Yakın tarihimizde devlet içinde yaşanan siyasi darbeleri veya hesaplaşmaları hesaba katmazsak eğer, 27 Mayıs 1960 darbesi, demokratik siyasi hayatımızda, devlet organının kadrolu memurları olan askeri bürokrasi tarafından, seçilmiş iktidarın alenen darbe ile alaşağı edildiği tarih olarak siyasi tarihimizde kayıt alındığını biliyoruz.

Yapılan darbenin siyasi ayağını CHP oluştururken, devletin diğer organları olan yargıçlar, akademi dünyasının jakoben mensupları, Cumhuriyet tarihimizin semirtip büyüttüğü sermaye ve medya elbirliğiyle bu cinayeti işlemişlerdir.

Darbe tabi ki sadece iç dinamiklerle yapılmamıştır.

Darbenin esas aktörü Amerika’dır.

Kontrol altında tutamadığı Demokrat Parti iktidarı yönetimden alaşağı edilmeliydi ve bunun için elde hazır bulundurulan iç ve dış dinamikler harekete geçirildi.

Üretilen sudan bahanelerle, milletin seçtiği iktidar kanlı bir şekilde yönetimden indirildi.

Uyduruk mahkemelerle yapılan yargılama sonrası, Başbakan A. Adnan MENDERES ve üç bakan idam edildi.

İçişleri Bakanı Nuri Gedik ise intihar süsü verilerek şehit edildi.

Bakmayın şimdi siz yapılan darbeyi lanetle ananlara.

Emin olun ki, fırsat buldukları an benzerini yapmakta tereddüt etmeyecek siyasi münafıklar el ovuşturmaktadırlar.

Ellerini kollarını bağlayan ise, aradıkları fırsatı bulamamalarıdır.

Bulduklarında hiç tereddüt darbe için harekete geçeceklerinden eminim.

Hatta bunun için, dünün mağdurlarıyla bile, iş birliği yapabilirler.

Zira aradan geçen zaman içerisinde siyasetin kimyası yeteri kadar deforme olmuştur.

Dünün mağduru demokratlar bugün, dünün darbe ortaklarıyla işbirliği yapmaktan, siyaseten yan yana durmaktan imtina etmemektedirler.

İki taraftan biri amacından ve siyasi duruş ve hedeflerinden vazgeçmiştir.

Bize göre, siyasi alanlarını, kendilerinden biraz daha İslamcı(!) görünenlere kaptırdığı için demokratlar (!) artık demokrasiden vazgeçerek seçilmiş iktidara karşı pozisyon almaktan beis görmemektedir.

Yaşadığım hayal kırıklıkların verdiği kırgınlıkla, 27 Mayıs kanlı darbesini gerçekleştirenleri kınıyor ve bu darbede mağdur olan düzmece mahkemelerle yargılanarak şehit edilenleri başta Başvekil A. Adnan MENDERES olmak üzere şehitleri rahmetle anıyorum.

***

İlimiz Ramazan ayının bereketine bereket katmasına vesile olacak, bu yıl 2.si yapılan “Kitap Fuarının” verdiği olumlu atmosferle hayatını sürdürüyor.

Fuar boyunca Aydın, önemli düşünce ve edebiyat insanlarını misafir ediyor.

Şair-Yazar Prof. Dr. Nurullah Genç’ten bir gün sonra, Ünlü tarihçimiz İlber Ortaylı Fuarın misafiriydi.

İlber Ortaylı’nın fuar alanına gelişiyle izdiham yaşandı.

Fuar alanı içinde yer alan konferans salonuna girdiğinde nefes almak ve konuşmak mümkün değildi.

Durumdan rahatsız olan hoca, “Bu nasıl bir organizasyondur, belediye niye adam gibi bir fuar alanı yapmaz.

Hangi zamanda yaşıyoruz?

Burası nasıl Büyükşehirdir, böyle olmaz” diyerek adeta “Kralın (kraliçenin) çıplak olduğunu” söyleyiverdi.

Bu sözü duyan fuar alanındakiler, alkışlarla hocaya destek verdiler.

Umarım alması gerekenler verilen mesajı almışlardır.

Aynı sıkıntı pazar günü konuşmacı olarak gelen, Yusuf Kaplan Hoca tarafından, Valilik ve Merkezi Hükümet dahil ederek dile getirildi.

Seçimler zamanında yazmıştım.

Hatırlayın!

Başkan Çerçioğlu üniversite rektörlüğünden projelerini tanıtmak için salon istemiş ve olumlu cevap alamayınca basın aracılığıyla durumdan şikayetçi olmuştu.

Ben de bu köşeden kendisine “On yıldır bu şehri yönetiyorsun, niçin bir konferans salonu yapmadın?” diye sormuştum.

İşte şimdi, fuar sebebiyle ilimize gelen misafirlerimiz bu eksikliği dile getirdi.

Sayın Çerçioğlu!

Aydınlıların istediğini yapmadığın için gelen misafirler eksiği dile getirmeye başladı.

Misafirlerden evin eksiklerini duymak sanırım hiç hoşunuza gitmemiştir.

Bazen böyle olur.

Hiç ummadığınız biri, “Kraliçe çıplak!” diye söyleyiverir.

Sizden ricamızdır;

“Patlıcan, domates ve biber fidesi dağıtmaktan” vakit bulun ve kenti bu ayıptan kurtarın!

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!