1950 yılında Samsun'da doğan ünlü tiyatrocu 'Olacak O Kadar Televizyonu' adlı programıyla hafızalarımıza yerleşti. Televizyon kanallarının paylaşamadığı bir isim olarak transferler yaşarken, programının eski bölümleri bile reyting rekorları kırdı. Küçük Hüsamettin, Bestame gibi bir çok tiplemeyi hafızalarımıza kazıdı. Bugün ne zaman sular kesilse, Levent Kırca'nın İSKİ skeci akıllara gelir. Bestame ise bir çokları gibi benim de favorimdir. Kırca, tatilini geçirdiği Bodrum'dan İstanbul'a sabah gelip, akşam döndü. Geliş nedenlerinden biri de yapacağımız röportajdı. Kısıtlı zamanına rağmen iki saatini ayırmak nezaketinde bulunan Kırca'ya, bu röportaj için gösterdiği kolaylık ve iltifatları için teşekkür ediyorum.

Kısaca Levent Kırca kimdir bilmeyenler için?
28 Eylül 1950 Samsun doğumluyum. Bulgaristan Kırcaali göçmeniyiz 'Kırca' soyadı da oradan gelir. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünden mezunum. İki evliliğimden, dört tane çocuğum var.

Çocuklarınız neler yapıyor?

Büyük oğlan iyi bir yönetmen oldu, Bilgi üniversitesi Sinema-Televizyonu bitirdi. Onun bir küçüğü Macaristan'da yaşıyor, o da sanatla ilgili işler yaşıyor. Umut, Oya'nın ve benim oğlum yani, dublaj stüdyosu var. Kızım da ondört yaşında, kolejde okuyor.

'Olacak O Kadar Televizyonu'yla önemli bir başarı yakaladınız, bunu neye bağlıyorsunuz?

Gözlem meselesi, kültür ile bağlantısı var, zekayla bağlantısı var, kadro ile bağlantısı var. Bugün yine bir şey yapacak olsanız, yine bunlara ihtiyaç duyuyorsunuz.

Televizyonlarda iyi komedi dizileri yok artık neden?

Kaliteli komedi yapmak zor çünkü hem vakit alıyor, hem pahalıya mal oluyor. Ekip işi gerekir, hem de kafa patlatmanız. Şimdikiler seri imalata giriyor, fast food gibi, birkaç saat içinde tüketiliyor. İzleyici de bir önceki akşam seyrettiğini hatırlamıyor.

Türkiye'nin mizah anlayışı için neler söyleyeceksiniz?

Türkiye'nin Nasrettin Hoca gibi dünyada eşi benzeri olmayan bir zenginliği var. Sosyal yapısı, ciddi taşlaması olan Nasrettin Hoca'nın mizahı, Türk halkının yüksek zekasını gösteriyor. Bu toplumun yaşadığı sıkıntılardan kaynaklanıyor biraz da. Karnı tok sırtı pek toplumlarda mizah yüzeysel olur.


CEM YILMAZ OYUNCU DEĞİL

Neden dünya çapında oyuncular yetişmiyor Türkiye'de? Mesela Haluk Bilginer gibi..

Yetişmez olur mu yetişiyor ama içeride kapalı kalıyor ne yazıkki. Haluk Bilginer'in dünya çapında olduğunu nereden biliyoruz? O, oralarda okuduğu, lanse edildiği için. Bizim aktörlerimizin pek çoğu dünya çapında aktörlerle boy ölçüşebilecek kapasitedeler, hatta daha iyilerimiz de var! Türk futbolu ciddiye alınınca başarı geldi, bu konunun da ciddiye alınması gerekiyor. Yurtdışına bir aktör gittiği zaman kıyamet kopuyor buna inan. Alman televizyonuna çalışmaya gittim, "buraya yerleş" dediler. Ben "Gidicem, ülkemi seviyorum" dedim

Beğendiğiniz yerli oyuncular kim?

Ben karakter oyuncularını daha çok seviyorum. Şener'i (Şen) beğenirim mesela. Erol Taş', Kadir Savun, Toto Karaca, Suna Pekuysal'a bayılırdım Allah rahmet eylesin. Mehmet Ali Alabora'yı Şehir Tiyatrolarında seyrettim çok başarılıydı. Okan'ı (Bayülgen) başarılı buluyorum.

Cem Yılmaz'ı nasıl buluyorsunuz?

Cem Yılmaz'ı bulamadım şimdiye kadar çünkü hiç seyretmedim. Ama kitlelere mazhar olmuşsa bir arkadaş, benim de başımın tacıdır yani. Cem Yılmaz, televizyonda seyrettiğim kadarıyla evvela oyuncu değil bir kere, şovmen. Oynadığı zaman çok açığını görüyorum, çok eksiğini görüyorum. Çünkü oyunculuk çok zaman gerektirir.

Meslektaşlarınızdan görüştükleriniz var mı?

Biz aslında birbirimizi pek sevmeyiz, paye vermemek için birbirimizin oyununu dahi seyretmeyiz. Paye vermemek için. Ben onun oyununa değer vermiyorum yani, ben daha iyisini yapıyorum. Anlatabiliyor muyum? Ben Ankara'dan İstanbul'a ilk geldiğim dönemde tiyatroları dolaşırdım. Bana dediler ki, 'Niye gidiyorsun'? 'Niye gitmeyeyim' dedim. 'Peki onlar sana geldi mi hiç' diye sordular. Hakikaten bir düşündüm kimse bana gelmiyor. Ben onlara gidiyorum. Yani birbirimizin yaptığını çekemeyiz.

Oya Hanım ile tekrar bir projede yer alma durumunuz olabilir mi?

Oya Hanım kendi çabasıyla çok güzel şeyler yaptı. Son dönemde bir dizi yaptılar biliyorsun 'Aman annem duymasın' diye ve iyi bir reyting aldı. O bu sene o programını devam ettirecek. Ben onun hastalığında yanındaydım, eksik olmasın o hep beni arar sorar, aramızda çok güzel bir dostluk ilişkisi var şimdi. Ben Bodrum'da bir yerde oturuyorum eşyaları soruyorum, 'gel baksana şu kanapeyi nereye koyayım, sandalyeyi nereye koyayım' filan; geliyor bana akıl veriyor. Az evvel telefonlaştık eski bir kapımız vardı antika, (gelip alabilir miyim senden, dolap yapacağım) dedi, gel al dedim.

Kırgınlık yok yani?

Yok tabii, ama Türkiye'de hep öyledir ya erkekşahi bir sistem. Onun, hep kendi başına bir şeyler yapma isteği vardı. Yani o hep geri planda kalmanın sıkıntısını çekiyordu, kendi başına başardı şimdi. E o başarıyı da sürdürmeli yani. Yine gelip benim boyunduruğumun altına girmemeli. Ama ikimizi de plate edecek bir proje olursa yaparız.

Projelerinizden konuşalım biraz, neler var?

Bir sinema filmi çekeceğiz, Nasrettin Hoca'yı anlatan. 'Ya tutarsa' diye düşünüyoruz ismini. Ayrıca Bakırköy'de tiyatro yapacağız bu sezon. Bu sene Tuncer Cücenoğlu'nun “Öğretmen” isimli oyunu. Yine Tuncer'in Reşat Nuri'den oyunlaştırdığı yeşil gece adlı oyunu, ondan sonra Galileo'yu düşünüyoruz. Bir de okul düşünüyoruz Bodrum Yalıkavak Belediyesi ile birlikte. Orada çok büyük bir potansiyel var.

Niye Galileo?

Dünya dönüyor dediği için astılar adamı. Burada bir Galileo gerekli yani. Bir Dario Fo oynayacağız. Bir tane Haldun Taner'in oyunu var “Sersem kocanın kurnaz karısı” tiyatronun meşakkatini anlatan bir oyundur yani. Onun da zamanı bence.

Tiyatrodan para kazandınız mı yoksa televizyon dizilerinden kazandıklarınızı tiyatroya mı aktardınız?

Televizyon dizilerinden kazandıklarımı tiyatroya aktardığımı herkes biliyor sen de dahil.

Ben sadece tahmin ediyorum (gülüşmeler)

Tiyatro ancak kendi kendini döndürecek sanat olur. Tiyatrodan para kazanılmaz. Tiyatro bizim malımızın zekatı, yapmak zorundayız. Bir de ben tiyatroda sahnede olmak istiyorum, karın tokluğuna da olsa yapmak istiyorum açıkçası.

Oyunculuk dışında neler yaparsınız?

Heykel yaparım. Mesela Mehmet Barlas'ın bahçesindeki at heykelini ben yaptım.

Aa gerçekten mi?

Evet! Resim yaparım, (babasının ressam olduğunu belirteyim) yemek yaparım, turşu kurarım.

Ne yemeği mesela?

Patlıcan musakka, bakla yaparım, börek yaparım. Pilav, ne istersen..

Bize bir tarif verin o zaman.

Vereyim. Benim ilk eşim Arnavuttu. Arnavut pilavı vereyim. Soğanı kavuruyorsun güzel zeytinyağında. Pirinci de soğanla beraber kavuruyorsun. O soğanın kokusu pilavın içine siniyor. Biraz da kekikle nane koyuyorsun. Kırmızı biber de. Ondan sonra da pilavı hep öyle yapıyorsun. (Hızını alamayıp börek tarifi de veriyor sayesinde bilgim artıyor) Annem Amasya'lı, Amasya çöreği burnumda tütüyor.

Müzikle aranız nasıl?

Klasik müzik dinlerim. Beethoven, Mozart, Brahms, Tschayowski. Gündüz klasik müzik, gece caz dinlerim. Bizden de Halk Müziği dinlerim. Devrimci bir kişiliğim var, beğenilerim de o doğrultuda.

Hangi takımı tutuyorsunuz?

Çocukken bir Galatasaraylı olmuşum ama orada kim oynar, Fenerde kim oynar, anlamam mesela

En son okuduğunuz kitap?

Şu anda Atatürk'ün uşağı Cemal Granda'nın yazdığı kitabı okuyorum.

Sinema?

Şu an hatırlamıyorum ama hepsini gördüm Recep İvedik'in bir kısmını gördüm, Nuri Bilge Ceylan'ın filmini seyrettim.

Nasıl buldunuz?

Ben bulamıyorum yani. Ben bunu itiraf etmeliyim. Yalan söyleyemiyorum. Bunu itiraf etmeliyim.

Ödül aldığı halde mi?

Evet. Kendisine de arkadaşlarım anlattı, gülüyor çocuk. Belki ben cahil kalıyorum, anlamıyorum. Belki bu benim eksikliğim. Bir kitap satmazsa benim için o kitap kitap değildir. Bir oyun seyredilmezse benim için makbul değildir. Mustafa Oğuz'un filmini beğendim mesela. Nazım Hikmet'i izledim beğenmedim. Yani izliyorum, takip ediyorum.
Yenişafak