İngiliz roman ve deneme ustası John Fowles’e ait meşhur siyaset stratejisidir:

“Yaptığın muhalefet muhalif olduğun şeyi güçlendiriyor mu, zayıflatıyor mu?”

Bu siyaset gerçeğinden bihaber, seçilmiş bir belediye başkanını seçim yoluyla göndermek yerine iktidar gücüyle indirme teşebbüsü içine girerseniz…

Seçilmiş Belediye Başkanının icraatlarını eleştirerek güçsüzleştirme yerine zayıflatmak için kin ve husumete dayalı entrika yolunu seçerseniz…

Hem de bir Cumhuriyet Bayramı’nda seçilmiş olmasının kendisine tanıdığı bir pankartla halkın bayramını kutlama hakkını engellerseniz…

Karşı tarafın iddiasını güçlendirircesine sadece bu amaçla tören yerinin değiştirildiği tezi karşısında sessiz kalmakla söylentiye haklılık kazandırırsanız…

Tören alanında seçilmiş belediye başkanını halkın gözünde itibarsızlaştırmak için görmezden gelirseniz…

İcraat yerine seçilmiş belediye başkanına yönelik hamaset yapmayı particilik zanneden trollere sahipseniz…

Bunlardan başka mücadele edecek elinizde bir siyasi enstrüman kalmadıysa…

Bir iktidar mücadelesinde takip edilen bu yolun yanlışlığına kimsenin gıkı çıkmıyorsa…

Özlem Çerçioğlu’nun seçim kazanmak için öyle icraat yapmasına, çivi çakmasına, yol asfaltlamasına, arıtma tesisi, hal binası yapmasına hiç mi hiç gerek yok…

Kimseyle cebelleşmeden, her hangi bir zahmete ve masrafa da girmeden elini, kolunu sallaya sallaya seçimi tekrar kazanır.

Çünkü Fowles’in işaret ettiği gibi bu mantalite İstanbul’da yenilenen seçimde Ekrem İmamoğlu’na 800 bin fark attırdığı gibi Özlem Çerçioğlu’nun da gücüne güç katar.

Tabi bu kafa böyle devam ettiği sürece…

***

Fatih Atay’ın resimli ilanıyla Efeler değişime uğradı da “Marka Kent” mi oldu?

Fatih Atay kentin çeşitli yerlerindeki panolara koyduğu reklamlarda Efeler Marka Kent derken eğer görme imkânı bulduysa hayalinde kalmış olan Eskişehir’i, Beypazarı’nı kastetmiş olmalı.

Bu değilse ilk akla gelen reklam danışmanlarının Fatih Atay’ı yanlış bilgilendirmiş olmalılar…

Zira marka kent adı öyle her yere verilmiyor.

O konuda yetki belediye başkanında da değil.

Efeler marka kent adını almada her türlü özelliğe sahiptir ancak tek ihtiyacı işi dert edinecek ve hayalinin peşinden giderek gerçekleştirecek vizyon sahibi başkanlardır.

Yakın zamanda Aydın bu konuda Hüseyin Aksu’dan başkasını görmedi.

Ha Fatih AtayEfeler’i Marka Kent yapacağım” iddiasıyla ortaya çıkmış olsaydı o konuda diyecek bir şey olamazdı.

Sonra bir kentin o sıfatı kazanabilmesi birden fazla kritere sahip olmasıyla olur.

Konumu…

Mimari…

Güvenlik…

Ticaret…

Kültür…

Altyapı…

Bu özellikleriyle benzer ya da rakip kentlerden ayrışarak “çekim merkezine” dönüşebilen kentlere deniyor marka kent…

Konumu desen…

Efeler bir Didim, Kuşadası gibi denize kıyısı olan bir konumda değil ki, denize girmek, güneşlemek için ziyaretçi çeksin…

Yayla turizmi desen hepten yok…

Mimari mi?

Bir tarzı yansıtan mimarisi olmadığı gibi sahip olduğu şekilsiz, kaba beton mimari tarzda yapılan binaların ona özellik kazandıran şapkası yani çatısı bile yok.

Köprülü, Üveys Paşa ve Mesudiye Mahallelerindeki tescilli yapılar belediye başkanının ilgisine muhtaç….

Efeler’in tarihi ve kültürel hazinesi Farabi Sokaktaki hanlar, hamamlar da öyle…

Ancak kiralanmaya değil restore edilmeye muhtaç…

Güvenlik deseniz diğer ölçütlerden daha iyi değil…

Güvenilir iller sıralamasında Aydın’ın yeri 69. sıra…

Ticari merkez hiç değil…

Kültür kenti desen bir kültür zengini olan Efeler ilgisizlikten, programsızlıktan adeta bir kültür fakiri…

Bu gün bir Eskişehir’de 20’nin üzerinde Gaziantep’te onunkine yakın müze olmasına karşılık bir yeryüzü müzesi konumundaki Efeler bir tane müzeye sahiptir.

Tarihi yapılarının da birer harabeden farksız olması yaşadığımız bu kenti kültürel kimlikten yoksun bir kent yapıyor.

Ne kalıyor geriye Efeler’e marka kent dedirtecek?

Yok değil var ama hepsi olumsuz…

Mesela trafik sorunu…

Mesela sosyalleşme alanları kıtlığı…

Mesela standart dışı pazaryerleri…

Mesela araba park yeri…

Mesela jeotermal kaynaklı çürük yumurta kokusu…

Mesela kanalizasyondan kaynaklı pis koku…

Fatih Atay panoları marka şehir reklamlarıyla süslerken ironi yaparak bunları mı, ima etmek istedi, merak ediyor insan.

Olumsuz gerçekler karşısında siz olsanız aynı şeyi düşünmez misiniz?

***

Kıssadan hisse kabilinden aklıma geldi, anlatayım.

Belki günümüz siyasetini anlama ve anlamlandırmaya daha iyi ışık tutar.

Eskiden meslekler arasında cambazlık da vardı.

Kasabada boş bir alana iki direk arasına halat bir tel çekilir, izlenmesi sinema gibi paralı olduğu için cambazhane denilen bu mekânın çevresi bir örtüyle kapatılırdı.

Cambaz tel üzerinde izleyicide heyecan yaratacak oyunlar yapar, pür dikkat kesilen seyirciye karşı yaptığı düşme şakasıyla korkudan yürekleri hoplatırdı.

Rivayete göre böyle bir cambazhanede bir yankesici programın en heyecanlı yerinde milletin parasını, cüzdanını yürütmeyi kafasına koyar.

Ve başlar milleti soymaya…

Üzerlerinde bir el dolaştığının farkına varanlara da eliyle sus işareti yaparak “cambaza bakmalarını” salık verir.

Böyle huşu içinde cambazın numaralarını seyre dalan hiç kimse ilk anda soyulduğunun farkına varamaz.

Ne sonra anladıklarında ise iş işten geçmiştir.

Kıssa bu…

Hisse çıkarmak sizlere kalmış.

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE! Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!