31 Mart belediye seçimleri siyasilerin tozu dumana katan vaatleri ile dolu dizgin geliyor. O gün geldiğinde hepimiz en büyük vatandaşlık sorumluluklarımızdan birini yapmak üzere sandığa gideceğiz. Sandığa gitmeden önce adaylardan toprağı,suyu,havayı kısacası yaşadığımız bu güzel ülkenin zenginliklerini korumak ve refah seviyemizi yükseltmek için hangi planları,projeleri hazırladıklarını sormak şart. İşte geçtiğimiz senelerde bu topraklarda kaybettiklerimizle ilgili  hepimizi zora sokan, bir an önce önlem alınmazsa daha da zora sokacak olan olan bazı detaylar ;

*Türkiye’de  son 13 yılda tarım arazileri % 12,1 azaldı. Tarım arazisi en fazla azalan il ise Sinop oldu. Bir başka deyişle 13 yılda 32 milyon 300bin dekar tarım alanı yok oldu.

*Türkiye’de 2000 yılında 92 milyon dekar alanda buğday ekimi yapılırken, 2017 yılında bu alan 77 milyon dekara geriledi. Aynı dönemde 49 milyon ton buğday ithal edildi ve karşılığında 13 milyar dolar ödendi.** 

* Bakanlık verilerine göre, çiftçi sayısında da ciddi bir düşüş var. Çiftçi Kayıt Sistemi'nin uygulanmaya başlandığı 2002 yılından 2017 yılına kadar kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 588 bin 666 kişiden 456 bin 175 kişi azalarak 2 milyon 132 bin kişiye düştü. ** Azalmaya da devam ediyor.

*2018 sonu verileriyle tahıl üretimi bir önceki yıla göre yüzde 4,8'lik azalışla yaklaşık 4 milyon ton düştü. Buğday üretimindeki düşüş yüzde 7'yi, mercimek üretimindeki düşüş ise yüzde 22,5'i buldu.** Hepimizin bildiği gibi milli yemeğimiz dediğimiz kuru fasulyeyi de, dünyaca meşhur Çorum leblebisinin yapıldığı nohutu da artık ithal eder durumdayız.

* JES’lerin olumsuz etkisi nedeniyle JES bölgelerinde üzüm kurutmada problem yaşandı. Üzümde rekolte yüzde 40-45 civarında azaldı. Kalite düştü. Aynı olumsuzluğu Aydın’da incir üreticisi de yaşadı.

* Aşırı sıcaklar ve kuraklık verimi muazzam ölçülerde düşürdü. Türkiye savaş yaşayan Suriye’den zeytinyağı ithal etti, iç piyasada fiyatların düşmesine neden oldu. Öte yandan HES, RES, JES, maden işletmeleri ve çarpık yapılaşma nedeniyle zeytin alanları  tahrip edilmeye devam etti.

* Ormanlarımız konusunda da durum hiç iç açıcı değil. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Türkiye’de özellikle 2013 sonrasında ormanlarda azalma meydana geldiğini söylüyor. Tolunay’ın yaptığı bir araştırmaya göre, 2013 sonrasında ormanlaştırılan alan 221 bin hektar iken, ormansızlaşan alan 226 bin hektar oldu. 15 yılda 4 milyar 39 milyon fidan dikilmiş olabilir ancak ağaç dikmek 50,100 yaşındaki ağaçların oluşturduğu orman ekosistemi ile aynı şey demek değildir. Ormansızlaştırma iklim değişikliği konusunda da önemli bir hızlandırıcı faktördür.                                                                                                                                       *  Göllerimiz ve sulak alanlarımız hızla kuruyor. Dünya’nın Nazar Boncuğu olarak nitelendirilen Meke Gölü, geri dönüşü oldukça zor bir şekilde kurudu. Konuyla alakalı konuşan Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık kaçak kuyulara dikkat çekti. Kaçak kuyuların sayısının bir hayli fazla olduğunu belirten Arık: “Kaynaktan su çekmek için açılan 135 bin kuyudan 100 bini kaçak!”  bilgisini verdi. Ülkemizin en derin göllerinden olan ve yüz binlerce kuşa, endemik türde canlıya ev sahipliği yapan Burdur Gölü de geri dönüşü olmayan yola girdi. Türkiye'de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı yüzde 18 oranında azalarak bin 700 metreküplerden bin 400 metreküplere düştü. Ülkemiz su zengini bir ülke değildir. Belediyelerin bu konuda çok dikkatli ve hassas olmaları gerekir.

*  Bilinçsizce kullanılan sentetik kimyasal tarım ilaçları, mücadele yetersizliği, bilgisizlik ve ilgisizlik ülkemizdeki arı nüfusunu olumsuz etkiliyor. (Geçen sene Aydın’da, Çine’ye ve Karpuzlu yöresinde  tarımsal zehirlenme sonucu ölen milyonlarca arıyı hatırlayalım.) Dünya bal üretiminde Çin’den sonra ikinci konumda olan ülkemizde arıların kaybı sadece bal üretimini olumsuz etkilemiyor. Bitkilerin tozlaşarak çoğalmasını sağlayan arıların azalması,gıda kaynaklarımızın varlığı ve verimi için de tehlike çanlarının çalması demek.

Yazımın başına dönüyorum.

Lütfen oy kullanmaya  bütün bunları sorup,sorgulayarak ve siyasilerin bu konulardaki düşüncelerini,eylem planlarını öğrenerek gidelim.Takım tutar gibi oy verirsek, ülkece küme düşme ihtimalimiz çok yüksek. Giderek artan ve şu anda  81 milyon olan nüfusumuzu  maddi ve manevi refaha ulaştıracak yol, sağlıklı bir çevre, iyi tarım politikaları ve yerli üretimden geçiyor.

Sevgi ve doğayla kalın !

** T.B.M.M.O Ziraat Odası 2018 Buğday Raporu

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!