Gözleriyle ilgili iki önemli anekdot var oyunculuk serüveninde. Bir, “Şehla oyuncu olmaz” diye konservatuvarın oyunculuk bölümüne kabul edilmeyişi, iki, kariyerinin en önemli hocalarından Uğur Yücel"den işittiği “Bir çift yeşil gözle oyuncu olunmaz” cümlesi...
Ozan Güven, şehla bakarak da pekâlâ oyuncu olunabileceğinin canlı kanıtı olarak 10. yılını doldurdu ekranlarda. Defalarca aynı seti paylaştığı Uğur Yücel"in sözünü dinledi ve yeşil gözlerine yaslanmak yerine yeteneğinin üzerine gitmeyi tercih etti. Meğer matematiği kıvıramadığı için oyuncu olmak istemesi ne yerinde bir kararmış...
İşçi olarak Almanya"ya gitmiş Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Nürnberg"de dünyaya gelir Ozan Güven. Tarih 19 Mayıs 1975. Almanya yıllarına damga vuran etkinlik, hep beraber evlerde toplanıp videoda izledikleri Türk filmleridir. Özellikle de Şener Şen filmleri. “Ne acayip bir iş” diye düşünür o yaşta, “İnsanları topluyor, herkesi birden eğlendirip herkesi birden ağlatabiliyor... Ben de becerebilir miyim acaba?”

Hayatının dönüm noktası
Ozan ilkokul 1"i bitirdikten sonra, Almanya hafızasında fazla da yer etmeden Güven ailesi kesin dönüş yapar memlekete. İzmir"de geçer çocukluğu ve ilkgençliği. Aklı fikri futbolcu olmaktadır. Matematikten kırık not aldıkça sayılarla uğraşmayacağı bir meslek hayali kuvvetlenir. 12 yaşındayken yerel gazeteler “İzmir"in gol kralı küçük Ozan”dan söz etmektedir artık. Ama onun gönlünde sahnelerin kralı olmak vardır şimdi.
İzmir Belediye Konservatuvarı"nda üç yıl okur, arkadan ver elini İstanbul... Güven ailesinin İstanbul yıllarının merkezinde, Beşiktaş"ta kadın ayakkabıları satan dükkan vardır. İçinde Ozan ve Ramazan Güven kardeşler... “Genç kızların sevgilisi” olma yolunda ilk adımını o dükkanda atar aslında.
Bir yandan Tiyatro Mie"de çocuk oyunlarında oynar ve oyunculuk eğitimine Şahika Tekand"ın Stüdyo Oyuncuları"nda devam eder. Şehla diye oyunculuk bölümüne alınmadığı Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı"nda ise Modern Dans okur Tekand"ın önerisiyle.
Reklam filmlerinde yüzünü göstermesiyle TRT"ye ilk dizisini çekmesi bir olur... “Çiçeği Büyütmek”. Hayatının dönüm noktası olacak iş pusudadır o sırada. Çocukluğunun kahramanı Şener Şen ile Türk sinemasının sultanı Türkân Şoray"ın oynadığı, Uğur Yücel"in çektiği efsane dizi: “İkinci Bahar”.
Birileri “Böyle bir dizi var, git deneme çekimlerine katıl” dediğinde hayatının toptan değişeceğini hiç tahmin etmez kuşkusuz.
Uğur Yücel ilk telefonunda “Dizide olacaksın ama hangi rolde belli değil” der. Türkan Şoray"ın oğlu Ulaş"ın arkadaşını oynaması düşünülür sonra. Asıl sürpriz ardından gelir: Ekim Mağden"in oynayacağı Ulaş rolü Ozan Güven"in olmuştur. Sultan"dan bolca tokat yiyeceği, Şener Şen"e “Baba” diyeceği gerçek bir okuldur “İkinci Bahar”. Her anının kıymetini bilir. “Bir tek onda oynayıp çekilseydim bile bana yeterdi” diyecek kadar.
Şöhretle ise hiç işi olmaz. Kardeşiyle birlikte ayakkabıcıda çalışmaya devam eder. “Bu çok yalan bir dünya” der sorulduğunda. “35 bölümlük bir dizi çekiyorsunuz, insanlar birilerini fiziği iyi olduğu için beğeniyor. Ama ömrünüz sadece 35 bölüm. Seneye diziniz yoksa, siz de yoksunuz.”

Ayakları yere basan bir adam
Kendisine biçilmeye çalışılan “Genç kızların yeni sevgilisi” rolüne ise hiç ısınmaz. “Söyleyecek çok güzel sözleri, anlatacak önemli işleri olan, konuşması gereken insanlarla konuşulmuyor da bizim gibi oyunculuğa yeni başlamış bir sürü insan ortalıkta ahkam kesiyor. Ben utanıyorum bundan” diyecek kadar ayakları yere basan bir genç adamdır.
Uğur Yücel"in yanındaki "çömezliği" “Balalayka” filminde de devam eder. O meşhur “Bir çift yeşil gözle oyuncu olunmaz” cümlesinin sarfedildiği set hani. Kaşına gözüne değil yeteneğine yüklenip çok çalışmayı, işi ciddiye almayı öğrenir ondan. Daha birçok şeyin yanı sıra...
Şans faktörü önemlidir hayatında elbette ama seçimlerine de güvenir. Aralarında kendisini hiç beğenmediği “Kerem ile Aslı” adlı sitkom da olan birkaç dizinin ve Ümit Ünal"ın “9” filminin ardınden bir kez daha turnayı gözünden vurur. “Bir İstanbul Masalı”nın gözü yaşlı serseri çocuğu Demir olarak.
Hâlâ gözlerine meftun olmaya teşne genç kız kitlesini ise yönetmen Türkan Derya ile evlenerek fena halde hayal kırıklığına uğratır. 29 yaşında da baba olur. Üstelik oğlu Ali Ateş"in doğumuyla iyice değişen hayatından o derece mutludur ki “Keşke daha erken baba olsaymışım” der her fırsatta.

"Gay robot da oynarım!"
“Bir İstanbul Masalı” biter, Ozan Güven askere gider. 15 ayın sonunda da dönüp askerlikten bile daha disiplinli bir yere, “G.O.R.A.”nın setine düşer.
Gay robot 216"yı oynarken kendisine yöneltilen saçma sorulara “Oyunculuk serüveni içinde her şeyi deniyorsunuz, ömrümün sonuna kadar da deneyeceğim. Gay robot da oynarım, transseksüel de oynarım, eşcinseli de oynarım, pezevenk de oynarım, her şeyi oynamak isterim. Niye oyunculuk yapılıyor ki zaten? Hayatta yapamadığınız bir sürü şeyi üzerine para verip yapma şansı veriyorlar. Bundan daha keyifli bir şey olabilir mi?” gibi akıllı yanıtlar verir.
Sinemada “Anlat İstanbul”, ekranda gene Uğur Yücel"le yolunun kesiştiği “Hırsız Polis” ile geçen sakin yılların ardından Ozan Güven 2008"de yine karşımızda. “A.R.O.G.”da Yontmataş Devri"nde yaşayan kötü kabile reisinin oğlu Taşo, ama daha güzeli şahane “Canım Ailem” dizisinde Uğur Yücel"in oynadığı Samim"in arkadaşı Ali olarak.
Kendisi kabul ediyor mu bilinmez ama "iyi oyuncu" sıfatını çoktan hak etmiş durumda. Abartılı hayranlıklara prim vermeden ağır ağır ilerlediği yılların meyvesini toplama zamanı şimdi. Birlikte çalıştığı, yakınındaki yöresindeki insanlar tarafından da o kadar seviliyor ki yıllardır kendisine düstur edindiği cümle doğru anlaşılan, “İyi insan, iyi oyuncu oluyor.”