Mayıs ayı gireliden bu yana üst üste yaptığı iki açıklamayla Milletvekili Bülent Tezcan Aydın gündemine oturdu.

İlk açıklamayı Efeler/Yılmazköy’de bir jeotermal enerji santraline ait su nakil borularındaki patlama sonrası yaptı ve özetle:

“Havası suyu ve toprağıyla sadece ülkemizin değil dünyanın da sayılı incilerinden biri olan Aydın’ımızın Efeler İlçesi Yılmazköy mahallesinde meydana gelen patlama Aydın Valiliğince bir iş kazası olarak değerlendirilmiş, ilgili firmaya ise gerekli ikazın yapıldığı belirtilmiştir.

Bu olay ‘ikaz edilerek’ oldubittiye getirilemez. Aydın Valiliğini bu çalışmaları durdurmak için göreve davet ediyoruz,” dedi.(2 Mayıs)

Onun JES’ler konusunda tek sorumlu Valiliği gösteren açıklaması 2009’dan bu yana yerelde iktidar olan CHP dönemindeki ihmalleri gözlerden kaçırıyor, şeklinde yorumlandı.

Oysa JES’ler ve çevre konusunda CHP gösterilmek istenenin aksine sütten çıkmış ak kaşık değil.

Aydın Barosu il genelinde faaliyette olan jeotermal santraller hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına bir suç duyurusunda bulunmuştu.(Habertürk,04 Aralık 2019)

Bu duyuruyla 23 JES’in Gayri Sıhhi İşletme Ruhsatı’nın, 15’nin de Yapı Kullanma İzni olmadığı belirtildikten sonra bunların yol açtığı çevre zararlarının oluşmasında ihmali görülen kamu görevlileri hakkında gerekli kanuni işlemin yapılması istendi.

Daha sonraki basında çıkan yazılardan anlıyoruz ki, Baronun bu amaçla belediyelerle bir dizi yazışması olmuş.

Bu bağlamda 27.09,2019 tarihli yazısıyla Efeler Belediyesine “sınırlarınız içersinde bulunan jeotermal elektrik santrallerinin ruhsatları var mı”,diye sormuş.

Efeler Belediyesi de 06.11.2019 tarihli cevabında “Yapı Ruhsatı”nın” bulunduğunu bildirmiş ancak “İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatı”ndan söz etmemiş.

Akın Yakan dostumuz bu yazıdan Efeler’de faaliyette olan JES’lerin İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatı’nın olmadığı sonucuna varıyor.(18.11.2019 Aydınpost)

Onun aynı soruyu iki kez, ilki 30 Aralık 2019 tarihli, ikincisi patlamanın ardından 01.05.2020 tarihli yazılarında Efeler Belediyesine sormasına karşılık yanıt alamaması bu konudaki kanaatini güçlendiriyor.

Germencik’te ise santrallerden 6’sına Yapı Kullanma İzni 31 Mart sonrası yönetimin CHP’ye geçmesiyle verildiğini Akın Yakan belgeleriyle açıklayınca ortaya çıktı (Aydınpost 07.10.2019)

Demem o ki, CHP’liler meydanlarda esiyor, gürlüyorlar, ölçüm sonuçları açıklayarak tozu, dumana katıyorlar ama kazın ayağı görüldüğü gibi değil, şecaat arz ederken açık veriyorlar.

O nedenle Bülent Tezcan santrallerin çalışmasını durdurma çağrısını Valilik yerine partisi CHP’li belediyelere yapması gerekirdi.

Zira Baronun suç duyurusu dilekçesinde belirttiğine göre ruhsatsız işletmeleri İmar Yasasının 32.ci maddesine göre mühürleme yetkisi yerel belediyelere aittir.

****.

Bülent Tezcan’ın ikinci açıklaması da jeotermalden kaynaklı olduğu iddia edilen halk arasında “çürük yumurta” kokusuna yani “kükürt(sülfür) dioksit gazına yönelikti.

O AK Parti milletvekillerini konu alan çağrısında özetle “Meclis’te verdiğimiz araştırma önergemize ret oyu veren Aydın Milletvekilleri size bu koku gül kokusu gibi mi, geliyor?

Aydın’ımızın toprağını, suyunu, havasını zehirlediniz şimdi de Aydın halkını zehirliyorsunuz” diyerek çıkıştı.(8 Mayıs 2020)

Bu konuda iktidar muhalefet Aydın Milletvekillerinin çevre duyarsızlığında birinin diğerinden kalır yanı yoktur ancak konumuz o değil.

Bülent Tezcan’a sormak gerekiyor: CHP’ye göre çevrecilik sadece jeotermalden mi ibarettir?

Hiçbir arıtılma işlemine tabi tutulmadan Menderes’e salıverilen sıvı atıkların çevreye yaydığı dışkı kokusunu Bülent Tezcan gül kokusu kategorisinde mi değerlendiriyor?

Kanalizasyondan ve arıtmadan sorumlu büyükşehir yürürlüğe girdiği tarih 2014’den bu yana paket de olsa yani ilçe veya mahalle ölçeğinde, şartlarını taşıyan bir arıtma tesisi yapılmadı.

O tarihte çalışır halde olanlar bile bu gün çalışamaz durumda…

Kıyısı olan ilçeler atıklarını ya doğrudan ya da dereler kanalıyla dolaylı olarak Menderes Nehri’ne deşarj ediyor.

Onun için de Menderes bu gün kirlilikte tarımsal sulamanın bile yapılması sakıncalı 4.sınıf akarsular arasında yer alıyor.

Buradan sulanan çiftçinin, köylünün ektiği sebze ve meyve Aydın halkının gıdasını oluşturmaktadır ama bu hastalık yuvası kirlilik her nedense kimsenin umurunda değil.

Düşünebiliyor musunuz, yaklaşık merkez nüfusu 2 yüz bini aşan bir Efeler’in, yüz bini aşan insana ev sahipliği yapan Nazilli’nin ve Söke’nin şartlarını taşıyan arıtma tesisi yok.

Bülent Tezcan da bilir ki, bu tür büyük yatırımlarda devlet desteği olmadan Anadolu’daki büyükşehirler kolay kolay gerçekleştiremez.

Oysa 2016 Mayısında gerçekleştirilen ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İller Bankası aracılığıyla düzenlenen Büyük Menderes, Küçük Menderes, Seyhan, Ceyhan, Doğu Akdeniz, Batı Akdeniz ve Kuzey Ege Bölgeleri Atıksu Altyapı Tesisleri İnşaatlarını Destekleme(hibe) Protokolü” imza törenine bir rivayet, Aydın BŞB’den katılan temsilci bile olmadı.

Demem o ki, Bülent Tezcan her ne kadar örtmeye çalışsa da CHP hem jeotermal konusunda hem de diğer çevreyi ilgilendiren konularda masum sayılmaz.

Ama ne var ki, kendininkileri yok farz ederek aynı kusurları başkalarına yüklemek günümüzün siyaset modası ama gerçeklerde meydanda, güneş balçıkla sıvanmıyor. 

Ziya Paşa’nın dediği gibi vatandaş da artık yutmuyor.

En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun, (iç yüzünü)

Sen herkesi kör, âlemi (halkı) sersem mi sanırsın?