Anadolu Coğrafyası hakkında:”Altından sel, üstünden yel geçen bir köprüdür, halkı da bu köprü üzerine kurulu çadırda yaşama mücadelesi verenlerdir”, tanımı yapılır.

Bu tür altından sel, üstünden yel geçen zorlu bir yurtta ikamet ediyorsanız ilk yapacağınız, olası tehlikelere karşı her daim uyanık ve hazırlıklı olmaktır.

Yoksa nasıl ki, nöbetteki bir askerin anlık gafletinin bedelini millet öderse, her hangi bir yöneticinin neden olacağı bir ihmalin maddi, manevi faturası da birinciden farksız olur.

O bedeli de kanaatimce peşimizi bırakmayan iki felaket ödetmeye yetti de arttı.

Birincisi Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde bulunan ormanların büyük bir kesimi yöneticilerin ihmalleri sayesinde geniş bir alana yayılan yangında yok oldu.

Neredeyse bir hafta süren yangınlarda:

Öngörüsüzlük vardı,

Tecrübesizlik vardı,

Bilgisizlik vardı,

Plansızlık, programsızlık vardı,

Her şeyden önemlisi de koordinasyon eksikliği vardı.

İkinci olarak Batı Karadeniz Bölgesi’nde meydana gelen sel felaketi de can ve mal kaybına yol açtı.

Aynı şekilde yangında olduğu gibi sel felaketinde de:

İhmal vardı,

Rantiyecilik vardı,

Dere yatağına yapı ruhsatı verme basiretsizliği vardı,

Dere içine tomruk istifleme cehaleti vardı,

Öngörüsüzlük vardı,

Nemelazımcılık vardı,

Kısaca tehlike “ben geliyorum” demişti ama anlayana…

Bu mantığın olduğu yerde halkta:

Panik olur,

Telaş olur,

Belirsizlik olur,

Kaos olur.

Sonuç:

Olayı sorgulamak yerine kusuru rakibinin üzerine atmaya çalışan siyasetçiler sayesinde her zaman olduğu gibi  ‘kabahat askıda’ kaldı.

Yani konuyu siyasete malzeme yapmadan tartışamadığımız için olaylarda ihmali ve kusuru olanlar arada kaynadı, gitti.

Yok olan da sadece oksijen fabrikası ağaçlar olmadı onlarla birlikte ormanda yaşayan her tür canlının oluşturduğu çevre dengesi de yok oldu.

Orman içinde hayatını sürdüren insanlar da evini, yurdunu ve geçimini, dirliğini, düzenliğini kaybetti.

Onların bellerini büken de ihmaller ve sorumsuzluklar oldu.

Bakınız mükemmel bir organizasyon nasıl hayat kurtarıyor?

Anlatacağım örnek olay aynı zamanda hem organizasyon hem de insani değerler açısından içinde tarihe geçecek öğeler barındırıyor.

Hatırlarsınız bu yılki Euro 2020 Avrupa Kupası’nda 12 Haziran’da oynanan Danimarka Finlandiya maçında beklenmedik bir hadise yaşanmıştı.

Maçta birinci yarının bitimine yakın Danimarkalı oyuncu Cristian Ericsen kalp krizi geçirmişti.

Bu beklenmedik olay için sanki önceden olacağı kesin biliniyormuş gibi organizasyon komitesi tarafından gerekli cihazlar sahada hazır edilmişti..

Futbolcular hazırlıklıymış gibi telaşa kapılmadan sağlık ekiplerinin sahaya girmesi ile birlikte arkadaşlarının çevresinde yüzleri dışarıya dönük bir çember oluşturdular.

Her iki takımın teknik heyeti ve yedek oyuncuları olan biteni yerlerinden, oyun alanının dışından izlediler.

Takım kaptanı önceden öğretilmiş gibi Cristian Ericsen’in tribünde sakin oturmakta olan eşinin yanına belli aralıklarla giderek yapılanlar hakkında bilgilendirdi.

Hasta oyuncu yine takım arkadaşlarının yaptığı bir koridorda sağlık görevlileri tarafından hastaneye götürülmek üzere ambülânsa taşındı.

Hakem her iki takımın teknik sözcüleri ve kaptanları ile görüşerek hastaneden oyuncunun iyi haberi gelinceye kadar maça ara verdi.

Bu arada tribünleri dolduran Danimarkalı seyirciler gibi Finlandiyalılar da önceden sözleşmiş gibi yerlerini terk etmediler.

Aradan bir buçuk saat geçmişti ki, Ericsen’in hastaneden iyi haberi gelmesi üzerine hakem oyunu tekrar başlattı.

İşte hiçbir ihtimali göz ardı etmeyen, özenle hazırlanmış bir organizasyonla bir oyuncunun hayatının nasıl kurtarıldığına dair yaşanmış bir örnek

Bu maçın ardından oynanan Danimarka-Belçika maçında yaşanan iki olay da insanlık açısından hayli ilgi çekici nitelikte.

1-Cristian Ericsen 10 numaralı formayı taşıdığı için maçın 10.dakikasında Belçikalı oyuncular topu taca atarak hakem başta oyuncular ve bütün stat Ericsen’e 2 dakika alkışla moral desteği vermişlerdi.

2-Danimarka’nın 2-1 kaybettiği maçta Belçika’nın ilk gölünü atan Kevin de Bruyne gol sonrası sevinç gösterisinde bulunmamıştı.

Nedeni hakkında söyledikleri adeta bir insanlık örneğiydi. “Cristian Ericsen’in yaşadıklarından sonra Danimarkalıların önünde sevinmek bana doğru gelmedi.

Onlara saygımdan ötürü sevinemezdim. Bana göre bu ahlaki olmazdı,” dedi.

Sonuç olarak biz ve onlar karşılaştırması her ne kadar canımızı acıtsa da afetlerde bizim yaşadıklarımız meydanda Danimarkalıların maçta bütün dünyaca izlenen sergiledikleri davranış ortada, üzücü de olsa gerçek bu…

Aynı gerçek gerek siyasette gerek kurumlarda gerekse kurumlar arası işbirliğinde de geçerli