Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Altındağ, yaşam temposunun ve rekabetin artması, sosyal bağların zayıflamasının insanları yalnızlaştırdığını ve depresyon riskini arttırdığını söyledi.

Psikiyatrik hastalıkların son derece yaygın görüldüğünü, her 5 kişiden birinin hayatının belirli bir döneminde psikiyatrik bir hastalık geçirdiğini, depresyonun da bu hastalıklardan en yaygın olanı olduğunu anlatan Altındağ, şöyle konuştu:

''Psikiyatrik hastalıkların kadınlarda yüzde 10, erkeklerde yüzde 5 gibi bir yaygınlığı söz konusu. Böyle olunca da çok risk altındayız hepimiz. Yaşam temposu çok arttı, eskisi gibi değil hayat, biraz daha zor. Yaşam temposunun ve rekabetin artması, sosyal bağların zayıflaması insanları yalnızlaştırıyor ve depresyon riskini arttırıyor.

Depresyona girince de insanlar bir çare arayışına girebiliyor. Birine derdini anlatmak bir çözüm olabiliyor ancak bu çoğu zaman yetmiyor. Bazen birinden duyarak 'ben böyle bir ilaç kullandım sen de kullan' gibi bir tavsiye üzerine ilaç kullanımı söz konusu olabiliyor. Bunlar reçeteyle satılan ilaçlar değil bu yüzden gidip eczaneden alınabiliyor.''

Altındağ, bilinçsiz antidepresan kullanımının kişinin ruhsal durumunun daha da kötüleşmesine ya da farklı rahatsızlıklar ortaya çıkmasına neden olabildiğini vurguladı.

Kişinin depresyon ya da farklı bir rahatsızlığı olup olmadığının ancak uzman kişiler tarafından belirlenebileceğini, teşhis, hangi ilacın hangi miktarda kullanılacağının doğru bir şekilde tespitinin de tedavi açısından önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Altındağ, şunları kaydetti:

''Bazı ilaçların yan etkileri hastanın kullanımına uygun olmayabiliyor. Mesela hipertansiyonu var, verilen ilaç tansiyonu arttırabilir. Hastanın şekeri var, verilen ilaç şeker metabolizmasını etkileyebilir. Çeşitli yan etkilere neden olabiliyor. Hasta endişe ve kaygıyla normalde etkili olmayacak dozda kullanabiliyor, böyle olunca tam istenen bir iyileşme olmuyor. Hasta uzun süre hastalıkla boğuşmak zorunda kalıyor. Bundan dolayı çeşitli kayıplar yaşıyor, evde, işte, kendi özel hayatında. Böyle olunca da çok sağlıksız bir tedavi oluşuyor.

Hasta tam anlamıyla iyileşmiyor. Bazen de amaç dışı kullanımlar oluyor. İlacın bir tanesi bir miktar iştah kesiyorsa zayıflamak için de kullanılır gibi bir yaygın inanış söz konusu olabiliyor. Bu nedenle tercihen bir psikiyatri uzmanına, şartlar uygun değilse de aile hekimine başvurulması, ondan yardım istemesi gerekiyor.''

Altındağ, antidepresanların doktor denetiminde, onun uygun göreceği dozda kullanması gerektiğini, böylelikle olumsuz yan etkiler ortaya çıkmasının da engellenmiş olacağını vurguladı.

Depresyonun tekrarlayan bir hastalık olduğunu ve kişilerin kendini iyi hissettiğinde bu ilaçları doktora başvurmadan kesmemesi gerektiğine dikkati çeken Altındağ, ''Hastalığın nüksetme riski var. Daha ağır bir seyir söz konusu olabiliyor. İlaç kullanımının ve ilacın kesilmesinin doktor kontrolünde yapılması bu açıdan da çok önemli'' diye konuştu.

Prof. Dr. Altındağ, antidepresanların aniden kesilmesinin vücutta yoksunluk belirtilerine yol açabildiğini, bu nedenle doktor gözetiminde aşamalı olarak azaltılması gerektiğini kaydetti.