Beş günde imha ettik!

'Ordumuzun kudretini anlamayan veya anlamaktan âciz olanlar, bu muazzam eseri beklenmeyen bir tesadüf eseri gibi göstermek istiyorlar'

Yiğitlik meydanında ölenlerin analarına ve babalarına taziyeler değil, fakat tebriklerimizi gönderelim'

Büyük Zafer öncesi Ankara'da Atatürk'ün muhalifleri ve gericiler 'Bu orduyla mı tarruza kalkacağız?', 'Ordu kıpırdayamayacak halde' diyerek sert eleştiriler yapmış, hatta halkın moralini bozacak dedikodular yaymışlardı. Bu durum en çok İngiliz ve onun maşası Yunanların işine yaramış; Sakarya başarısına rağmen isteklerinden geri adım atmamışlardı.

 

Yunan ordusu salamura olacaktı

Atatürk, Sakarya Savaşı'nda Yunan ordusunu ani bir itmeyle Tuz Çölü'ne itip salamura yapacaktı. Ancak bir komutanın harekâtı anlamaması nedeniyle bu yapılamadı. Bu zaferden sonra da Yunan ordusunun yenileceğine olan inanç arttı. Hazırlıklara hız verildi. Sovyet Rusya'dan İnebolu üzerinden silah ve cephane akışı da hızlandı. Ancak muhalifler bozgunculuğa devam edip Atatürk'ü hedef almaya devam ettiler. En çok da Başkumandanlığını hedef alıyorlardı. (Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali, C.I-II, 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003, s.379.)

Başkumandanlık tartışmaları

Mustafa Kemal Paşa'nın 'Başkumandanlık' vazifesi de her seferinde tartışmalarla kabul edilmişti. Başkumandanlık kararı, Sakarya Zaferi öncesi 5 Ağustos 1921 günü BMM'nin kararıyla verildi. 31 Ekim 1921, 4 Şubat 1922, 6 Mayıs 1922 tarihlerinde uzatıldı. Her uzatış Meclis'te tartaşmalarla oldu ve muhalifler sert eleştirilerde bulundu. 6 Mayıs 1922 günü yapılan gizli oturumda kavga niteliğinde tartışma çıktı. Başkumandanlık vazifesi buna rağmen 11 ret, 15 çekimser ve 177 evet oyu ile 3 ay uzatıldı. Atatürk'e, 'siyaset' yapıyor eleştirisi yapıldı. Paşa, buna şu cevabı verir: "Bundan sonra Selahattin Bey diyor ki, bizim en büyük vazifemiz siyaset yapmaktır. En büyük vazifemiz siyaset yapmak değil, en büyük vazifemiz topraklarımızda bulunan düşmanı atmaktır." (atatürk'ün Bütün Eserleri (ATABE), C.13, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2004, s.43.)

ercan-dolapci.jpg

Ordu başsız bırakılamaz

Mustafa Kemal Paşa, Başkumandanlık konusundaki kararlılığını ise Nutuk'ta şöyle açıklar: "Düşman karşısında bulunan ordumuz başsız bırakılamazdı. Dolayısıyla, bırakmadım, bırakmam ve bırakmayacağım." (ATABE-Nutuk, C.2, Kaynak Yayınları, 2007, s.191.)

 

'Ordunun manevi kuvveti yerindedir'

Büyük taaruz hazırlıklarının hızlandığı günlerde Mustafa Kemal Paşa'ya son 'Başkumandanlık' vazifesi, 20 Temmuz 1922 tarihli oturumda süresiz olarak verildi. Atatürk o günkü oturumda yaptığı konuşmada hazırlıklara değinerek, "Kemali iftiharla ve büyük bir memnuniyetle arz ederim ki, bugün ordumuzun manevi kuvveti en yüksek derecededir. Ordumuzun maddi kuvveti dahi fevkalede hiçbir tedbire ihtiyaç duymaksızın milli emelleri tam bir emniyetle elde edecek mertebeye ulaşmıştır" der. (ATABE, c.13, s.155.)

 

Atatürk taarruz kararını ise "Hakikatte ordumuz, ihtiyaçlarını ve noksanlarını tamamlamak üzere bulunuyordu. Ben, daha Haziran ortalarında taarruz kararı vermiştim" diyerek açıklar. (Nutuk, C.2, s.195.)

 

'İmha meydan muharebesi'

Atatürk taarruz planının esasını ise, "Düşündüğümüz, ordularımızın kuvvetlerini düşman cephesinin bir cenahında ve mümkün olduğu kadar harici cenahında toplayarak, bir imha meydan muharebesi yapmaktı. Bunun için uygun gördüğümüz vaziyet, ana kuvvetlerimizi düşmanın Afyon Karahisar civarında bulunan sağ cenah grubu güneyinde ve Akarçay ile Dumlupınar hizasına kadar olan sahada toplamaktı. Düşmanın en hassas ve mühim noktası orası idi. Seri ve kati netice almak, düşmanı bu cenahından vurmakla mümkündü" sözleriyle açıklar. (Nutuk, C.2, s.199.)

 

Ana kuvvetleri bir haftada imha edecekti

Atatürk tarafından 28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra futbol müsabakasını izleme vesilesiyle ordu ve kolordu komutanları Akşehir'e çağrılır. Konu burada ele alınır ve taarruzun tarz ve ayrıntısı tespit edilir. Atatürk burada yaptığı görüşmede, komutanlara düşmanın ana kuvvetlerini altı yedi günde mağlup edeceğini anlatır. Bunu da şöyle açıklar: "Ordumuz hazırlıklarının tamamlanmasıyla taarruzun çabuklaştırılmasını emrettikten sonra tekrar Ankara'ya döndüm. Batı Cephesi Kumandanı 6 Ağustos 1922'de ordularına gizli olarak taarruza hazırlık emri verdi." (Nutuk, C.2, s.200.)

 

Taktik baskın tarzında

Atatürk, Akşehir'de Batı Cephesi Karargâhında ordu komutanlarına son emrini 20/21 Ağustos 1922 günü verir. Hareket tarzını ise şöyle açıklar: "Taarruzumuz, strateji ve aynı zamanda bir taktik baskını halinde icra olunacaktır. Bunun mümkün olabilmesi için yığınak ve tertibatın gizli kalmasına ehemmiyet vermek lazımdır." (Nutuk, C.2, s.201.)

 

Atatürk, "Tasavvur ettiğimiz kati netice beş günde alınmış oldu"ğunu açıklar. (Nutuk, C.2, s.201.)

 

Muharebeler sırasında neticeyi küçük göstermesi ve gizlemesini ise şöyle açıklar: "Maksadımız, veziyeti mümkün olduğu kadar cihandan gizlemekti. Çünkü, düşman ordusunu tamamen imha edeceğimizden emin idik. Bunu anlayıp, düşman ordusunu felaketten kurtarmak isteyeceklerin yeni teşebbüslerine meydan vermemeyi münasip görmüş idik." (Nutuk, C.2, s.201.)

 

'Bu orduyla mı?' diyenler mahçup oldu!

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 4 Ekim 1922 günü TBMM'de harekât hakkında ayrıntılı bilgi verir: "Arkadaşlar biz bu harekâtı, neticesini tamamen bilerek yaptık, bütün bunlar belki bütün cihana hayret verecek mahiyettedir. Onun için, ordumuzun kudretini anlamayan veya anlamaktan âciz olanlar, bu muazzam eseri beklenmeyen bir tesadüf eseri gibi göstermek istiyorlar. Fakat hiçbir vakit öyle değildir. Harekât bütün teferruatına kadar tamamen düşünülmüş, tespit olunmuş, hazırlanmış, idare edilmiş ve neticelendirilmiştir. (Sürekli alkışlar.)

 

"Düşman ordusu tarruzumuz karşısında, bu felakete düşmemek için ne yapmak lazım gelirse hepsini yapmaktan geri durmamıştır. Hakikaten, ordumuzun öyle hareket edeceğine ve böyle kahredici bir netice alacağına benim kanaatim vardı. Ordumuzun yerinden kımıldamayacağı ve taarruz kabiliyetinden mahrum olduğu zehabına kapılan bazı kimseler de vardı, belki de bu zehap ve bu sözlerin telaffuz edilmiş olması düşmanlarımızı çok ümitlendirdi. Belki de isabet oldu. Fakat bugün tahakkuk eden neticenin tarihimize kuvvetle şerefbahş olmasına yol göstermiş olduklarından dolayı, onlara da ayrıca teşekkür etmek lazım gelir.(Alkışlar.)" (ATABE, C. 13, s.373-374.)

 

 

 

KUTU

 

 

Taarruz'a 199 bin askerle başladık

 

 

Türk ordusu mevcudu

Büyük Taarruz öncesi Batı Cephesi'nin genel mevcudu şöyleydi: 8.658 subay, 199.283 er, 67.974 hayvan, 45.530 ester ve beygir (diğerleri öküz ve eşek), 86 otomobil ve 3.141 beygir arabası, 1.970 öküz arabası, 2.318 kağnı, 100.352 tüfek, 2.025 hafif makineli tüfek, 839 ağır makineli tüfek, 323 top, 5. 282 kılıç, 10 uçak. (Türk İstiklâl Harbi, 2. Cilt, Batı Cephesi, 6. Kısım, 2. Kitap, Büyük Taarruz, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1995, s.9-10.)

 

Yunan ordusu mevcudu

Büyük Taarruz'dan önce Yunan Küçük Asya Ordusu'nda, 6. 418 subay, 218.205 er, 450 top, 90.000 tüfek, 3.139 hafif ve 1.280 ağır makineli tüfek, 63.721 hayvan, 4.036 kamyon, 1.776 otomobil, 50 uçak bulunuyordu. (TİH, Büyük Taarruz, s.15.)

 

 

Kayıplarımız

Büyük Taarruz'da 122'si subay olmak üzere toplam 2.542 askerimiz şehit oldu. 381'i subay olmak üzere 9.977 kişi de yaralandı.

 

Kurtuluş Savaşı'nın bütün cephelerinde toplam (subay-er) 9.193 kişi şehit oldu. 31 bin 87 kişi ise yaralandı. Toplam 712 subay şehit olurken, 2 bin 74 subayımız da yaralandı.

 

Cephe dışı hastalık ve kazalarda ise kayıplarımız şöyleydi: 980'i subay, 36.239 er erbaş da hayatını kaybetti. (Cephelerden Kurtuluş Savaşı'na Türk Kurtuluş Savaşı, Hazırlayan: Mehmet Özel, Ankara Ticaret Odası, C.2, 389.)