Öğretmenler Gününde Vali Bey konuşma yapıyor.

Aaa o da ne, densizin biri (!) Vali Bey konuşurken ayak ayak üstüne atmış saygısızca(!) oturuyor.

Vali Bey'in konuşma sırasında gözü buna takılıyor ve saygısızlık addettiği davranış sahibine makamının verdiği güçle "Sen öğretmen misin birader?" diye soruyor.

Bu soru aslında şöyle okunabilir:

"Sen ne biçim öğretmensin?"

Neyse ki, sen öğretmen misin, diye sorulan ve hırpalanmak istenen kişi yerel bir gazetenin muhabiri imiş.

Hatta bu gazeteci yanında çalıştığı gazetenin patronuyla birlikte Vali Bey'i makamında ziyaret ederek özür dilemişler.

Yani anlayacağınız makam ağırlığını hissettirmiş, makama saygısızlık(!) yapan kişi özür dileyecek kıvama ermiş.

Hemi de patronuyla beraber.

Ne yaparsın.

Koca valilik makamı bu.

Suhulet sağlamak, barışı sağlamak lazım.

***

Biliyor musunuz bilmem ama hatırlamakta fayda var.

24 Kasım Öğretmenler Günü öğretmenlere 12 Eylül darbecilerinin hediyesidir.

Darbeciler bunu öğretmenlere hediye olarak verdiği o günlerde cezaevleri öğretmenlerle doluydu.

Üniversitelerde öğretim üyeleri darbecilerin çıkardığı kanunla görevlerinden atılıyordu.

Onlara o zamanlar 1402'likler denilirdi.

Zira atılmalarına sebep bu maddeydi.

O günlerden bu günlere geldik.

Benzer durum bugünde var.

Velhasıl-ı kelam darbecilerin yaptığı hepimize şirin gelmeye başladı.

Aşkla ve şevkle bugünü kutlar olduk.

Dünya 5 Ekim Eğitimciler Günü'nü hatırlayanlar yok denecek kadar az.

Bir çok öğretmenin bildiğini de sanmıyorum.

Bir sendika hariç 5 Ekimi önemseyen yok.

Ne garip bir tecellidir ki, bir 24 Kasım günü devletimizin tutumu bir kişinin, öğretmen veya değil sıradan davranışı sayesinde ortaya çıktı.

Kısacası devlet dedi ki: "Ey öğretmen bugün sizin gününüz olabilir, unutmamalı ki, bu günü size biz verdik, karşımızda istediğin gibi davranamaz, oturup kalkamazsın."

Mesele burada düğümleniyor aslında.

Sanırım mesaj alınmıştır.

***

Egemenlerin dili hep böyle oluyor.

Şimdilerde CHP kongreleri yapılıyor.

Siyasi parti kongreleri üyelerin iradelerinin yönetime yansıma yerleridir.

Üyeler ve delegeler kendilerini ve taleplerini bu zeminlerde ifade ederler.

Bu bakımdan önemlidir.

Doksan yıllık parti CHP

Kurumsal olarak geleneklerinin oluşmuş olması lazım.

Ama nerede?

Üzülerek söylemek gerekirse kendinden güçlü olan siyasi partiye özeniyor.

O parti kadar lider karizması olsa, hiç tereddüt etmeden o parti gibi yapacak.

Hatırlayalım;

Genel Başkan Kılıçdaroğlu ne demişti?

"Devleti yönetmek, CHP'yi yönetmekten daha kolaydır."

Bu sözden anlamamız gereken sizce nedir?

CHP'liler bunu düşünse iyi olur.

***

Görünen şudur.

Gerek devlet yönetiminde bulunan bürokrasi vatandaş ilişkisinde, gerek siyasi partilerde üye, delege, genel merkezlerle ilişkide aldığımız yol bir arpa boyu mesabesinde.

Sanki, elde edilen kazanımlarımızı istedikleri zaman geri alacaklarmış gibi eğreti duruyor.

Demokrasi, hak, hukuk, adalet talebi hala bizim için lüks.

Anlayacağınız bu hamur daha çok su kaldıracak.