SPORA BAŞLARKEN PROBLEM ÇIKTI
Cem Yılmaz baba olmaya çok sıkı hazırlanıyor! Ahu Yağtu ile evliliği çok iyi giden ve oğlu Kemal'in doğumu için gün sayan Yılmaz, son zamanlarda spora merak sardı. Form tutmak isteyen ünlü komedyen geçtiğimiz günlerde 2 bin 800 dolar yıllık ücereti ödeyerek Bebeköy Mac Spor Salonu'na yazıldı. Ancak Cem Yılmaz salona gitmeye başlayacağı sırada bir problem çıktı.

DIŞARIDAN HOCA GETİRMEK YASAK
Salonda Bulgar asıllı spor hocası Durmuş'la çalışmak isteyen Cem Yılmaz, Bebeköy Mac'in, "Dışarıdan hoca getirmek yasak" kuralına takıldı. Salonun, "Bizim hocalarla çalışabilirsin" teklifini "Ben Durmuş'suz gelmem" diye reddeden Yılmaz, duruma kıvrak zekasıyla bir çözüm buldu. Ünlü komedyen 2 bin 800 dolar daha ödeyip spor hocasını da spora yazdırdı.

CEM YILMAZ'IN VAZGEÇEMEDİĞİ ADAM
"Önce sen bir sus da bir dinle bakalım" dedim... "Neden abi?" dedi, gözlerinde hüzünlü bir ifadeyle. Bir taraftan da birkaç parça eşyasını elindeki çakma Louis Vuitton çantaya dolduruyor. "Neden dinleyim ki seni? Bunca zamandır mutlu bir hayatımız olmuştu, beraber güldük beraber ağladık, ama artık ayrılık zamanı geldi..." Baktım ciddi ciddi toparlanıyor "Sana hiçbir zaman ihanet etmedim" dedim. "Nasıl etmedin yaa... Şenay Düdek ile röportaj yapmışsın ona ‘Magazinin duayeni' demişsin. Ben n'oluyorum o zaman..." Artık dayanamadım "Sen Şenay Ablan gibi olmak için daha kırk fırın baget yemelisin" diye ayağa fırladım. Baget lafı da boşuna aklıma gelmedi tabii... Köşedeki beysbol sopasını görmüştüm. Sapından kavradığım gibi üzerine yürüyünce Gargamel'in dizinin bağları çözüldü. "Vurma n'olur! Biliyor musun Cem Yılmaz..."

Sopayı yavaşça indirirken "Anlat bakalım" diye hırladım.

Bizimkinin söylediğine göre Cem'in evliliği gayet iyi gidiyormuş ve şimdi de fena halde spora merak sarmış. Bebeköy Mac'e kaydını yaptırmış, 2 bin 800 dolarlık bir senelik ücreti de peşin yatırmış. İlk yıl için bir kereliğine verilen 900 dolar aidatı da sineye çekmiş. Buraya kadar her şey normal. Cem gibi alnının teri ile parasını kazanan bir insanın sağlığı için harcayacağı para da kimsenin gözü olamaz. Ama küçük bir pürüz çıkmış bu anlaşmada. Bebeköy Mac'in kurallarında, dışarıdan bir spor hocası getirmek yasak... Cem de tutturmaz mı, kankası Mazhar'ın reklam sloganına nazire gibi "Ben Durmuşsuz gelmem abi" diye. Durmuş mu kim? Cem'in vazgeçemediği Bulgar asıllı spor hocası. Karşı taraf da "Seni Türk hocalara emanet edeceğiz" diye resti çekmiş olsa gerek. Bu slogan savaşı arasında Cem o kıvrak zekası ile ortak çözümü bulmuş. Durmuş'u da spor merkezine üye olarak yazdırmış. Şrak diye yıllık ücretini de ödemiş. Şimdi gönül rahatlığıyla sporunu yapıyormuş Cem.

Sözlerini bitirince arkasına yaslandı Gargamel, "Bir tek öğrenemediğim Cem'in Durmuş'un o bir kereye mahsus olsan 900 dolarlık aidatını yatırıp yatırmadığı. Belki ondan yırtmıştır" dedi. Baktım ki kendine güveni gelmiş, pervasızca gülümsüyor "Var mı Şenay Abla'da böyle dedikodu?" dedi. "Neler var da söylemez. Şenay'ın mertebesine erişmek için kulağı delik olmak yetmiyor, bir de birikim gerekiyor. Picasso'nun hikayesini biliyor musun?" dedim. "O kim?" cevabını alınca malum hikayeyi anlattım: Picasso lokantada yemek yerken bir garson masaya gelmiş, "Efendim bana bir iki çizgi olsa çizemez misiniz?" diye elindeki peçeteyi uzatmış. Picasso peçeteye bir şeyler çizip imzasını atmış; "Bu elindeki peçetenin değeri 100 bin dolar" demiş. Garson; "Aman efendim çizdiğiniz şey iki dakika bile sürmedi" deyince ünlü ressam; "İki dakika artı 60 yıl" cevabını vermiş. Bizimki herhalde bir şey anlamadı ki sustu kaldı. O zaman aklıma Şenay ile geçen gün yaptığımız söyleşide yayınlayamadığım bir bölüm geldi. Gargamel'in salaklığı vesile oldu, o bölümü aktarayım size...