Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDİM) Müdürü Dr. Doğan Kalafat, Pasifik levhasında meydana gelen depremlerin, Türkiye'dekilere göre çok daha büyük olduğunu belirterek, ''Bizde böyle bir deprem olması riski yok denecek kadar az. Ama yine 8'e varan depremler bizim ülkemizde de oluyor'' dedi.

BÜ Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Nurcan Meral Özel ile UDİM Müdürü Dr. Doğan Kalafat, Rasathane'de yaptıkları bir toplantıyla basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Depreme ilişkin bilgiler veren Özel, depremin denizde gerçekleşmesinin çok büyük bir şans olduğunu, karada meydana gelmesi halinde büyük hasara neden olabileceğini kaydederek, tsunaminin ve 2 büyük yangının da hasarlar oluşturacağını ifade etti.

Türkiye'nin ''Alp Himaleya deprem kuşağı''nda bulunduğunu, Japonyadaki deprem türleri ve deprem mekanizmalarının Türkiye'den farklı olduğunu belirten Özel, ''Ancak dünya da bir bütün biliyorsunuz. Levha hareketleri birbirlerini etkiliyor olabilirler'' dedi.

Doğan Kalafat da şunları söyledi:

''Bu tür depremler, çok sık olan depremler değil. Yani Sumatra'dan sonra olan en büyük depremlerden bir tanesi. Bunlar birkaç yılda bir olabilecek deprem değil. Dolayısıyla bu, hakikaten bizim için ilgi çekici bir deprem oldu. Buradaki daha büyük bir levha olduğu için, özellikle bu Pasifik levhasında olan depremler büyüklük açısından bizdekilere göre çok daha büyük. Yani bir 17 Ağustos'la kıyaslarsak belki 35 katı 40 katı. Dolayısıyla bizde böyle bir deprem olması riski yok denecek kadar az. Ama yine 8'e varan depremler bizim ülkemizde de oluyor.''

Deprem sonrasında hızlı müdahalenin önemine dikkati çeken Kalafat, ''Can kaybı en az seviyede. Her depremde, dünyanın en büyük teknolojisini de kullansanız, dünyanın en zengin ülkesi de olsanız hasar olabilir. Önemli olan can kayıplarını en aza indirebilmektir. Japon toplumu, buna başarılı bir örnek verdi. Bunun dışında tsunaminin özellikle binalarda ve dar körfezlerde etkisi çok fazla oluyor. Buna ilişkin Pasifik'teki uyarı merkezi alarm vermiş durumda'' diye konuştu.

-KANDİLLİ RASATHANESİNİN TUSUNAMİ UYARI MERKEZİ KONUSUNDAKİ ÇALIŞMALARI

Türkiye'deki tsunami riskine ilişkin bir soru üzerine de Özel, şunları kaydetti:

''Türkiye kıyılarında son 3 bin yılda meydana gelmiş 90 tane yıkıcı tsunami var. Tarihsel tsunamiler var elimizde. Ancak Kocaeli'nde de toprak kayması sonucunda deniz dalgalarının 5-6 metreye kadar yükseldiği biliniyor. Bunlarda, Marmara Denizi'nin iç ve küçük bir deniz olması itibariyle burada alarm zamanımızın çok az olmasından dolayı da hasar miktarı oldukça büyük olacak. Ancak bu Pasifik denizinde meydana gelmiş bir depremin tsunami alarmıyla Türkiye kıyılarında meydana gelmiş bir depremin tsunami alarmı tabii ki farklı olacak. Tsunami uyarı merkezi olarak da Kandilli Rasathanesi son bir iki yıldır çalışıyor. Yakında bu merkezimizi size tanıtacağız. Dünya ile bağlantılı olarak Kuzey Doğu Akdeniz ve Doğu Akdeniz ülkelerinde denizlerde herhangi bir depremde meydana gelecek tsunaminin erken uyarısını da vermek için Kandilli Rasathanesi görevlendirildi. Ancak Japonya'da meydana gelmiş, denizde meydana gelmiş depremin, Türkiye'de meydana gelebilecek bir depremle mukayese edilmesi çok doğru değil. Hiçbir bakımdan biz Japonya ile benzerlik göstermiyoruz.''

Kalafat da aynı konuya ilişkin olarak özetle şunları söyledi:

''Şunu net bilelim: Marmara'da böyle bir deprem olma olasılığı riski sıfır. Büyük tsunamiler, deniz tabanındaki büyük kırılmalar sonucu oluşur. Mesala Sumatra'daki kırılma alanı büyük bir alandır. Dolayısıyla fizik olarak böyle bir şeyin bizde Türkiye'nin herhangi bir yerinde olabilmesi mümkün değil. İkincisi; büyük tsunami oluşabilmesi için çok büyük su dalgası, çok büyük su kütlesi, derinlik ve aynı zamanda mesafe gerekiyor. Marmara'ya baktığımızda boyu 150 kilometre, eni 80 kilometre. Halbuki biz diyoruz ki tsunami dalgası kırılmadan sonra aynı kartopu gibi büyüyerek saatlerce gidebiliyor.''

A.A.