"Bu nasıl gol kralı!" başlığıyla verdiği yazısında "Güiza'nın yanlış bir transfer olduğu açık. Hiçbir işe yaradığı yok" dedi.

Hıncal Uluç, Fotomaç Gazetesi'nde Bülent Can ile yaptığı söyleşide şunları söyledi;

Fenerbahçe'de saha içinde işler iyi gidiyor ama takım içinde bir huzursuzluk var gibi. Güiza, Deivid, Carlos ve Semih'in ayrılmak istediği söyleniyor. Takım içi rotasyonda bir sıkıntı mı var?
Roberto Carlos başından beri gitmek istediğini söylüyor. Onu, oluruna bırakmak lazım. Carlos geldi, görevini yaptı, şimdi "Futbolu bırakmak istiyorum" diyor. Buna da kimsenin diyecek bir şeyi olmaz.

_Özellikle de Güiza şikayetçi hayatından. Fenerbahçe'ye gelmesinin hata olduğunu söyleyerek son dönemde, Türkiye ve Türk futbolunu hedef alan açıklamalar yapıyor.
Türk futbolu da onu beğenmiyor. Güiza'nın yanlış bir transfer olduğu açık. Hiçbir işe yaradığı yok. Bu adam İspanya'da nasıl gol kralı olmuş aklım hayalim almıyor. Semih de büyük bir santrfor değil. Birisi doğru dürüst olsa zaten, Fenerbahçe'ye yerleşir. Şimdi Semih sakat kimsenin umurunda değil, Güiza sakat kimsenin umurunda değil. Galatasaray'daki durum da öyle. Milan Baros ile Nonda, Galatasaray'ın santrforu değil. Bunlar hep Abdurrahman Çelebi, keçiler. Ortada koyun yok çünkü. Fenerbahçe'de de Galatasaray'da da aynı sıkıntı var. Koyun yok ortada, keçilerle idare ediyorlar. O zaman da antrenör haklı olarak hangisi formda ise onu oynatıyor. Büyük futbolcun olmayınca formda olan adamı oynatırsın. Olmadı çıkarır öbürünü oynatırsın. Mecburen yapıyorlar o rotasyonları. Ama bunlar kendilerini nimet zannediyorlar, "Ben niye oynamıyorum?" diye surat yapıyorlar. Deivid olsa ne olacak, olmasa ne olacak!.. Güiza olsa ne olacak, olmasa ne olacak!.. Semih olsa ne olacak, olmasa ne olacak!.. Bunların hiçbiri vazgeçilmez adamlar değil.

_Saatçi ve Özülkü'nün küfürlü kasetinin ortaya çıkmasının ardından yaşanan tartışmalar da sürüyor. Son olarak Haldun Üstünel tehdit edildiğini söyleyerek, Vatan Spor Müdürü ve yardımcısını işaret etti.
Tabii bunun yanında Federasyon Başkanı Özgener'in, olayın ertesinde Saatçi, Şansal Büyüka, İbrahim Seten, Fikret Orman ve Serdar Güzelaydın ile yemekte bir araya gelmesi de yadırgandı.
Bir kaşık suda fırtına yaratmaya uğraşıyorlar. Bu tür karşılaşmalar İstanbul gibi bir yerde her zaman olur. Ben de Mahmut Özgener ile yemek yiyorum. 40 yıllık arkadaşım, 'federasyon başkanı oldu' diye yemek yemeyecek miyim? Ben Mahmut Özgener ile yemek yerken Erman Toroğlu'nu görsem, 'Gel Erman' demeyecek miyim? Ya da Erman ile Mahmut yemek yerken beni görseler 'Buyur Hıncal' demeyecekler mi? Bu ne ayıp şeyler, bu ne medeniyetsiz şeyler!.. Federasyon Başkanı olursan 'gözüne bağ bağlayacaksın, körebe oynayacaksın!..' Böyle bir şey olur mu? Bunlar ayıp, bunlar çirkin, bunlar iğrenç yorumlar. Sözcük bulamıyorum anlatacak. Herkesin herkes ile dostluğu var. Abdullah Kiğılı benim can arkadaşım. 'Fenerbahçe İkinci Başkanı oldu' diye ben selamı sabahı kesecek miyim? Bir yerde Abdullah yemek yiyorsa, ben görünce masasına gitmeyecek miyim? Masaya 'ben oturdum' diye Abdullah, Fener'i satmış mı olacak!.. Ya da ben 'Galatasaraylı'lıktan vazgeçmiş mi!' olacağım. Bu ne biçim bir şey, bunlar nasıl yorum!..

HALDUN'U ARAMAM

Diğer konuya gelince ben Haldun adına utandım. Haldun bir palavra sıktı, 'Ercan Saatçi beni tehdit etti' diye. Ercan, "Kanıtlamazsa mahkemeye vereceğim" dedi. Bunun üzerine Gökmen'i sattı. 40 yıllık arkadaşı, Türkiye'nin en namuslu gazetecilerinden bir tanesi. Galatasaraylı gazeteci üstelik. Gökmen ile özel bir mesajlaşmayı gazetelere dağıttı!.. Ayıp ya!.. Aynı mesajı Haldun'a ben de atabilirdim!.. Haldun'a 'Sen tribün lideriydin, her gün ana avrat, sövüyordunuz Fenerbahçe'ye! Hâlâ sövüyorsunuz. Galatasaray, Sivas'a gol attığında, tribünler ne diye sevindi; 'gol' diye mi yoksa 'Fener'e sinkaf' diye mi? Sen o tribünlerin çocuğu değil misin? Onların elinde de senin bu görüntülerin varsa ne yapacaksın?' diye sormaz mıyım!.. Sorsaymışım demek ki beni ihbar edecekti bu defa!.. 'Hıncal Uluç beni tehdit etti' diye... Böyle bir şey olur mu? Ercan'a attığı çamur geri tepince, kendini kurtarmak için arkadaşını sattı!.. Bundan sonra ben Haldun ile ne telefon görüşmesi yaparım, ne de mesaj atarım!.. Yarın çünkü 'Hıncal abi de tehdit etti' der. Allah korumuş!.. Ben Haldun'u arayacakken son anda vazgeçtim Adnan Polat'ı aradım. Geçen hafta seninle konuştuklarımızı söyledim. "Olayı büyütmeyin. Bunları tepelemek isteyen Aziz Yıldırım. Fenerbahçe Divan Kurulu'nda çıktı, Hürriyet'in spor manşetlerini birer birer şikayet etti. Aleyhimize döndü' diye. Bu şikayet ettiği dönemde Ercan Saatçi göreve gelmiş, Aziz'in çok iyi anlaştığı Esat Yılmaer görevden alınmıştı. Aziz Yıldırım divanda bu şikayeti yaptı, ertesi gün bu üç yıllık görüntüler internete düştü!.. Eee o zaman!.. Bu nedir, anlayamıyor musunuz!.." dedim Adnan'a... Bu görüşmeyi ben Adnan ile değil Haldun ile yapmış olsam, Haldun benim için de basın toplantısı yapacak ya da faks gönderecek gazetelere!.. 'Hıncal da beni tehdit etti' diye!.. Vay anasını sayın seyirciler!.. Haldun Üstünel'in Gökmen Özdemir'e çok önemli bir özür borcu var. Çünkü Gökmen Özdemir maçı basın tribününden değil, parayla satın aldığı biletiyle tribünden seyrediyor. Haldun hedef gösterdi Gökmen'i şimdi. O tribünde Gökmen'in başına bir şey gelirse bunun sorumlusu kim olacak? Bu sorunun cevabını Haldun bana versin. Gökmen'in kılına bir şey olursa şu andan itibaren bunun sorumlusu Haldun Üstünel'dir. Çünkü Haldun Üstünel'in o tribünlerin lideri olduğunu herkes biliyor. Onun için yanlış yaptığını itiraf etmeli, Gökmen'i temize çıkarmalı. Yoksa yarın bunun hesabını mahkemede değilse bile vicdanında çok ağır öder Haldun!../sabah