatmaya başladı...
'Ben Sivaslı'yım. Bu türkü benim yengem Deli Kiraz'a aittir. Halk ozanı Deli Kiraz...'

Deniz Gezmiş'e ağıt yakan Deli Kiraz'ın yeğeniyle tanışmışız meğer!

Saat geç oldu, kalkma vakti geldi... Gülşen Hanım mantosunu giyerken çantasından bir kitap ayracı düştü. Eğildim yerden aldım... O da ne?
Aile fotoğraflarından oluşan kolajla süslü bir ayraç... Üzerinde de
'Çiçeğimiz, yeni yıla hep birlikte gireceğiz!' yazıyordu. Aile fotoğrafındaki adam Albay Dursun Çiçek'in ta kendisiydi!

Şaşkınlığımı gören Gülşen Hanım gülerek 'Ben Dursun Çiçek'in eşiyim Özlem Hanım' dedi.
Aile fotoğrafında başında komik şapkasıyla Dursun Çiçek, Deniz Gezmiş'in ardından ağıt yakan Deli Kiraz... Kafam epey karışmıştı.

Gazetecilik refleksiyle sorular sormaya başlayınca Gülşen Hanım karşı atağa geçti ve beni utandırdı...

'Ancak emekli olunca konuşabilirim. Bana soru soracağınıza Silivri'deki duruşmaları izlesenize!'
Albay Dursun Çiçek'in de aralarında bulunduğu 7 sanıklı davanın 16'ncı duruşmasına gitme nedenim bu sözlerdir.

***

Bu ağıtın söz yazarı ve bestekarının kendisi olduğunu açıklayan Sivaslı Hayriye Sultan, bir röportajında çok sayıda kişinin ağıta sahip çıktığını söylemişti.

Islak İmza'nın 16'ncı duruşması

Ergenekon'un tutuklu sanığı E. Albay Levent Göktaş'ın avukatı Serdar Öztürk'ün ofisi Haziran 2009'da polis tarafından arandı. Taraf Gazetesi, 12 Haziran 2009'da 'AKP ve Gülen'i Bitirme Planı' manşetiyle duyurduğu haberde, Öztürk'ün bilgisayarında Kur. Alb. Dursun Çiçek imzalı 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' bulunduğunu öne sürdü. Çiçek, eski adı Psikolojik Harp Dairesi olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Şubesi'nde görevliydi...

7 sanıklı davanın 16'ıncı duruşması dün Silivri'de gerçekleştirildi. İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nce yargılanan tutuklu sanıklar Dursun Çiçek, Serdar Öztürk ve Deniz Yıldırım ile tutuksuz yargılanan sanık Ufuk Akkaya duruşmaya katılırken, sanıklar İlhami Ümit Handan ve Özel Yılmaz ile kırmızı bültenle aranan Bedrettin Dalan duruşmaya gelmedi.

BU HUKUK CİNAYETİDİR

AKŞAM sadece yakınlarıyla görüşmesine izin verilen tutuklu albaya sorularını avukat kızı İrem Çiçek aracılığıyla iletti. İşte Çiçek'in üç sorumuza verdiği üç cevap:

- Cezaevinin en zor yanı nedir?

Eşim, kızım, oğlum ve yakınlarımla yaptığım açık görüşten sonra onlardan ayrılmak ve orada tek başıma kalmak.

- En çok neyi özlediniz?

Özgürlüğü, ailemi, sevdiklerimi...

- Her duruşmaya tahliye olacağınız umuduyla mı çıkıyorsunuz?

Daha önce 3 kez tahliye edilmeme rağmen hiçbir yasal delil dosyaya eklenmediği halde bir kez daha tutuklandım. Bu yapılanlar insanlara zulmetmekten başka bir şey değildir. Bu bir hukuk cinayetidir.

'Eski Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'a Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyorum' diyerek konuşmaya başlayan Dursun Çiçek, Erbakan'ı şu sözlerle övdü:

ERBAKAN'A ÖVGÜ

'Yaptığı her şeyi onaylamasak dahi bu ülkenin insanına, askerine polisine sahip çıkması ve onları her türlü komplodan koruması, hukuk ve adalete saygılı olması, bazı davalarda başsavcılığa soyunmaması, milli duruşunu ve milli kalkınma azmini, Kıbrıs Barış Harekatı'nda rahmetli Ecevit ile birlikte gösterdiği onurlu ve şerefli politikalarının herkese örnek olmasını diliyorum.'

Dursun Çiçek 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' nedeniyle yargılandığı davanın ilk duruşmalarında 28 Şubat süreciyle ilgili olarak 'Bu senaryoyu yazanlar denizcileri hedefe koymuşlar' demiş ve 28 Şubat sonrasında belge sızdırdığı gerekçesiyle yargılanan Onbaşı Kadir Sarmusak'ı hatırlatmıştı.

Silivri izlenimleri

- Silivri dağın başında bir yer... Çok uzak ve çok soğuk...

- Yüksek güvenlikli cezaevine girer gibi giriliyor. Telefon, fotoğraf makinesi vb. cihazlar içeri alınmıyor.

- Spor salonundan bozma mahkeme salonunun gerçeküstü bir havası var.

- Özel resepsiyonlarda şık gece elbiseleriyle görmeye alıştığımız komutan eşleri destek için oradaydı. Ekibin lideri Balyoz davasının tutuk sanığı E. Org. Çetin Doğan'ın eşi Nilgül Doğan'dı...

- Subay eşleri arazi şartlarına uygun giyinmişlerdi. Spor ayakkabılar, botlar, kalın kazaklar...

- Dursun Çiçek'in Almanya'da yaşayan ve her duruşmaya gelen kardeşi yine Silivri'deydi. Ablası, eniştesi, akrabaları da...

- Kur. Albay Çiçek'in slaytlar ile yaptığı sunum Genelkurmay'ın brifinglerine benziyordu. Tüm detaylar düşünülmüştü.

- Çiçek yer yer sesini yükseltti. Mahkeme heyetine dönerek, 'Aklınız alıyor mu? Allah'tan korkun!' diye bağırdı.

- 'İnşallah buradan çıktığımda isim benzerliği nedeniyle telefonları dinlenen tüm Dursun Çiçekler'i bulup özür dilemek istiyorum' dediğinde salonda gülüşmeler oldu.

- Çiçek, konuşmasının sonunda, 35 yıllık askerlik hayatının son dönemine yaklaştığını ifade ederek, 'Bir değişiklik olmazsa 30 Ağustos'ta emekli olacağım. Tutuksuz olarak emekli olmak istiyorum. Durumumun tekrar değerlendirilmesini, tutuksuz yargılanmak istiyorum. Bizim anlımız açık, kalemimiz, dilimiz tertemiz. Tutuklayarak bize işkence yapmayın' dedi.

- Tutuklu albayın avukat kızı İrem Çiçek cüppesi içinde hayran hayran izledi babasını. Zaman zaman baba-kızın birbirlerine gülümsediklerini gördüm.

- Gazi asker, avukat, sivri dilli Serdar Öztürk... Savunma değil stand-up şov yapıyor sanki. Üslubu çok sert ve alaycı... 'Ben tahliye falan istemiyorum' dedi, mahkeme heyetini çileden çıkarttı...

- Öztürk'ün, 'Her üniforma giyen subay olamıyorsa siz de...' diyerek başladığı konuşmasına hakimler müdahale etti. Tansiyon bir anda yükseldi.

- Öztürk komutan eşlerine de çattı, 'Bugüne kadar neredeydiniz?' dedi.

- Aydınlık Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım, Başbakan Erdoğan'a ait olduğu öne sürülen ses kaydını yayınladığı için tutuklu olduğunu hatırlattı ve 'Türkiye'yi haber yazmanın kahramanlık sayıldığı bir ülke haline getirdiniz' dedi.

Özlem AKARSU ÇELİK/ Akşam