Türkçe dilimizde çok güzel sözler var. Her olay için, her durum için söylenmiş bu sözler günümüzde de geçerliliğini koruyor. Çoğunluğu adeta "Cuk" yerine oturan bu sözlerden birisi de "Abesle iştigal etmek" sözüdür. Abesle uğraşmak, olarakta kullanılan söz, ipe sapa gelmez şeylerle zaman harcamak anlamında söyleniyor.

Bir başka söz ise "Boş gezenin boş kalfası." Yapacak işi gücü olmayıp sağda solda zaman harcayan insanlara atfen söylenmiştir. Boş gezenin boş kalfası her türlü sebepten boş boş gezebilir.

Boş gezenin boş kalfası demişken bir dönem televizyonda beğeni ile izlenen "Boş gezenin kalfası" dizisi aklımıza geldi. Ferhan Şensoy ve aramızdan yeni ayrılan tiyatro sanatçısı Rasim Öztekin'in rol oynadığı dizide boş boş gezen bir kişi ve kalfası konu ediliyordu.

Boş gezenin kalfası her işi bilir, bu kişiler hiçbir akademik kariyeri olmadığı halde inşaat gördüğünde mühendis, hasta birini görünce doktor, adli bir olay gördüğünde ise duruma göre hakim veya avukat kılığına girerler. Ülkemizin komik gerçeği olarak bu tip kişileri çevremizde sıkça görürüz.

Ayrıca boş işlerle uğraşıp gıybet için yaşayanlar vardır. Yapacak birşey bulamamak, eğlence aramak ya da sadece dolduruş olsun diye gıybet yaparlar. Bunların boş işlerinin hiçbir hayra geçtiği yoktur. Aslında bu insanlar çevrelerine eğlence verebilir ama boş yere harcanan zamanlardır.

Bazen farkında olmadan da gerçekleştirilebilen lüzumsuz eylemler vardır. Bilerek ve isteyerek yapıldığı anlar da vardır. ancak en kötüsü, uğraşılan işin boş olduğunu fark edemeyenlerdir.

Boş işlerle uğraşan, gıybetler kalkıp gıybetle yaşayan insanlar çevremizi sarmış durumdalar. Kimisi yönetici olmuş, kimisi, belediye başkanı, kimisi dernek başkanı, kimisi bürokrat, kimisi muhtar, ama gerçek olan bu kişiler tarafından kuşatılmışız.

Sıkça dile getirdiğimiz gibi Aydın ilimiz son yıllarda birçok yönden geriye doğru gidiyor. Halkın ve kentin ekonomik ve sosyal yapısı bu durumdan olumsuz etkileniyor. Çevre illerdeki gelişmeleri görünce sadece derin bir iç çekebiliyoruz. Bu konuda sorumluluğu bulunan yöneticiler durumu gördüğü halde topu taca atıyorlar. Birlik olması gereken kişilerle asla bir araya gelmeyip sinerji oluşturmuyorlar. Sadece laf üreterek boş işlerle uğraşıyorlar. Her alanda dinazor olarak adlandırılan bu kişilerden kurtulmak ise neredeyse olanaksız görünse de öyle değil.

Bu yöneticileri harekete geçirecek olan demokratik kitle örgütleri ise yöneticilerin tavırlarına göz yumup ses çıkarmıyor. İlimizde binden fazla dernek var. Odalar, borsalar ve esnaf örgütlerini de hesaba katarsak çok önemli bir güç oluşturuyorlar ama bunların çoğu abesle iştigalden öteye gidemiyor.

Bu kitle örgütlerinin çoğunun başında bulunan kişilerinin tek derdi koltuk. Koltuk onların elinde kalsın diye kırk takla atan başkanlar var. Gıybet, iç çekişmeler, kıskançlık ve haset bu kişilerin içine işlemiş. Gözlerini hırs bürümüş bu kişilerin etiketi, konumu, makamı ne olursa olsun fark etmiyor. Bu davranış ve tutumlardan dolayı kaybeden ise hep Aydın halkı oluyor. Üstelik bu durumdan da çok küçük bir grup dışında kimse rahatsızlık hissetmiyor.

İçimizde bazıları boş işlerle uğraşırken çevredekilerinin ne dedikleri umurlarında olmayanlar var; onlara kocaman bir alkış gönderdikten sonra noktayı koyalım. Artık ne diyelim; "Herkes hak ettiği şekilde yönetilir ve yaşar."

“Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.” (Nisa 148)