1989 yılında üniversiteyi bitirip Aydın’da Avukatlık stajıma başladığımda tanıdım Cem (Cem Cemil Öztürk) abiyi. Tiyatro çalışmaları yapan bir grup gence ofisini açarak her türlü desteği verecek kadar özverili, onlar oturup uzun uzun sanat üzerine konuşacak kadar entelektüel, bildiklerini, hissettiklerini paylaşacak kadar mütevazi, inandığı doğrular için gece gündüz, dağ bayır mücadele edecek kadar enerjik ve inançlıydı.

Hitap ederken ses tonu bir başkaydı. Sesindeki özgüven ve kararlılık karşısındaki insanı kuşatıp etkisi altına alıyordu. Konuşan, konuştuklarıyla dinleten ve iz bırakan bir insandı. Zaten hitap gücü, çocukluk müsamerelerinden, miting meydanlarına, mahkeme salonlarından, iş hayatına onun hep en büyük gücü oldu.

Sesinin gücünü ilk fark ettiğinde, 9 yaşındaydı. 1965 yılında, Yerköy İstasyon Meydanında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında, kendinden geçerek, bağıra bağıra şiir okurken ki coşkusu ile yaşadı. Ve hep Cumhuriyete inandı.

İstanbul Kabataş Erkek Lisesi, son sınıf (3 fen D) öğrencisi iken İstanbul Liseler arası Kompozisyon ve Şiir Okuma birincisi oldu. Artık hitabeti, ses tonu ve vurgularıyla kelimelere anlam yükleyecek kadar olgunlaşmıştı.

Yıllardan 1975, Üniversitede hayatına yön verecek, yaşamının sonuna kadar el ele yürüyeceği, mücadele edeceği insanla tanıştı. Aşağıdaki fotoğrafta olduğu gibi, Nilüfer abla (Salcıoğlu) ile okul yolundaki coşkusunu, sevdasını hiç yitirmedi.

09.09.1979 yılında evlendiler.

Cem abi 23.07.2018 tarihli paylaşımında “12 Eylülden elimde kalan bir anı” başlığı ile cezaevinden çıktıktan sonraki halini şu şekilde tasvir ediyor;

12 Eylülden Elimde Kalan bir anı. Sakallarım; İçeride kaldığım gün sayısını yansıtır. Gözlerimin Kısık olması; Albino Hastası olmamdan değil 21 gün Gözlerimin Siyah bir bezle bağlanması sonrası Işıkla ilk teması anıdır. Saçlarımdaki sertlik; Suya hasret kalmasındandır. Alnımdaki Çizgiler; Öfkemin yansımasıdır. Çatık Kaşlarım; Şaşkınlığımı yansıtır.Gözlerimden yansıyan Işık; Özgüvendir. Yüzümün yansıması; İdeallerime İnançtır. Bıyıklarım; Sosyalistlere Saygı duruştur. Ve o burnum! Rahmetli Babamın deyişiyle Fatih Sultan'a, Nazım'ın ifadesiyle "Uzun Eğri Burunlu ve Konuşmayı Şehvetle Seven" İnsanlar gibi olan burnum... O kemeri sayesinde siyah bezin altından ışık sızdıran, bu yolla kısmen de olsa görmemi sağlayan Sevgili Burnum... Elektrik akımını da, Falakayı da, Kızılcık sopasını da, Jop u da (Haydar) öğrenen BEN.”

1980 sonrası yaptığı bir basın açıklaması nedeniyle tutuklandı ve yargılandı. Kendisi o dönemi şu şekilde açıklıyor;

“Çoğunluk ABD için yalakalık yaparken, Bizler Halkımıza gerçekleri açıklıyorduk... Bir basın toplantısındaki konuşmamda "Nato'ya Hayır!" dedim. "Ülkemizdeki ABD Üslerinde Nükleer silahlar var!" bilgisini paylaştım. "İzmir Çiğli Nato Üssünde Yaşayan ABD Askerlerinin yediği yumurta dahi yurt dışından geliyor. Türkiye'den hiç alış-veriş yapmıyorlar!" diye belirttim. "Devlet sırlarını ifşa etmek" suçu ile beni önce İzmir Kantar Karakoluna, sonra MİT sorgu binasına götürdüler. Sonra ver elini Şirinyer Ceza Evi. 12 yıl ceza istedi savcılık. 30 avukat (başta Alp Selek) beni savunmak için oradaydı. 3,5 ay yatırdılar Beni. Sonra beraat ettim. Fakültede 2 sınavıma 7 jandarma eşliğinde gittim. Bu süreçte çektiklerim bana kar kaldı. Her dönemin kuyrukçularına dikkat!”

“Yaka İnşaat”ı kurdu. Aydın’da birçok ilçede binlerce konut üretti. Farklı bakışı, yaratıcı fikirleri ile Aydın’daki inşaat sektörünü belirleyen etkenlerden biri oldu.

Cem abi, Mustafa Kemal Atatürk’e ve çağdaş, laik Cumhuriyete inandı. 1994 yılında Aydın Atatürkçü Düşünce Derneğini kuran bir avuç insanın içinde yer aldı.

Oğulları Çağdaş Can ve Deniz Can Öztürk hep öğünç kaynağı oldu.

Aile kavramı Cem abi için çok önemliydi. Aslında Yerköy’deki falcı “Kirli Döne” ailenin hikayesini, Cem abi henüz ortaokulda öğrenciyken annesine anlatmıştı. Bunu 04.03.2019 tarihli paylaşımında şöyle anlatıyor;

“Ben henüz Orta Okul çağlarındaydım. Rahmetli Annem Yerköy'ün ünlü Falcısı "Kirli Döne'ye" gitmiş. Kadın gerçekten kirli. Hiçbir İnsanın yaşayamayacağı kadar pis bir evde oturuyormuş. Kemikleri yere atarak Fal bakıyor.Biraz da Deli. Bazen kızıyor bazen küsüyormuş. Önce en küçük kardeşim SELÇUK CEMİL için şunları söylemiş; "Bu oğlun çok akıllı olacak. Büyük okullar bitirecek. İşinde Beyaz Önlük Giyecek" Kardeşim şimdi çift ihtisaslı bir doktor. İkinci Kardeşim MURAT CEMİL için; Sırmalı ve parlak düğmeli elbiseler giyecek" Kardeşim Subay oldu. Şimdi Binbaşılıktan emekli... Benim için ise; "Hiç görmediğim kadar büyük suların olduğu yerde Tuğla örecek" Ben Mimar oldum... İnanması güç ama gerçek bu. Bu Falcıyı tüm Yerköy'lüler bilir. Hatta 12 Eylülde Kenan Evren'in Onu Ankara'ya gizlice götürdüğü de söylenir.”

Torunu Asya’nın doğumu, ona yaşadığı sevgilerin içinde bambaşka bir duyguyu yaşattı.

“Kalan Ömrümün Taze Filizi. Tanıdığım tek Prenses. Canım Torunum” diyerek onu sevdi.

Aydın’da yaşanan çevre kirliliğine, jeotermallerle gelen ölümlere, yakalandığı kanser hastalığının nedeni olduğunu bildiği için isyan etti. 31.07.2019 tarihli paylaşımında, torunu Asya’ya seslenerek;

ASYA. VATANIM. AŞKIM... Yarın 1 Ağustos. Körüklü Çizmemi giyeceğim, Sekiz Köşeli Kasketimi Takacağım, Köstekli Saatimi asacağım. Sarı-Kavuniçi Renkli Poşumu da Omzuma Atıp saat 19,00 da Yurttaşlarımla Sokağa çıkacağım. Jeotermal ile gelen ÖLÜMLERE HAYIR Demek için avazım çıktığı kadar bağıracağım. Ve de Yarın İlk kez Hayatımda ilk kez bir değişiklik yapacak ve Suyuma, Tabiatıma, Toprağıma, Havama, börtü Böceğime ve İnsanlarıma Hayasızca saldıranlara Ağız dolusu İlk kez KÜFÜRLER EDECEĞİM...” demişti.

Formun Üstü

Formun Altı

Aydın’da maliyeden satın aldığı 1.500.000 m2 alanda ekolojik (organik) tarım uygulamaları ile bir çığır açmıştır. Arazideki maki örtüsü temizlenmiş, dozerle 80 cm derinlikte sürülerek teraslama yapılmıştır. Arazi içinde 32 kilometre yol açılmıştır. 4,5 kilometre uzaklıktan su getirtilerek sulama yapılmıştır. Arazinin içerisine 750 adet Sarı Lop, 750 adet Siyah İncir (Bursa Karası) fidanı, 21.164 adet Manzalina ve Gemlik tipi zeytin fidanı ve 3.500 adet Hicaz narı fidanı dikilmiştir.

Cem abi iyi bir karikatüristti. Binlerce karikatürü halen arşivde beklemektedir.

Cem abi ve Nilüfer abla, kolleksiyoner olarak yıllarca Aydın’da ve Ege Bölgesinde topladığı tarihi etnografik eserlerle “Otantika” isimli özel müzeyi açtı. Fakat ancak iki yıl açık kalabildi.

09.09.2019 tarihli paylaşımında 09.09.1979. Kendi Cumhuriyetimizi Kurduk. 09.09.2019. 40 yıl sonra Kanser Belasına karşı Onu korumaya çalışıyoruz. Başaracağız!..” şeklinde açıklama yaparak aşağıdaki fotoğrafı paylaşmıştı.

Cem abi hayatı boyunca okudu, yazdı, çizdi, mücadele etti üretti. Nilüfer ablayla birlikte, koleksiyonda yer alan 500 eserin tanıtıldığı, öyküleri, anlamları ve gizemlerinin anlatıldığı “Hepsi Nenem Kokuyor” isimli kitabı ölümünden on gün önce yayınlandı.

Kitap 17.05.2020 tarihinde yayınlandığında duygularını şöyle paylaştı;

“Bir Sandık yolculuğunun emek dolu hikayesidir bu kitap. Geçmişin ete kemiğe bürünmüş halidir. Anne ve babamın başlattığı bu yolculuğa tanıklık etmek ve buna dair bir önsöz yazmak hayatımın gurur madalyalarından biridir. Emeği geçen herkese teşekkürler…”

Cem abi, ailenin sahip olduğu, 35 yılda oluşturulan, 18 YY, 19 YY ve 20.YY ilk yarısına ait 2.400 adet eserden oluşan koleksiyonun kurumsal bir müze altında koruma altına alınmasını ve sergilenmesini, gelecek nesillere aktarılmasını arzu ediyordu. 2019 yılı sonlarında bana uzun uzun bu koleksiyonun kurumsal bir müze olması gerektiğini, bu konu ile ilgili olarak Aydın Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ile görüştüğünü, Aydın’da bir müze kurulmasını arzu ettiğini anlattı. Fakat maalesef yaşarken bunu göremedi.

Koleksiyonda yer alan eserler, 1864 de kurulan 1922 de kaldırılan ve kendisine bağlı İzmir, Manisa, Aydın, Denizli, Muğla (şimdi bildiğimiz tüm ilçeleri ile beraber) sancaklarının bağlı olduğu Vilayet - i Aydın (Aydın Eyaleti) adıyla Ege'nin önemli bir bölgesine aittir. Günümüze ulaşabilen Egeyi ve Ege insanını anlatan bu eserlerin gelecek kuşaklara miras olarak aktarılmasının Egenin ve Egelinim görevi olduğuna inanıyorum.

Cem Cemil Öztürk, entelektüel, devrimci, yaratıcı, koleksiyoner ve çağdaş bir sanatçıydı. Aydın’da iz bıraktı. Aydın ona bugüne kadar gerektiği gibi sahip olamadı, değerini bilemedi. Umarım bundan sonra ona sahip olur ve Aydın tarihine adını yazabilir.

“Cem Cemil Öztürk ve Nilüfer Öztürk Etnografya Müzesi” Aydın’da kurulmalıdır.

Bu görev Aydın Büyükşehir Belediyesi’ne ve Özlem Çerçioğlu’na düşmektedir.

Cem abi ve Nilüfer abla “Hepsi Nenem Kokuyor” isimli kitabın önsözünde o kadar güzel anlatmış ki, aslında başka söze de gerek kalmamış.

Başta Nilüfer abla, Çağdaş Can ve Deniz Can olmak üzere bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Cem abi, gözün arkada kalmasın, ışıklar içinde uyu.