Çağımızın en ilgi ve izleyici çeken futbolda çalıştırıcılar, oyuncular, yenilgilerine ve gol atamamalarına ülkemizde bir günah keçisi buldular.

Hakemler…

Her maçtan sonra penaltılarının verilmediğini, rakip oyuncuların hangi hatalarının görmezden gelindiğini çalıştırıcılardan ve her iki takım oyuncularından duymak adet haline geldi.

Artık bunlar ürettikleri mazeretlerle yorumculara da söyleyecek pek bir şey bırakmıyor.

Bu işe kafa yorması gerekirken suyun akışına kürek çekmeyi yeğleyen kulüp başkanlarının da bu kervana katılması ülkemizde futbol kalitesini daha da düşürüyor.

Bu hastalık politikaya da sıçradı.

Baktılar, gördüler piyasası var, hizmet üretemeyen siyasetçiler de çareyi aynı yola başvurmada buldular.

Hatta bazıları işi daha da ileriye götürerek çözüm üretme yerine mazeret üretmeyi ilke haline getirdi.

Geçtiğiz hafta(16 Mart) Aydın’ı ziyaretinde Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu’nu kastederek:

“Söz verdiği Didim Beşparmak ve Söke Sarıçay Barajlarını yapamayacaksan bize “Biz yapamayacağız Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızdan rica ediyoruz, hükümet yapsın” desin, biz yapalım” demiş.

Karşılığında Büyükşehir cephesinden de “Barajların yapımı ile ilgili bakanlığınıza bağlı DSİ ile yaptığımız protokol masanızda sizin imzanızı bekliyor,” yanıtı gelmiş.

Biz kimin ne dediği, nasıl dediği, sonuçta kim haklı, haksız konusu üzerinde durmayacağız.

Onun yerine baraj yapımının birinci derecede sorumlusu BŞB cephesinin niyetinin üzüm mü yemek yoksa bağcı mı dövmek, olduğuna açıklık getirmeye çalışacağız.

Mecelle’de bir hüküm vardır: Usul esasa tegaddüm eder.

Yani önce gelen usule (yol, yordam) uyulmazsa sonra gelen esasa (amaca) ulaşmak imkânsız hale gelir.

Bu kural her ne kadar hukukla ilgili olsa da gerek insanın insanla gerekse sıfatı ister yönetici ister birey olsun insanın devletle olan ilişkilerinin bütününe şamil bir hükümdür.

Baraj konusu üzerinden giderek ilkönce devlette bir işin oluş tarzı yani usulü nedir, aslolan iş nasıl gerçekleşir ona bakalım.

Bir defa bilmemiz gereken genel kural baraj, havaalanı, liman gibi maliyetli yatırımları BŞB yapamıyorsa sorunun çözüm yeri Valilik ya da DSİ Bölge Müdürlüğü değildir.

Yani asıl amaca çözüm getirecek parayı bulacak, işi yaptıracak patron Ankara’dır, bakanlıktır.

O nedenle hizmet ehli için Ankara ile iyi geçinmekten başka çıkar yol yoktur.

O bakımdan hizmet almayı düşünenlere düşen görev bunun altyapısını hazırlamaktır.

Yapılacak ilk iş özel çaba harcayarak “söz konusu hizmetse el öpmekle dudak aşınmaz” prensibinden hareketle Bakan’la ya da ilgili bürokratlarla iyi geçinmek, projeleri karşılıklı diyalogla yatırım programına alınmasını sağlamaktır.

Yalnız başkan muhalefettense birinci şart olayı kendi lehine seçim malzemesi yapmamaktır. Ancak o güveni karşıya verebilirse göreceği yakınlık devamlılık arz eder, projelerine destek devam eder.

Yoksa protokol yapmak, yazı yazmak işin teferruat kısmıdır.

İktidara ait belediyeleri saymıyorum.

Muhalefetten merkezi hükümetle iş birliği ile yatırımlarını hayata geçiren başkanlara ilk örnek İzmir’de Aziz Kocaoğlu’dur.

Manisa Gördes Barajından içme suyu temini başta birçok soruna Başbakan ve aynı zamanda İzmir milletvekili, hem de 2014’de Aziz Kocaoğlu’nun rakibi Binali Yıldırım’la çare bulmuştur ve diğer sorunlara bulmaya da devam ediyor.

İkinci örnek de yine muhalefetten Manisa MHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün’dür.

O da Manisa’nın sorunları söz konusu olunca herkesle iş birliği yapmaktan çekinmeyen başkanlardan.

Onun yeri geldiğinde siyaseti ikinci plana alan ilişkilerini Manisa’yı ziyaretlerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşılıksız bırakmamış onu makamında ziyaret etmiştir.

Üçüncü örnek bizden, Nazilli Belediye Başkanı MHP’li Haluk Alıcık’tır.

Sayın Alıcık, Büyükşehirden alamadığı hizmeti Orman ve Su İşleri Bakanlığından almasını bilmiş Karacasu Barajı’ndan Nazilli’ye su temini projesi ve İsabeyli Gölet sorununu bu yolla çözmüştür.

Ayrıca Nazilli’deki Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu’nun fakülteye dönüşmesi, Dallıca ve Dereköy Çayları Yatak Islahı Projeleri, Gençlik Hizmetleri ve Spor Bakanlığı’ndan sağlanan ödeneklerle Nazilli Spor Alt yapı tesislerinin yenilenmesi projeleri Haluk Alıcık’ın sempatik ikmal yoluyla gerçekleştirdiği yatırımlardır.

Eğer maksat üzüm yemekse partisi fark etmez başkanın ya da bir devlet bürokratının sorununa Ankara’dan yardım almasının usulü budur.

Yoksa kimse size karakaşınıza, kara gözünüze ne para verir ne de projelerinize destek olur. Doğrudur, yanlıştır ama realite budur.

Hele bir de Ankara’ya gitmeye üşenir ya da tenezzül etmezseniz, bakan geldiğinde karşılamazsanız, bakanı işin ikinci, üçüncü derecede sorumlusu bürokratın muhatabı yerine koyarsanız kısaca usulü yerine getirmezseniz aslolanı gerçekleştiremezsiniz yani hiçbir meseleyi çözemezsiniz.

2014’deki vaatlerin neredeyse tamamına yakınını yerine getirilememesinin en önemli nedeni kurumsal kibirle işbirliği gereken konularda usulüne uygun davranılmamasıdır.

Birçok alanda çivi bile çakılmamakla Aydın kaybetmiş,on yıl yerinde saymakla kocaman bir köye dönmüştür.

Diyeceğim o ki, kibre, egoizme, kasabalılığa bizim kuşağı geçiyorum çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği kurban edilmiştir.

En beteri de bu…