Menderes bilindiği üzere adını verdiği dünyada sayıları sınırlı sayıdaki ovaya can veren akarsudur.

O Menderes ki, ovaya can verdiği gibi aynı zamanda yayın ve yılan balığıyla da ünlü bir hayat kaynağıydı.

Bir devirde zorunluluk halinde tülbent, poşu ya da mendil gibi bezler yardımıyla süzülerek tiksinmeden içilecek derecede suyu temizdi.

Artık o eski Menderes’in yerinde bu gün yeller esiyor.

Bu gün karşımızda adeta hastalık yuvası bir akarsu konumuna getirdiğimiz, kirlilikte rekora koşan bir Menderes var.

Buna bir neden Denizli ve Uşak illerinin kimyasal atıkları ise ikinci neden de Aydın’a bağlı ilçelerin kanalizasyon atıklarıdır.

Bu kirlenmelere karşı Menderes’i koruyacak kurumsa büyükşehir belediyesidir.

Öyle de Menderes’e akan kanalizasyonlarda ya doğru dürüst arıtma yok ya var da işler değil yarım yamalak tam çalışmıyor.

Bu durumu savunmak için Başkan’ın “ben arıtma yeri için DSİ’ye yazdım olumsuz görüş bildirdiler” mazeretinin devlette bir karşılığı yoktur.

Çünkü gururla, kibirle ne devlette ne de diğer alanlarda bir sorunun çözüldüğü ne görülmüştür ne de duyulmuştur.

Ayrıca devlet aklı varsa sorunlar karşılıklı uzlaşmayla çözülmesi yönündedir.

O bakımdan bu tür makamlar için geçerli olan mazeret değil çözüm ve çare bulmadır.

Yönetim başarısını belirlemede ölçü de karşılıklı anlaşmayla çözülen sorunlardır.

Yoksa o işin bir özelliği olmaz.

Gerçek şu ki, on yılı geçkin bir süredir Özlem Çerçioğlu yönetimindeki belediyenin ne büyükşehir öncesi ne büyükşehre geçişten sonra arıtmayla ilgili bir çabası olmadı.

Desek ki,iddia edildiği gibi Sayın Başkan’ın yereldeki başarısını engellemek için iktidar engel oldu.

Ama onun iktidar yetkilileriyle iyi ilişkileri olduğu herkesin malumudur.

İspatı da meydanda…

Cumhurbaşkanı’nın Aydın’a gelişlerinde Sayın Başkanla iki kez baş başa görüşmediler mi?

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, 31 Mart seçimleri öncesinde Aydın’a gelişinde istediğinde Başkan’ın kendileriyle temas kurdukları gerçeğini açıklamadılar mı?

Cumhurbaşkanı Büyükşehir Başkanlarını Külliye’de topladığında bakanlıklarla sorunu olan başkanlar dertlerini bakanlarla paylaşmadı mı?

Cumhurbaşkanı çözümü istenilen konularda yerine getirilmesi için bakanlara direktif vermedi mi?

Madem arıtma için engel çıkaran kurumlar ya da şahıslar vardı Sayın Başkan böyle bir şikâyeti o toplantıda niye dile getirmedi?

Halkın sağlığı ve geleceği için açık bir tehdit oluşturan böylesine önemli bir konuya devletin hangi makamı kayıtsız kalır?

O zaman da akıllara tek bir neden geliyor çözümsüzlük üzerinden mağduriyete oynamak…

Yapılmak istenen bırak sorun çözülmesin biz seçimde istismara devam edelim.

O zaman da söylenecek bir şey kalmıyor.

Bütün bu ihmallerin bir sonucu Büyükşehir yönetimi tarafından gerekli önlem alınmadığı için her türlü atığın boca edildiği Menderes’in bu günkü hali bir kanalizasyondan farksız…

Nasıl olmasın, komşu ilçelerin neredeyse tamamı evsel sıvı atıklarını her hangi bir arıtmaya tabi tutmadan Menderes’e deşarj ediyor.

O atıklar çevreye sadece pis koku yaysa neyse vatandaşın baş besin kaynağı o pis suyla yetişen sebze ve meyveler…

Konuyu gerek sivil tolum kuruluşlarından gerek siyasi çevrelerden bu güne kadar ama kurumsal ama bireysel ölçekte dile getiren de pek olmadı.

Aydın Çevre ve Kültür Platformu (AYÇEP) jeotermal konusunu dile getirdiği kadar büyükşehrin Menderes’in kirliliğine yeterli özeni göstermemesiyle pek ilgilenmedi.

Hem de bu konudaki ihmal halkın sağlığını ve ovanın geleceğini tehdit konusunda en az jeotermal kadar öneme sahip olmasına rağmen…

Efeler Belediye Başkanı Fatih Atay’a ne demeli?

Bu konuda sergilediği bir aktivist profiliyle en ilginç paradoksa imza atan da o oldu.

Başkanlığını yaptığı belediyeye ait bir arıtma tesisinin olmamasından kaynaklı pis koku bütün bir ovayı ve kenti esir almışken o jeotermal santrallerden yayılan kokunun peşine düştü.

En çarpıcı olanı da Karacasu Cumhuriyet Başsavcılığının AYÇEP üyeleri hakkında başlattığı bir soruşturmaya muhatap olanlara destek için katıldığı toplantıdaki sözleriydi.

“Korkmayın, çünkü biz doğru taraftayız. Çünkü insanların yaşam alanlarını koruyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz.”

Fatih Atay’ın bu sözleri aynı zamanda bir paradoksu da içinde barındırıyor.

İnsanlar sormaz mı, başkanlığını yaptığın belediyenin çevreye yaydığı pis kokuyla büyük zarar gören insanların yaşam alanlarını kurtardın da mı şimdi sıra jeotermalle yok olanları genişletmeye geldi?

Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi Fatih Atay bu tür eylemleriyle kanalizasyon ve arıtma konusunu gözlerden ırak tutmak için mi dikkatleri jeotermal üzerine çekmeye çalışıyor?

Yine bazılarının iddia ettiği gibi sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımla insanları evlerinden çıkmamaya çağırmasında kötü kokuda asıl şüpheli Efeler kanalizasyonuydu da o bu girişimiyle kuşkuları jeotermal üzerinde mi yoğunlaştırmak istedi?

Anlamadık, gitti.

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE! Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!