Abd ve Japonya'da yaşlılara evde bakım için ileri teknolojinin kullanıldığı akıllı evler hayata geçirildi. Evlere yerleştirilen sensörlerle, yaşlıların sağlık riskleri anında tespit edilerek yaşam kalitesi arttırılıyor. 
 
Dünya nüfusunun yaşlanması ve ortalama yaşam süresinin uzaması hükümetleri yeni arayışlara yönlendirdi. Japonya ve ABD'de yönetimlerin desteğiyle yüksek teknolojinin kullanıldığı akıllı evler hayata geçirildi. Akıllı evlere yerleştirilen sensörlerle yaşlıların kalp atış hızı ve motor fonksiyonları uzaktan tespit edilerek sağlık riskleri saptanıyor. 
 
Japon bilim adamları ise yaşlılıkla ilgili en büyük sorunlardan biri olan düşmeye bağlı kırıklar için çözüm ürettiler. İnsan vücuduna monte edilen taşınabilir hava yastığı düşme anında açılarak kırıkları önlüyor. 
 
ABD'de ise aile bireyleriyle görüşen yaşlıların zihin sağlığının daha iyi olduğunun tespit edilmesi üzerine, Skype programıyla kişilerin aileleriyle sürekli iletişim kurması için ücretsiz internet bağlantısı sağlanıyor. 
 
ÜCRETSİZ İNTERNET 
ABD Milli Bilim Kurumu (NSF-National Sience Foundation), ABD Milli Mühendislik Akademisi (NAE), Akdeniz Üniversitesi ve Houston Üniversitesi tarafından desteklenen ve Houston Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Metin Akay başkanlığında Kumluca'ya bağlı Adrasan beldesinde düzenlenen Amerika-Türkiye İleri Çalışma Enstitüsü Küresel Sağlık Teknolojileri Kongresi'ne katılan ABD'li ve Japon bilimadamları, yaşlı sağlığı konusunda yaptıkları çalışmaları AA muhabiriyle paylaştılar. 
 
NSF Biyomedikal Programı Başkanı Prof. Dr. Misha Pavel, dünya nüfusunun hızla yaşlandığını ve sağlık harcamalarının arttığını söyledi. Bunun hükümetlerin sağlık harcamaları için en büyük risk oluşturduğunu ifade eden Pavel, yaşlının sağlık bakımını hasta merkezli yapmanın en iyi çözüm olduğunu belirtti. Yaşlı bakımının hastanelerden çıkarılması gerektiğini dile getiren Pavel, tüm dünyanın sorunu olan bu duruma çözüm üretmek için tüm ülkelerde uygulanabilecek çözümler geliştirmeye çalıştıklarını kaydetti. Pavel, “Sağlık bakımının maliyetini düşürmek için en iyi yapılacak şey teknolojiyi iyi kullanmak” dedi. 
 
Hasta bilgilerinin elektronik kayıt sistemiyle toplamanın gerekliliğine işaret eden Pavel, “NSF Akıllı Sağlık Bakımı Direktörüyüm. ABD'de hükümet anladı ki, sağlık maliyetini düşürmenin yegane yolu, teknolojiyi kullanmak. Bu nedenle ilk kez Obama döneminde ABD ileri adım attı ve bu konuda yaratıcı, risk gözeten yatırımlar yapmaya karar verdi” diye konuştu. 
Pavel, yaşlanmanın tüm dünyanın ortak sorunu olduğunu ve Türkiye'nin de bir süre sonra bu sorunla yüz yüze kalacağını kaydetti. Emekli evlerinin tasarımı konusunda yaşlılara destek verdiklerini ifade eden Pavel, yaşlıların sosyal paylaşım ağlarını kullanmaları için ücretsiz internet bağlantısı sağladıklarını dile getirdi. 
 
ABD'DE AKILLI EVLER VE SKYPE 
Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi Holly Jimison da, yaşlının uzaktan bakımı için yeni bilgisayar yazılımları ve akıllı evler geliştirdiklerini açıkladı. Bilgisayar desteğiyle yaşlıların bakımını evde sağlamak istediklerini ifade eden Jimison, geliştirdikleri yazılımların çok ucuz ve kolayca ulaşılabilir olduğunu ifade etti. 
 
Yaşlıların evlerine, özel hayatlarına saygılı olacak şekilde geliştirilen sensörleri duvarlara yerleştirdiklerini ifade eden Jimison, bu sayede onların kalp ritminiTürkiye’nin en önemli şarap üreticilerinden Kavaklıdere’nin öyküsü şirketin kurucusu Cenap And’ın, ekonomi öğrenimi yaptığı Avusturya’nın başkenti Viyana’dan dönüşüyle başlar. Eğitim gördüğü ülkenin müzik ve şarap kültürüne çok özenen Cenap Bey’in “Neden benim ülkemde de olmasın?” düşüncesiyle kolları sıvaması ve 1929’da Ankara’da yaşayan bir Macar şarap ustasının da devreye girmesiyle Kavaklıdere şaraphanesi kurulur. 
 
Cenap Bey, yeni girişiminden para kazandıkça bunun bir kısmının da bir müzik vakfının kuruluşuna tahsis edilmesine karar verir. İlk eşi Sevda Hanım’ı bir trafik kazasında kaybeden ve kendisi de 1982’de vefat eden Cenap And bürokratik işlemler nedeniyle çok istediği vakfın kuruluşunu göremez. Vakfın kuruluşunu gerçekleştirmek de Cenap Bey’in ikinci eşi Cevza Hanım’a düşer. Cevza Hanım, eşinin isteğini yerine getirir ve kurduğu vakfa “Sevda Cenap And” ismini verir. 
 
‘Restimi gördüler’ 
Eşinin vefatından sonra işin başına geçen Cevza Hanım, Cenap Bey’in iki evliliğinden de çocuğu olmadığı için yardıma kardeşi Mehmet Başman’ı çağırır. 
Bir süre iki kardeşin yönettiği Kavaklıdere’de ikinci nesil devreye 1980’li yıllarda girer. Halen Kavaklıdere Şarapları’nda yönetim kurulu murahhas azası olan Ali Başman 1984’te şirketin İstanbul Kasımpaşa’daki deposunun muhasebesinde asgari ücretle işe başlar. Üniversite yıllarında ‘gidip gelip takip ettiği aile işi’ artık resmi işi olmuştur. Ailenin “yüzmeyi öğrenmesi” için arkasından suya ittikleri Ali Başman o günleri “Beni depoda korkunç bir ekibin içine bırakıverdiler. Yani kurt satıcılar ve bir genç çocuk” sözleriyle anlatıyor. Prim sisteminde, kârlılıkta, satışta, organizasyondaki problemleri gençliğin verdiği heyecan ve ataklıkla çözmeye çalışan Ali Başman’a çalışanlardan direniş gelir. 
 
“Çalışanlar bana rest çekiyor. Genciz ya resti de görüyoruz” diyen Başman olanları şöyle anlatıyor: 
 
“Çalışanlara diyorum ki sistem değişecek. Onlar hayır diyor, ben olacak diyorum. Gideriz diyorlar. Gider misiniz diyorum, bir bakıyorum gidiyorlar. En büyük rakibimiz Doluca’ya gidiyor hepsi. Ve ben beş kamyon, bir depo ve 1000-1500 müşteriyle tek başıma kalıyorum. 25 yaşındayım. Kardeşim benden iki yaş küçük, bir de ofisboyumuz var. İşin de yürümesi lazım. Gazetelere ilanlar verip kim gelirse gelsin alıyoruz şoför olarak. Ama tabii bu sefer de hırsızlık, uğursuzluk ortaya çıkıyor. Bu sefer kamyonlarla çıkmaya başlıyorsunuz. Korkunç bir harala gürele gidiyorsunuz. Örneğin Ankara’dan şarap gelirdi. Bir kamyon şarabı hamal gibi çalışıp kasa kasa taşıyarak depoya koymuşumdur. Oradan müşteriye gitmişimdir. Her şeyi yavaş yavaş öğrenerek sistem kurduk. Sonra yavaş yavaş satış sistemini Antalya’ya, İzmir’e, Marmaris’e, Türkiye’nin değişik yerlerine yaymaya başladık.” 
 
Daha sonra 1987’nin sonunda evlilik; Kavaklıdere’deki arsanın satılıp şehir dışında yeni fabrikanın kuruluşunda merkezdeki ekibe yardım için Ankara’ya döner. İç piyasaya yönelik satış işini o noktadan sonra kardeş Murat Başman alır. Ali Başman ise bugün işin ağırlıklı olarak üretim cephesiyle ilgileniyor. 
Bugün Kavaklıdere’nin iki ortağı var: Biri Başman ailesi. Cenap Bey’in hisseleri ölümünden sonra ikinci eşi Cevza Hanım’a intikal etmiş. Çocuğu olmayan Cevza Hanım’ın hisseleri de, 1988 yılındaki vefatının ardından Başman ailesine geçmiş. Bu hisseler bugün kurucu Cenap And’ın soyadını taşıyan bir şirketin bünyesinde bulunuyor. Geri kalan hisseler ise Sevda Hanım’ın ailesine kalmış. 
 
Kavaklıdere’nin yönetimin kurulunda iki aile de temsil ediliyor. Üyelerin beşi Başman ailesini temsil ediyor. Diğer iki üye ise Sevda Hanım’ın ailesinin temsilcileri. Ali Başman bu nedenle sıkıntı yaşamadıklarını belirterek “Bence sıkıntıdan öte bir yerde otokontrol mekanizması da çalıştırılmış oluyor. Biz iki blok olarak değil hep birlikte hareket ederiz. Çok uyumlu çalışırız” diyor. 
 
‘Hiç oylama yapmayız’ 
“Hiç farklı görüşler olmuyor mu?” sorusuna ise şu yanıtı veriyor: 
“Tabii ki fikir ayrılıklarımız olacaktır. Kardeşimle bile olaylara farklı baktığımız oluyor. Ama sonuçta fikir sahibi kendini iyi izah edebiliyorsa, o zaman sorun kalmıyor. Oylama yapıp kim çoğunlukta ise onun dediği olsun diye bir şey olmaz. Hiçbir zaman oylama da yapmayız.” 
 
Ali Başman şirkette çalışmaya başladığından bu yana ikna süreci uzun bir olay yaşanmadığını belirterek “Benden önce olmuş. Ankara’da kalalım kalmayalım tartışması epey uzun sürmüş. İstanbul’a, Tekirdağ’a ya da başka bir bölgeye gidelim diye uzun uzun konuşulmuş ama Ankara’da kalınmış. Orta Anadolu üzümlerini kullandığımızdan ve lojistik açıdan çok merkezi olduğu için Ankara’da kalınmış” diyor. 
 
‘Kurumsallaşma zor’ 
Kavaklıdere’nin, Ankara’nın göbeğindeki arsası satılırken aralarında Koç Grubu’nun da bulunduğu birkaç büyük grup ilgilenmiş. Hatta ilk başta arsayla birlikte şarap işini satın almayı düşünenler de olmuş. Ancak yaptıkları araştırmada ‘şarap işinin hiçbir zaman kurumsal olamayacağı” sonucuna ulaşınca da bu hevesten vazgeçmişler. İlk başta tüm çalışanlarıyla birlikte 50 kişilik bir aile şirketi olan Kavaklıdere’de 10 yıl önce fabrika sayısı üçe, çalışan sayısı da 450’ye ulaşınca kurumsallaşma konusu yeniden gündeme gelmiş. Ancak yine aynı sonuca varılmış. 
 
Ali Başman da şarap işinin hiçbir zaman kurumsal olamayacağını düşünüyor ve şunları söylüyor: 
 
“Mutlaka ailenin sahip çıkması lazım. Şaraptaki olay nedir biliyormusunuz? Yapacağınız bağcılık yatırımı var. Bunu devreye soktuğunuz zaman bağ dikiminden kadehe gelmesi minimum 10 sene. Bu, profesyonel yapıda çok zor. Profesyonel yapıda, krizler, şunlar bunlar, kopmalar oluyor. Yani tam bir bağlılık olmuyor. Ama aile işi olursa, bu sizin işiniz, mecbursunuz başında durmaya. Dünyada da böyledir. Tabii büyük gruplar var ama çoğunluğu aile şirketidir. Büyük grupların geçmişinde de aile şirketleri vardır.” 
 
Kavaklıdere’de yüzde 100 kurumsallığı olamayacağı düşüncesinde birleşilince, yarı kurumsallığın peşine düşülmüş. Başman yarı kurumsallığı anlatırken “Hem profesyonel ekipleriniz olacak, hem de siz yönetim olarak operasyonda da bulunacaksınız. Profesyonellerimiz de var ama şarap yapımında da, bağda da, tadımda da bulunurum. Tadımın hepsinde bulunurum. Kardeşim de iç satışın başındadır. Babam ise sadece şaraba, tuz biber katma işlerine karışır” diyor. 
Başman, şarap işinde yüzde 100 kurumsallaşmanın mümkün olmayacağını düşünse bile ileride bu nedenle ciddi bir tıkanma olabileceğini kabul ediyor. “Bugünkü aynı model gidecek gibi görünüyor” diyor ve şunları kaydediyor: 
 
“Belki şirketteki profesyonel sayısı ve yetkileri arttırılabilir. Şu an onu vermeye çalışıyoruz ama işin içinde ve devamlı operasyonda olduğunuz sürece de o biraz zor oluyor. Bir de bizim işin niteliği nedeniyle ailenin içine kaynaşabilecek profesyoneller arıyoruz. Öyle 5-10 sene çalışır giderim diyenleri değil.” 
 
Kavaklıdere’ye hanım eli değiyor 
Ali Başman, Kavaklıdere’de kadınlardan oluşan dört kişilik bir üretim ekibiyle çalışıyor. Hangi şarabın hangisiyle karıştırılacağına, piyasaya çıkacak ürüne bu ekip karar veriyor. Bir de kendilerine danışmanlık yapan bir Fransız önolog var. Ayda bir kere Türkiye’ye gelen önolog ve ekibi bir dönemde bağlara gidiyor, bir dönem şarap tadıyor, bir dönemde fıçılara bakıyor. Üretim ekibi aynı zamanda yılın 150 günü her biri sabah saat 09.00’da başlayıp saat 16.00’da sona eren tadım seansı yapıyor. 
 
Başman ekibin kadınlardan oluşmasını “Öyle denk geldi” sözleriyle açıklarken, kadınların daha çalışkan ve disiplinli olduklarını da kabul ediyor. Yönetimdeki Başman kardeşlerin 17 yaşında iki, 21 yaşında bir kızı var. Büyük kızının kendisiyle bağları gezdiğini ve tadım yaptığını belirten Başman’ın sözlerinden bugün Kavaklıdere’ye üretim ekibi olarak değen ‘hanım eli’nin, fazla uzak olmayan gelecekte de yönetim ekibi olarak değeceği anlaşılıyor.
 ve motor fonksiyonlarını yazılım programlarıyla takip ettiklerini bildirdi. Uyku halindeki yaşlıların aktivitelerini bile takip ettiklerini vurgulayan Jimison, hastalıklarda erken teşhisin önemine işaret etti. 
 
Jimison, şunları söyledi: 
“Bu hastaların evdeki davranışlarını bilgisayar yazılımları ile uzaktan izleyerek ve sosyal davranışlarını bakarak zihin sağlıklarını tahmin edebiliyoruz. Yaşlılar için aile bireylerini sosyal ağların içine sokuyoruz. Çünkü aile bireyleriyle sürekli iletişim halinde olan yaşlıların zihin sağlığının daha iyi olduğu anlaşıldı. Aileleriyle iletişim halinde olduğunda yaşlıların zihin sağlığı gelişiyor.' 
 
250 EVE AKILLI SENSÖR YERLEŞTİRİLDİ 
ABD'de 250 yaşlının evine akıllı sensör yerleştirdiklerini dile getiren Jimison, bu kişilerin 4 yıldır yürüme hızının, kalp atışlarının, solunum fonksiyonlarının, yemek yeme biçiminin, eve giriş çıkışlarının, buzdolabını hangi sıklıkla açıp kapadıklarının, telefonu kaç kere kullandıklarının takip edildiğini söyledi.Jimison, 20 yaşlıya da talepleri üzerine üzerine her türlü danışmanlık desteği verildiğini de belirtti. 
 
JAPONLAR'DAN YAŞLILARA HAVA YASTIĞI 
Chiba Üniversitesi Biyomedikal Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Toshiyo Tamura da, Japonya'da insan ömrünün çok uzun olduğunu vurguladı. Ülkenin yaşlı nüfusunun çok olduğunu anlatan Tamura, bu nedenle Japonya'da normal sigortanın yanı sıra yaşlı bakım sigortası bulunduğunu kaydetti. Hükümetin 1995 yılından bu yana araştırmalarını desteklediğini anımsatan Tamura, teknoloji üretmek zorunda olduklarını ve yaşlılar için akıllı evler geliştirdiklerini söyledi. Yaşlıların sürekli dokunabilecekleri alanlara yerleştirilen sensörlerle kalp atışı ve yürüme hızını tespit ederek performanslarını gözlediklerine değinen Tamura, buna bağlı önleyici sağlık hizmeti geliştirdiklerini ifade etti. 
 
Yaşlıların ev dışındaki motor fonksiyonlarını da tespit etmek istediklerini vurgulayan Tamara, bu amaçla insan vücudunda taşınabilir sensörler geliştirdiklerini kaydetti.Yaşlıların bekleyen en büyük tehlikenin düşmeye bağlı kırıklar olduğuna işaret eden Tamura, bu amaçla taşınabilir hava yastığı icat ettiklerini vurguladı. 
 
Bir kilogram ağırlığındaki hava yastığının yaşlıların ergonomik şekilde kolayca taşıyabilecekleri şekilde geliştirildiğini ifade eden Tamura, “Yaşlılar için otomobillerdeki gibi hava yastığı geliştirdik. Taşınabilir hava yastığı düşme anında açılarak kırıkları engelliyor” diye konuştu.(AA)