CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, TBMM'nin 92. kuruluş yıldönümünü kutladı.

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Birinci Meclis'in bütün üyelerini minnet ve rahmetle andığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bir üyesi olmaktan gurur duydukları bu Meclis'in, ''Hakimiyet milletindir'' haykırışıyla yola çıkanların kurduğu bir Meclis olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, bu Meclis'in, düzenleyici bir dış iradeyle değil, doğrudan milletin iradesiyle, kendisini kurduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bir başka ifadeyle TBMM, halkın iradesinin somutlaşmış hali olarak ortaya çıkmıştır. Bu Meclis, vatan sınırlarını belirleyen Meclis'tir. Vatanın işgalini sonlandıran ve bağımsızlık savaşını veren, kazanan Meclis'tir. Bu Meclis, sahip olduğu temsil kabiliyeti ile farklılıkları milli bir senteze dönüştüren Meclis'tir. Hiç şüphesiz ki bu Meclis, devrimci bir Meclis'tir. Yani devletin şekli ve yönüne karar veren, o yönelişin gerektirdiği devrimleri birbiri ardına yapan ve hayata geçiren bir Meclis'tir. Cumhuriyet devrimi son tahlilde bu Meclis'in eseridir.

Herkesin dikkatini çekmek isterim ki 20. yüzyılın başlarında yapılan diğer bütün devrimler tarihe karıştığı halde; Türkiye Cumhuriyeti devrimi tarih yazmaya devam etmektedir. Bunun temel nedeni, bu Meclis'in hakimiyet-i milliye prensibine sadık kalmasıdır. Devrimlerin doğası gereği, uygulamada zaman zaman yaşanan bazı acılar bu gerçeği değiştirmez. Değişimin ve dönüşümün her zaman bir maliyeti vardır. Kabul etmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti devrimi, bu maliyeti en düşük düzeyde tutmayı başarmıştır. Yakın tarihimize ilişkin bu detay, dikkatle not edilmeli ve değerlendirilmelidir.

Tarihi, siyasi husumet devşirilecek bir alan olarak görenler bilmelidirler ki Cumhuriyet devrimiyle bu millet arasında, bir siyasi kan davası hiçbir zaman olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır.''

Kemal Kılıçdaroğlu, çağdaş özgürlükler, insan hakları, hukukun üstünlüğü, akılcılık ve demokrasi gibi çağdaş uygarlığın olmazsa olmazlarını oluşturan bütün kavram ve kurumların, varlığını bu iki kelimeden oluşan manifestoya borçlu olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Bu, aynı zamanda öylesine objektif ve gerçekçi bir meşruiyet kaynağıdır ki millet egemenliğine dayanmayan bütün devletler ve rejimler, kahredici bir meşruiyet krizine savrulmuşlardır'' diye sürdürdü.

'Sağlıklı yargılama, yönü geleceğe dönük olanıdır'
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ''Egemenlik milletindir'' kavramının, statik bir durumu ifade etmediğini, bunun, ucu açık bir kavram olduğunu vurguladı.

Egemenliği millete vermenin, her dönemde karşı karşıya oldukları bir sorunsal olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Egemenlik hangi ölçüde milletin elindedir? Bu soru, her dönem muhatap olacağımız bir sorudur ve bu ülkeyi yöneten herkes, bu sorunun muhatabı olacaktır. Biz, nasıl bizden öncekileri yargılıyorsak, bizden sonrakiler de bizi yargılayacaktır. Hem de aynı soru ve sorundan dolayı. Biz bunu garipsemiyoruz ve bizi çağdaş uygarlığa taşıyacak dinamiğin bu olduğunu düşünüyoruz. Unutmamalıyız ki geçmişi de yargılasanız, sağlıklı bir yargılama, yönü geleceğe dönük olanıdır'' diye konuştu.

'Hukukun üstünlüğünün simgeleştiği bir tarihtir'
Kılıçdaroğlu, Meclis çatısı altında, altını özenle çizmeleri gereken bir sorunları daha bulunduğunu ifade ederek, halkın iradesiyle seçilen milletvekillerinin, halen tutuklu olmaları, yasama görevini yapamamalarının bir demokrasi ayıbı olarak karşılarında durduğunu söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, 23 Nisan'ın, milletin parlamenter sisteme olan inancının sembolü olan bir tarih olduğuna işaret ederek, ''23 Nisan, bu milletin, bir meclis ile yönetilmek için gösterdiği cesaretin ve inadın simgesidir'' dedi.

Kurtuluş Savaşı'nı yürüten, Cumhuriyeti kuranın hep bu Meclis olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

''Osmanlı'da ilk kurulan Meclis-i Mebusan'dan bu yana, bu Meclis'in sesinden rahatsız olanlar olmuştur. Bu Meclis'in, yani yasamanın sesini kısmak isteyenlerin, onun yerine yürütmenin iradesini koymak isteyenlerin, bilmesi gereken bir noktanın altını hep beraber çizmeliyiz: Bu Meclis, bu halk, ne istibdada, ne işgalcilere, ne ara dönemlere boyun eğmiş, hep sonunda yetkilerini yeniden kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratikleşme tarihi, bu Meclis'in yetkilerini savunma ve genişletme tarihidir. Bugün dahi bu Yüce Meclis'in yetkilerine göz dikenler, bu hususu hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalıdırlar.

23 Nisan aynı zamanda hukukun üstünlüğünün simgeleştiği bir tarihtir. Kurtuluş Savaşı'nı verenler, bu Cumhuriyeti kuranlar, o zor şartlar altında dahi savaşımlarını hukuk içinde yönetme iradesini göstermişlerdir. Kurtuluş Savaşı, bu Meclis'in çıkardığı yasalar çerçevesinde yürütülmüştür. Cumhuriyeti kuranlar, ellerinde neredeyse sınırsız güç varken dahi bu Meclis'in, iktidarlara getirdiği sınırlamadan kaçınmamışlardır. Bu anlayış güçler ayrılığının yani çağdaş demokrasinin olmazsa olmazıdır. İktidar kudretinin, Meclis ile hukuk ile bağımsız ve tarafsız yargı ile sınırlandırılması, hem Cumhuriyet'in doğal evriminin hem de günümüz demokrasi anlayışının kaçınılmaz sonucudur. 23 Nisan, bu değerlere, bu demokratik ideallere sahip çıkma günüdür.

Biz ne dersek diyelim, halkımız engin bir sağduyuyla elindeki değerleri biliyor. Gururla ifade etmeliyim ki hangi dönemde, kim, ne tür sapmalara neden olursa olsun, Cumhuriyet devrimi daima doğru istikamette yürümüştür ve yürümeye de devam edecektir. Elbette ki Türkiye'nin temel yönelişi doğrudur ve elbette ki Türkiye'nin bugünü dününden, yarını da bugününden farklı olacaktır. Ve elbette ki 'Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.' Bu özgüvenle bayramınızı bir kez daha kutluyorum.''