'Bizim aramızdaki uyum Dünya ile Güneş arasında yok', 'Tencere ve kapak denilince akıllara biz geliriz' deyip de 2 ay sonra birbirlerini Facebook arkadaşlığından dahi çıkartan 'örnek çiftler'e tanık olmuşsunuzdur. Bir ilişkiyi ayakta tutmak ve masal boyutuna taşımak için artık sözler tek başına bir şey ifade etmiyor. Harekete geçmek, aşkı birbirine bakan iki çift göz olmaktan çıkartıp o gözlerle dünyaya bakmak, hayatı daha yakından keşfetmek gerekiyor... Dünyayı gezip görmek artık bu kadar kolayken siz hala ilişkinizi canlandırmak için daha önce denenmiş ve başarısız olmuş farklı metotlar deniyorsanız, seyahatin ilişki üzerindeki inanılmaz etkisinden henüz haberiniz yok demektir.

Gittikçe monotonlaşan diyaloglar...

Ah o ilk günler yok mu... Platonlar’ın, Nietzche’lerin, Woody Allen sinemasının, George Orwell’ın edebiyata getirdiklerinin ortamlarda cirit attığı o günler... Gün geldi hepsi düğünde takılan altınlar gibi tek tek tükendi, bitti. Yerini günlük hayatın ofis ve metrobüs anıları almaya başladı. 

’Bugün sarıyı çizgiyi iki defa geçtim biliyor musun? Eğer sana söylemeseydim kendimi suçlu hissedecektim...’

’Çılgınsın sen aşkım... Bu seferlik affediyorum. Lütfen bundan sonra böyle bir şey yapma’

Ve nihayetinde... Derin sessizlikler... Bir sanat filminin sıradan bir sahnesi gibi uzun uzun bakışmalar, yarım saatte bir edilen ufak cümlecikler...

Neydi ilişkinizi bu noktaya getiren? Nerede yanlış yapmıştınız? 

Cevap çok basit aslında... Aynı mekanlar, aynı insanlar, aynı sözler, aynı duygular arasında sıkışıp kaldınız. Oysa ki, fırsatını bulduğunuz her an alıp başınızı bir yerlere gitseydiniz, orada ömürlük anılar biriktirseydiniz, hayatınıza yepyeni mekanlar, yepyeni insanlar, yepyeni maceralar katsaydınız bugün böyle mi olurdu?

Bir ilişkide seyahat etmek, yeni deneyimler kazanmak, bir çiçeğe su vermek kadar ya da bir mutfak robotuna çalışması için elektrik vermek kadar doğal bir şey. O halde önünüzde bu kadar fırsat varken neden hala oturuyorsunuz?

Evdeki koltukla bütünleşme evresi...

’Şekerim Gökhan’la ben tam bir ev insanıyız... Bütün gün evde oturalım birimiz de çıkıp ’ay çok sıkıldım’ demez. Açıyoruz filmimizi, dizimizi saatlerce seyrediyoruz, nasıl keyifli anlatamam...’

Yukarıda geçen cümlenin belli bir kullanım ömrü var... Bu cümleleri eğer ilişkinizin 6. ayında da kullanıyorsanız ya kendinizi kandırıyorsunuz, ya da karşınızdakini...

Siz o çok sevdiğiniz dizinin 12. sezonunun 23. bölümünü seyrederken, en yakın arkadaşlarınızın sosyal medyada paylaştığı ’sıradaki durağımız Berlin’ başlıklı fotoğraf size ne hissettiriyor hiç düşündünüz mü?

Aslında o ’aşkitomla ev keyfi’ mesajlarının bir yerden sonra tembellik ve fazladan kilolara doğru açılan bir yelken anlamına geldiğini ne zaman fark edeceksiniz?

Arkadaşlarınızla buluştuğunuzda ’masadaki sürekli başkalarının seyahat anılarını dinleyen çift’ rolünden ne zaman vazgeçeceksiniz?

Sizce de artık yola çıkmanın ve hayatın bir parçası olmanın zamanı gelmedi mi?

Her şeye para var, seyahate gelince yok...

İleri seviye ilişkilerde daha sık rastladığımız ’tüm birikimimizi mobilyalarımız için harcayalım’ dönemi geldi çattı... ’Nohut oda, bakla sofa’ yılları çabuk bitti değil mi? Şimdi gelsin berjerler, bronz kapaklı dolaplar, varaklı koltuklar, gitsin dekoratif kırlentler, gümüş takımlar, porselen vazolar... Artık siz üç kişisiniz: Siz, sevgiliniz ve orta sehpanız... Mobilyalarınız eskidikçe ilişkinizin de eskidiğini düşünüyor, onları yenileyerek ilişkinizi de tazeleyebileceğinize inanıyorsunuz. Bunu bir defa denemenizde bir sakınca yok. Belki de tay tüyünden yapılmış bir koltuk takımı size iyi gelecektir kim bilir? Ancak bunu düzenli bir şekilde yapmaya devam ederseniz bu işin sonu, ilişkinin yıl dönümlerinde birbirinize katalog hediye etmeye kadar gidebilir...

Peki eviniz için bu kadar parayı gözünüzü kırpmadan harcarken iş beraber bir tatile çıkmaya, bir nefes alıp birbirinizi yeniden keşfetmeye geldiğinde neden hep kaçamak davranıyorsunuz? Oysa ki güzel bir tatilin sizi birbirinize bir televizyon ünitesinden daha fazla yakınlaştıracağı ve aynı zamanda sizi daha az masrafa sokacağı bu kadar açıkken, neden kendinize bu iyiliği yapmıyorsunuz?

Aforizmalar sarmış dört bir yanımı...

Kitaplarda okuyup fosforlu kalemlerle altını çizdiğimiz, filmlerden öğrenip renkli defterlere anında kaydettiğimiz o sözler yok mu... ’Hayat aldığınız nefeslerin sayısı değil nefesinizi kesen anların toplamıdır’ diye gururla sosyal medyada paylaştığımız o heybetli sözler... Bir gün olsun o ünlü aforizmaları, o anlamlı sözleri hayatımıza gerçirmek için somut bir adım atmayı hiç denediniz mi? ’Bu yıl sırt çantamızı takıp kendimizi yollara vuralım’ ile başlayan, ’Kuzenler bu yaz bize geliyormuş, gideyim de nevresimleri değiştireyim’ ile biten o hayaller sizi yeterince yıpratmadı mı?

Eğer an’ı yaşayan o ayrıcalıklı insanlardan biri olmak istiyorsanız, ’başlamak bitirmenin yarısıdır’ sözünü de hayat felsefesi edinmeniz gerekiyor. Bahanelerinizi aklınızdan kovmak ve sizi engellediğini düşündüğünüz tüm duvarlarınızı yıkmak için hala şansınız var. Şimdi sevdiğiniz insanla el ele verip en güzel aforizmaları hayatın içinde aramanın tam sırası değil mi?

Her meyve dalında, her ilişki seyahatte büyür...

Bir akşam Çin restoranında Çin yemeği, ertesi akşam İtalyan restoranında İtalyan yemeği yiyin... Sonra bir barda Bordeaux şarabı içip, Polonezköyde tatlı olarak Polonya pastası yiyin... Evinizin duvarına da devasa boyutta Eyfel Kulesi tablosu alıp asın. Zaten Brugge’ün de filmini yapmışlar. Ne gerek var o kadar yol gitmeye... Alışverişinizi de Japon pazarından yaparsınız...

Evet, imitasyon dünya turunu tamamladınız, tebrik ederiz... Eğer görmediğiniz başka bir ülke kalmışsa televizyonlardaki ’geziyorum, tozuyorum’ temalı programları seyrederek o açığınızı da kapatabilirsiniz... Böylece ortamlarda artık siz de sohbete dahil olabilir, hatta Meksika mutfağından yemek tarifleri bile verebilirsiniz...

Eğer böyle bir imite hayat size çok sıkıcı geldiyse, o zaman yapmanız gerekeni artık biliyorsunuz! Kendinize haritadan bir yer seçin, uçak biletinizi alın, sırt çantanızı takın ve yola çıkın! Bunun sandığınızdan çok daha kolay ve çok daha ucuz olduğunu yola çıktığınız gün tecrübe edeceksiniz...