1665'te Osmanlı'nın Beç ismini verdiği Viyana'ya elçi olarak gönderilen Kara Mehmet Paşa'nın sefaret heyetinde bulunan Evliya Çelebi'nin Viyana izlenimleri, 17. yüzyıl Viyana'sı için önemli bir kaynak… Evliya Çelebi bölgenin iklim ve coğrafi, sosyal ve dini mekânların mimari yapı ve özelliklerinden de bahsediyor... Viyana'ya gitmeden şöyle bir göz gezdirmekte fayda var…

Şehirde görülmesi gereken yerler arasında Opera binası, Burgtheater, Karlkirsche, Stephansdom, Belvedere Sarayı, Kış Binicilik Okulu, Schönbrunn Sarayı ve hemen yanındaki Fayton Müzesi, hayvanat bahçesi, Kunsthistoriches Müzesi, Sigmund Freud'un evi, Kinsky Sarayı, Hofburg Sarayı, Albertina Müzesi, Doğa Tarihi Müzesi, Modern Sanatlar Müzesi, İspanyol Binicilik Okulu, İmparatorluk Kelebek Evi, dev dönmedolabıyla Prater hemen aklıma gelenler...

467 yıllık eczane

Bunlar, kiminin önünde fotoğraf çektirmek, bazısını hızlıca dolaşmak koşuluyla üç günlük bir Viyana gezisine detaylara girmeden sığdırılabilecek mekânlar… 1551 tarihli eczanenin önünden geçmekte, Kahlenberg tepesinden şehri seyretmekte de fayda var…

Avrupa'da son dönemde en uzun hüküm sürmüş imparator olan Franz Joseph (1848-1916) ve efsanevi güzellikteki Sissy (1837-1898) ve Maria Theresa (1717-1780) kentte en çok karşılaşacağınız isimler. Maria Theresa, yaşamının 40 yılını hükümdar olarak geçiriyor. 1736'da Lorraine Hanedanı'ndan Francis Stephen ile evleniyor ve onu devletin finansal işlerinden sorumlu tutuyor. Çiftin üçü bebekken ölen toplam 16 çocuğu oluyor. Bu çocuklardan en bilineni Fransız Devrimi gerçekleştiğinde infaz edilen Marie Antoinette.

Maria Theresa tüm çocuklarına stratejik evlilikler yaptırıyor ve şu sözüyle de ünleniyor:

"Diğer devletler savaşabilirler ama sen şanslı Avusturya, sen evlenirsin!"

"Avrupa'nın anası" olarak söyleniyor, Maria Theresa Platz'da kocaman bir heykeli var…

Sissy'nin hüzünlü öyküsü

Ve Sissy, 1958'de çekilen filmde Romy Schneider'in canlandırdığı Avusturyalıların çok sevdikleri imparatoriçe… Asıl adı Elisabeth Bavaria… 15 yaşında Franz Joseph ile evlendiriliyor… Öyle hüzünlü anıları ve sonu var ki… Hakkında bir küçük anekdot, resimlerine bakarsanız kilosuna çok dikkat ediyor… Bazen günü tek bir portakalla bile geçirdiği oluyormuş… Yine bu resimlerde bir şey dikkatinizi çekecektir, kıyafetlerinde düğme yok… Düğmeler kalınlık yapacağından kıyafetleri giydikten sonra üzerinde dikiliyor, çıkartırken de o dikişler sökülüyormuş! Hofburg ve Schönbrunn sarayları, bu üçlünün hayatlarından ipuçları taşıyor…

Schönbrunn'in bir odasında konaklamak epey yüksek bir meblağ karşılığında mümkün. Kliması, asansörü olmayan, kahvaltı verilmeyen bir binada, ama sarayda kalmak isteyenler aylar öncesinden rezervasyon yaptırıyorlarmış…

Ring Strasse'de yürüyüş

Öğle yemeğinizi içindeki şarküteriden alışveriş yapabileceğiniz Julius Meinl adlı restoranda yiyebilirsiniz… Oradan dümdüz aşağıya indiğinizde Stephansdom Katedrali ile karşılaşacaksınız… 800 yıllık katedralin çanları, 1863'te Osmanlı ordusu çekildiğinde kalan toplar eritilerek yapılmış…

Osmanlı'dan Viyana'yı koruyan surlar, 1850 yılına kadar muhafaza ediliyor. O tarihte yıkılıyor ve Ring Strasse adı verilen bir caddeye dönüştürülüyor… Opera Binası, Parlamento Binası, önünde Noel pazarı kurulan belediye binası Rathaus, Viyana Üniversitesi'nin kimi fakülteleri hep bu cadde üzerinde…

Ring Strasse'den yürüyerek Schwarzenberg Meydanı'na, oradan da Belvedere Sarayı'na ulaşılıyor… Saray, Gustav Klimt'in en önemli tablolarını barındırıyor…

MuseumsQuartier Wien ya da Museumsplatz olarak da bilinen müzeler bölgesini muhakkak dolaşmakta fayda var…

Alışveriş noktaları

Alışveriş düşünülüyorsa Kohlmarkt, Mariahilfer Strass, Graben caddeleri, Wien Mitte alışveriş merkezi, Naschmarkt ve Cumartesi sabahları 06.00'da kurulan bit pazarı rotaya alınabilir…

Şehir, son derece sessiz, ambulanslar ve itfaiyeler bile mecbur kalmadıkça siren çalmıyorlar… Araçların motorları çalışır halde bekleme yapmaları, yine aynı durumda klimalarını açık bırakmaları kesinlikle yasak… Musluklardaki su içilebiliyor ve lezzetli. Her yere tek bir biletle otobüs, metro veya tramvayla ulaşmak mümkün… Bisikletliler ise "şehrin efendileri."

Viyana gezisi içinde en az bir konser dinlemek de şart, diye düşünüyorum… Salonunun akustiği bir efsane olan Viyana Filarmoni'de yer bulmak zor olabilir, ama şehrin içinde müzik dinlemek için çok fırsat var…

Parklar, parklar…

Şehrin parklarından da söz etmeden olmaz… Neredeyse üçte biri yeşil alan… Bunlardan birisi Stadtpark güneşli havalarda tıklım tıklım, herkes çimlerin üzerine yayılıyor… Parkta müzisyenlerle sanatçılara adanmış pek çok anıt var. Keman çalan II. Johann Strauss heykelinin önünde fotoğraf çektirmek için sıra oluyor…

Parlamentonun karşısındaki Volksgarten'in özelliklerinden birisi, sevdikleriniz için üzerlerinde adı ve ona söylediğiniz birkaç cümlenin yer aldığı bitkiler dikebilmeniz… Tabii ki belirli bir ücret karşılığında… Nehir kıyısında yürüyüş de önereceğim rotalar arasında…

Viyana için yazılacak, anlatacak çok şey var, bugünlük son cümlem eğer bir günüm daha var diyorsanız trenle günübirlik Mozart'ın şehri Salzburg'a geçebilirsiniz…