21 Kasım Cumartesi akşamı, İş Sanat sahnesine yepyeni bir dörtlü geliyor. Uzun yıllardır caz müziği alanında çalışan müzisyenler Dave Holland'ın liderliğinde Overtone olarak adlandırdıkları gruplarıyla çıktıkları Avrupa turnesi kapsamında İstanbul'a gelecekler. İlk performanlarını 8 Eylül'de New York'taki ünlü caz kulübü Blue Note'ta sergileyen "Overtone Quartet" New York'lu cazseverlerin büyük beğenisini toplamış.

Türk cazseverlerin birçok kez izleme fırsatını bulduğu, sahneye çıktığında bir rock yıldızı gibi çığlık ve ıslıklarla karşılanan Dave Holland ile İstanbul'a ayak basmadan önce yaptığımız söyleşide hem Overtone'u hem de Holland'ın müziğini ve müziğe bakışını konuştuk.

Türk dinleyiciyi kitlesi hakkında neler dersiniz?
İstanbul'da şimdiye kadar 10 kadar konserim oldu. İstanbul'da olmaktan her zaman çok büyük zevk aldım. Bunun iki nedeni var. Birincisi dinleyici kitlesi… İstanbul'da oldukça sofistike bir dinleyici kitlesi var. Her zaman çok iyi karşılandım ve bu müziğimi icra ederken beni oldukça mutlu etti. İkincisi ise şehrin kendisi… Çok muhteşem, enerji dolu bir şehir… Kısa süre kalmama rağmen kültürel zenginliği beni her seferinde etkiledi.

Ya Türk müzisyenleri?
Türk müziği ve müzisyenlerini biraz biliyorum tabi. Çok yakın bir arkadaşım Tunuslu İbrahim bir projesinde Türk müzisyenlerle çalıştı ondan biliyorum. Emprovize caz yapan birçok yeni müzisyen yetiştiğini biliyorum. Diğer taraftan geleneksel Türk müziği de derin bir tarihi geçmişe sahip zengin bir müzik.

Caz dışında hangi tarz müziği seversiniz?
Ben müziğin kendisini seviyorum. Bir kategorizasyon yapmak istemem. Sevmediğim tek kategori kötü müzik! Her türlü müzik fikrine açığım. Daha çok caz sanatçıları ile çaldım ama geçmişte Hindistan'dan Arap ülkelerinden sanatçılarla da birlikte çaldım. Şu anda da bir İspanyol Çingene Flamenko müzisyeni ile bir proje yürütüyoruz. Yeni bir kültürü ve bu kültürün müziğini öğrenmek her zaman çok ilgimi çekmiştir. Bu, kendi yaptığım müziği de etkileyen, ilham veren bir süreç. Müziğe çok farklı açılardan bakılacağını gösteriyor insana…

Hangi yönünüz ağır basıyor? Besteci? Aranjör? Basçı?
Hepsi aynı anda çalışıyor ama ilk hangisi diyorsanız basçı tarafım derim. Bestecilik de uzun zamandır yaptığım bir iş. Bu benim için basçı olmanın önemli bir tarafı… Bestecilik insana yapmak istediği tarzda müziği yazma ayrıcalığını veriyor, bir basçı olarak yeni müzik fikirlerini araştırmamı ve geliştirmemi sağlıyor. Bir müzisyen için bestecilik ve icra ayrılmaz bir ikilidir. Aranjörlük daha farklı ama benim için aranjörlük ve bestecilik de birbiriyle çok alakalı. Besteyi hangi aranjman için yaptığınız bestenin kendisini tamamen etkiliyor. Büyük bir gruba mı yoksa bir dörtlüye mi beste yaptığınıza göre farklı aranjmanlar yapmanız gerekiyor.

Kimden ilham alıyorsunuz?
Basçı tarafımla iki basçıdan ilham aldığımı söyleyebilirim. İlki Ray Brown, diğeri ise Leroy Vinnegar. Besteci olarak etkilendiğim, ilham aldığım birçok insan var. Başta Duke Ellington, Wayne Sharon, Kenny Wheeler, Gil Evans… Aynı zamanda klasik müzik de dinliyorum, dünya müziği de. Tüm bunlar müziğimi yaparken bana ilham veriyor. Ama öncelikle bu saydığım isimlerden ve tabi John Coltrane'dan…

Tüm ilham kaynağınız müzikten mi? Müzik dışında hayatın diğer taraflarından da ilham alıyor musunuz?
Müzik benim için hayatın bir parçası. Müzikle insanları tecrübe ediyorsunuz/tanıyorsunuz. Kim olduğunuzu anlıyorsunuz. Tüm bu tecrübeler müziğinizi de etkiliyor. Yaratıcı çalışmanıza yansıyor… Bir insan olarak dünyayı dolaşmak, yeni insanlarla karşılaşmak, onlardan edindiğim deneyimler, bir aileye sahip olmak… Doğayı seviyorum. Şehir dışında, köyde yaşıyorum. New York'un 150 km kuzeyinde. Tüm bu saydıklarımın hepsi müziğimi etkileyen şeyler.

Müziğinizde ortak bir tema veya duygudan bahsedebilir miyiz?
En belirgin şey toplumsal tarafı diyebilirim. Grupla ve dinleyiciyle bir diyalog paylaşmak. Bu, müzik yaparken en çok hoşlandığım şey ve baştan beri hep çok önemli olmuştur. Ortak tema "insanlığın kainattaki varlığına yapılan övgü" diyebilirim.

Müzikle bir şeyleri değiştireceğinize inanıyor musunuz?
Kesinlikle! Müzikle kendinizi değiştirirsiniz. Kendinizi değiştirdiğinizde diğer şeyleri de değiştirmeye başlarsınız. Evet müzikle bir şeyleri değiştireceğimize inanıyorum… Müzik siyasi ve ideolojik sınırların ötesine çıkar ve doğrudan insanların kalbine ulaşır. Müziğin çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Bizi insan olarak bir araya getiriyor ve insan olarak bir şeyler paylaşmamızı sağlıyor.

En çok kiminle çalmaktan zevk aldınız?
Bu soruyu cevaplamam mümkün değil. Bu hangi arkadaşımı daha çok sevdiğimi söylemek gibi bir şey olur benim için. Birçoğu ile müzik yapmak benim için bir onurdu. Bir müzisyenin hayatında farklı tecrübeler farklı zamanlarda önemlidir. Ben hayatımın farklı zamanlarında ihtiyaç duyduğum tecrübeleri yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum.

Soruyu değiştirip hangisi sizi etkiledi dersek?
Doğrudan bir cevap vermek isterdim ama çok zor. Birlikte müzik yaptığım birçok müzisyen arkadaşımdan etkilendim. Bunların bir kısma ünlü müzisyenler değildi. Net bir cevap vermek gerekirse, en çok Miles Davis'le yaşadığım tecrübeden etkilendim diyebilirim.

Overtone nasıl oluştu?
Grup başka bir projede ortaya çıktı. 2007de Monterey Caz festivalinde gerçekleştirdiğimiz bir konserden çıktı. Grup üyelerinin 3'ü oradaydı zaten. Eric, Chris ve ben. O konserde farklı olarak bir de Kübalı piyanist Gonzalo Rubalcaba vardı. Bu konserden sonra üçümüz birlikte devam etmeye karar verdik. Sonrasında Jason'a da bize katılması için teklifte bulunduk ve Overtone oluştu. Bir buçuk ay kadar önce ilk performansımızı sergiledik. Şu an ABD'de konserlerimiz devam ediyor. Kasım'da Avrupa turnesine çıkacağız. Turnenin son durağı ise İstanbul!

Konser öncesinde Türk dinleyicilerinize mesajınız var mı?
Sadece geçmişte Türkiye'de yaptığım konserlerde dinleyici kitlesinden ne kadar memnun kaldığımı söylemek isterim. Yeni grubumuzu bu sofistike dinleyici kitlesi ile buluşturmak ve müziğimizi onlarla paylaşmak üzere İstanbul'a gelmek için sabırsızlanıyorum. Ayrıca, bir gün Türkiye'nin farklı yerlerinde de konser vermeyi umut ettiğimi söylemek istiyorum. Böylece Türkiye'nin İstanbul dışında, farklı yerlerini de görmek istiyorum. Türkiye'de çok güzel, farklılıklar içeren yerler olduğunu biliyorum. Buraları görmek ve müziğimi o insanlarla da paylaşmak istiyorum./sabah