Sabancı ailesinin kızı Sadıka Sabancı ve eğlence dünyasının ünlü
ismi Cenk Eren evleniyor....

Sabancı ailesinin kızı Sadıka Sabancı ve eğlence dünyasının ünlü
ismi Cenk Eren nasıl tanıştıklarını, nasıl flörte başladıklarını,
aşklarını ve ne zaman evleneceklerini anlattı.

Cenk Eren, bu ilişki için "şimdi hayatımda ilk kez birini seviyorum,
lütfen bana müsaade etsinler söylenenler şehir efsanesi ilk kez
evleniyorum kendi çocuğumu sevmek isterim," diyor. Sadıka Sabancı
ise "Ona yemek yapıyorum, şahane vakit geçiriyorum. Bu devirde böyle
erkek yok. Ona 'paşam' diyorum. Evlenmek için çocuklarımın gelmesini
bekliyoruz, yılbaşından sonra..." diyor...


Cenk Eren: Hiçbir kadınla ilişkim basına yansımadığı için bir takım
iddialar ortaya atıyorlar. Pişmanlığım yok, ilk kez seviyorum...
Sadıka Sabancı: Cenk doğduğu günden itibaren bütün hayatını oturup
anlattı. Beni öyle sahipleniyor ki kanişi gibi hissediyorum..

- İlk nerede tanıştınız?

Cenk Eren: Bir mücevhercide alışveriş yaparken karşılaştık ilk kez.
Hatta Nükhet ile (Duru) beraber Rumelihisarı konserimiz vardı,
Sadıka'yı da davet etmiştim.

- Niye davet ettiniz durup dururken?

C.E: Orada ortak bir arkadaşımız tanıştırdı. Konseri sordu, ben de
ikisine birden "Arzu ederseniz buyurun," dedim.
Sadıka Sabancı: Hemen 'geliriz' dedim ben de, on kişi!
C.E: Bir hafta sonra konserde karşılaştık, sonra da bir daha
görmedim Sadıka'yı. Ta ki geçen kışa kadar... Yine bir arkadaşımızın
restoranında karşılaştık. Sadıka bir hafta sonra bana aşure
gönderdi! (gülüyor)

- Ne alaka?

S.S: Aşure ayı gelince aşure yaptırırım ben! Programdan çıkıp gelmiş
üzerinde inanılmaz şık bir kaban, inanılmaz şık botlar, biz de
hanımlar oturuyoruz: "Aaa, botlar yıkılıyor," dedim. Aşure muhabbeti
başladı, oradan döndü dedi ki "Ne aşuresi?" Ben de "Bizim evde çok
güzel aşure yapılır, size de göndereyim" dedim. Yolladım ama sonra
hiç görüşmedik yaz başına kadar.

- Böyle dost ortamlarında karşılaşmanız ne kadar sürdü?

S.S: Haziranda aradım ben Cenk'i. Kız kardeşim Emine yeni evine
taşınmış, bir davet verecekler ve Cenk'in sahne almasını istiyorlar.
Kabul etti, kız kardeşimin evine gittik, tekneyle dönerken de "Gel
sana Arnavutköy'de rakı-balık ısmarlayayım," dedi. Hatırladın mı?

C.E: Tabii ki hatırlıyorum.
S.S: Yalan söyleme Cenk! (gülüyorlar) Benimse arkadaşlarıma sözüm
var...
C.E: Ekti o gün beni! Sonra Bodrum'da çalışmaya başladım.
Telefonlaştık, "Ben de Bodrum'a gidiyorum," dedi bir gün, 'birlikte
gidelim,' dedik. O da çok komikti tabii...

- Neden?

C.E: Sadıka genelde kendi şirketleri Pegasus'la uçuyor. Fakat
Atatürk Havalimanı bana daha yakın, o da benimle geldi. X-ray'dan
bir şeyler geçiriyor dedim ki "Bunlar ne?" Dondurulmuş mantı!
S.S: Kayseri mantısı ve içli köfte! Çünkü arkadaşlarımın evinde
yemek vereceğim.

Cenk de hiç hoşlanmadı durumdan tabii, böyle domestik şeyleri pek
sevmiyor. Neyse, baktım ne bilet alıyoruz, ne kuyruğa giriyoruz, ne
bir şey, tık tık geçiyoruz...
C.E: Yanlış anlaşılacak şimdi! Benim asistanlarım önceden organize
etmiş her şeyi, biniş kartlarımızı almışlardı çünkü.
S.S: Ben bunu makaraya vurdum tabii "Vaay nasıl işmiş bu falan,"
diyorum. O bana sürekli "Kimliğini çantaya koy kaybedeceksin,
biletini kaldır," falan diyor.

- Ve birinin sizi sahiplenmesi ve düşünmesi hoşunuza mı gidiyor o
an?
S.S: Evet çok!
C.E: O arada şey başladı... Sanki ben de birisiyle ilgilenmek
istiyormuşum artık, o devrem, o yaşım gelmiş gibi, hoşuma gitmeye
başladı. Sonra Bodrum'da bir akşam programdan sonra geç vakit bir
yere gittik. Bunu Sadıka ilk defa duyacak... Ship a Hoy'un
oralardayız, Sadıka'nın elini tutup belinden sarıldım insanların
arasından geçirmek için. O an bir-iki tane bakış gördüm, çok hoşuma
gitti.

- Neydi hoşunuza giden?

C.E: O bakışlarda güzel bir şey gördüm, bize güzel bakıyorlardı.
Ondan etkilendim.
Sonra telefonlar başladı, mesajlar başladı.
Sadıka'nın bir önceki evinde verdiği davette yine sahneye
çıkacaktım, "Orada herkese söylemek istiyorum!" dedim, "Hayır" dedi.
S.S: Neden 'hayır' dedim anlatayım. O ara Cenk'in albüm çalışmaları
başlamış. "Şu anda bunu söylersen insanlar bunu reklam sanır,"
dedim. Bu ince bir nokta bence...
C.E: Bence babasından korktu. (gülüyor) Ben söylemedim ama ertesi
gün herkes telefon açıp tebrik etmeye başladı bizi.

- Nasıl anladılar peki?

C.E: Güzel gözlerine bakarak güzel şarkı söyledim çünkü!
S.S: Hayır, öyle bir hareket yaptı ki kim olsa anlardı.

- Merak ettim ne yaptığını!

S.S: Dansa kaldırdı beni, dans bitince de alnımdan öptü! Çok özel
bir şey bu. İnsanlar da anlamış haliyle. O an gelip bize bir şey
söylemediler ama arkadan dedikodu yaptılar tabii ki. Bizde böyle bir
şey var, insanlar gelip tebrik edeceklerine ya da 'ne hoş, ne güzel
bir şey yakalamışsınız, Allah mutlu etsin' diyeceklerine konuşup
dururlar.

- Neler geldi kulağınıza?

C.E: Bugüne kadar basına yansıyan bir ilişkim olmadığı için
inanmadılar. Dedik ki zor bir şey yaşayacağız belli, çünkü ilkti
sanırım bu Türkiye'de. Ben bir şarkıcıyım, diğer tarafta ünlü bir
işadamının, ailenin kızı var. Oturduk ve birbirimize söz verdik,
üstesinden geleceğimize dair.... (Şirin Sever/ SABAH)